YAKLAŞIK 2-3 yıl sonra NBA'den bir yetkili çıkıp, ‘‘Michael Jordan doping yapıyordu. Ancak bu sınırların altındaydı’’ dese, tepkiniz ne olur?
‘‘Vay be, Jordan da dopingliymiş’’ deyip kendinizi aldatılmış hissedersiniz. Yaptıklarına, elde ettiği başarılara gölge düşer. Aslında, burada onun doping maddesi alması mı, yoksa onun yaptığına göz yuman ve bunu yıllar sonra açıklayan mı daha çok sorgulanmalı?
ABD Olimpiyat Komitesi Anti-Doping merkezinin eski yetkilisi Dr.Wade Exum geçen hafta çıktı, Sports Illustrated'a 30.000 sayfalık bir döküman verdi. Bu dökümanda tenisci Mary Joe Fernandez'den, efsane atlet Carl Lewis'e 100'ü aşkın sporcunun dopingli olmasına rağmen ABD Olimpiyat Komitesi'nce (USOC) yarışmalarına izin verildiğini belirtti.
Dökümanlar, rekor sayıda 9 olimpiyat madalyalı Lewis'in 1988 Seul Olimpiyatı öncesi dopingli çıktığını, buna rağmen Seul'e götürüldüğünü ifade ediyor. Seul'de Kanadalı Ben Johnson 100 metre önce rekor kırıp, altın madalya almış, ardından dopingli çıkınca madalyası Lewis'e verilmişti. Asıl kıyametin kopmasının nedeni, dopingli bir sporcudan alınan madalyanın yine dopingli olduğu iddia edilen Lewis'e verilmesi.
Sınırın altında
Lewis'in ABD seçmeleri sırasında girdiği kontrolde, o gün de bugün de yasak olan pseudoephedrine, ephedrine ve phenylpropanolamine kullandığı belirleniyor. Lewis önce ABD seçmelerindeki sonuçlarına rağmen diskalifiye ediliyor, ardından itiraz ediyor ve Seul'de yarışma hakkını elde ediyor.
Exum'un verilerine göre de, bugünkü uygulamaya göre de bu üç maddenin doping kabul edilmesi gereken sınırların altında olduğuna değiniliyor. USOC'un 1988'deki idari yetkilisi Baaron Pittinger, Lewis'in testinde daha çok güç arttırıcı ephedrine maddesine rastlandığına değinirken, ‘‘Ancak doping örneğinde rastlanan 3 madde de sınır olan her mililitrede 10 mikrogramdan azdı. Bu yüzden bilinmeden alındığına karar verdik’’ diyor.
Bir sporcu verdiği örnekte yasak maddenin bulunmasıyla hemen dopingli çıkmış kabul edilmiyor. Bunun belli sınırları var. Yani makul değerin altındaysa pozitif olarak değerlendirilmiyor. Bugün alınan bir çok örnekte yasaklı maddeler çıkabiliyor, ama şu sporcu dopingli diye açıklama yapılmıyor.
Türkiye'de de durum bundan farklı değil. Türkiye Doping Kontrol Merkezi Başkanı Prof.Dr Aytekin Temizer, konuyla ilgili ‘‘Bugün sporcular arasında en yaygın doping maddesi anabolic steroid. Ancak anabolic steroidin sınırı 2 mg/ml. Bu değerin altında sonuçlar tabii ki çıkıyor. Ancak bu sporcuları rapor etmiyoruz’’ diyor. Temizer bir şey daha ekliyor ki, bizim için sevindirici: ‘‘Bu madde daha çok halter ve güreşçiler tarafından kullanılır. Testlerde sporcularımızda değer sıfır çıkıyor.’’
Ne kadar etik?
Lewis doping yaptığı iddialarına ‘‘18 yıl atletizm yaptım. Sporu bırakalı 5 yıl oldu, hala beni konuşuyorlar. Yüzlerce insan hedef alınıyor. O zamanki ortam farklıydı’’ yanıtı veriyor.
Lewis ismi üzerinde yoğunlaşan dopingden, daha çok üzerinde durulması gereken konu Exum'un açıklamaları ve USOC ile işleri yürütme anlayışı. Peki, Exum, 1991'den 2000'e kadar çalıştığı USOC'taki görevi sırasında neden böyle bir açıklama gereği duymadı da veya herşeye göz yumdu da, bir kaç hafta önce bu skandalı su yüzüne çıkarıyor? Exum'un davranışı ne kadar etik? İnsanın aklına komplo ve intikam geliyor.
USOC ise başlı başına bir skandal. Bir kaç ay öncesine kadar dopingli çıkan 19 sporcunun listesini vermemekte direnen USOC, eğer değerleri normali aştıysa Lewis olayını veya diğerlerini hasıraltı ederek, aslında suçların en büyüğünü işliyor.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Lewis konusunda ciddi suçlamaların olduğunu, konuyla ilgili belgelerin henüz ellerine ulaşmadığını, ancak araştıracaklarını belirtiyor. Ne var ki, onlardan da USOC'a yönelik ses çıkmadı. Yaklaşık 2 hafta önce kalp ameliyatı geçiren IOC Başkanı Jacques Rogge'nin de gelecek ay katılacağı Madrid'deki toplantıda konu masaya yatırılacak. Ancak Lewis'ten önce sorgulanması gereken Exum ve USOC olmalı.