Paylaş
O; gözleri fırıl fırıl, endişelerini ve korkusunu belli etmeden yerinde duramıyor, bir annesine-babasına sarılıyor, bir arkadaşlarının yanına koşuyordu.
Arkadaşları onu iki kez havaya attılar “En büyük asker bizim asker” diye...
Sonunda dayanamadı ağladı...
Sesi boğuklaştı, annesine sarıldı...
Adını bilmiyorum...
Hepsinin adı aynı:
Yaban güvercinleri.
*
Dün beş askerin şehit haberi gelince, Hürriyet İnternet’i deli gibi taradım, acaba onun resmine mi rastlarım...
Bereli vesikalık resimler sıra sıra...
Oysa ne fark eder?
Dünkü resimlerdeki çocuklar da aynı şekilde otobüs terminallerinde yolcu edilmediler mi?.. Anne yine ağlamıştır... Arkadaşları onları da “En büyük asker bizim asker” diye havaya atmışlardır...
Babaları saçlarını okşamıştır...
Son ana kadar ağlamamak için dayanmışlardır yaban güvercinleri...
Bu yazıyı nasıl bitireceğimi bilemiyorum, yine o Urfa türküsü takıldı dilime, ağzımı açmadan içimden içimden söyleyip duruyorum:
“Yemen yolu çamurdandır
Sefertası bakırdandır
Zenginimiz bedel öder
Askerimiz fakirdendir...”
*
Kendi çocuklarına (geceleri çıkartırsak 10.5 gün) askerlik yaptıranların, her şehit haberi geldikçe utanıp-utanmadıklarını merak ediyorum...
Ben olsam utanırım...
Ya da varlığımıza kurşun sıkan eşkıyanın Ankara’daki temsilcileri ile kırıştırmak ar damarını acıtır insanın...
Bir yandan da korka korka gece otobüs terminalinde gördüğüm çocuğun yüzünü internet sayfasında arıyorum.
Oysa aynı hepsi...
Hepsi yaban güvercinleri...
Paylaş