Paylaş
Osman benim baş küfürbazım... Bütün küfürbazlarımın en iyi, bence en içteni, en söz sahibi olanı ve küfürbazlarımın başta geleni...
Tabii ki yüzünü hiç görmedim, sesini duymadım. Bir yerde karşılaşsak tanımam olası değil. Sadece küfür dolu mesajlarından tanırım onu.
Çok kibardır Osman...
Bana attığı her küfür dolu mesaj “Saygılar sunarım” diye biter. Küfür sözcüklerinden önce de “Kusura bakmayın...” der:
“Kusura bakmayın ama, ben sizin taaaa...”
Anlayışlıdır da...
Bu köşede “Osman” denildiğinde, bunun kendisi olduğunu hemen anlar “Yine beni yazmışsın ama, ben de senin...” diye yanıt verir.
Vefalıdır...
Bir gün olsun küfürlerini eksik etmiş değil... Zaten ondan küfür mesajı gelmediğinde benim canım sıkılır, “Nerde yine bu Osman...” diye dolanırım...
Adildir...
Bana küfrettiği zaman “Onun da, senin de...” diyerek muhatabıma da gerekli oranda küfür gönderir...
Donanımlıdır...
Misal şu küfür:
“26 Ağustos 1071’de Alparslan’ın zaferi ile sonuçlanan Malazgirt meydan muharebesinde, kuzey kuvvetleri tarafından atılan okların sayısı kadar aha ben senin...”
Osman’ın sesini-yüzünü bilmesem de ben onu tanırım...
Yazılarımı okuduğunda ağzını açıp kapattığını, ama ses çıkmadığını... Daha son satırları okurken bilgisayara yöneldiğini... Yazdığı küfür cümlelerini, tek gözünü kapatarak ve tek gözle ekrana iyice yakından bakarak okuduğunu bilirim...
*
Dün yine çok çalıştı Osman...
Diyelim ki dört gazetenin yüz elli yazarına yetecek kadar küfrü bana gönderdi dün...
Ne yapacaksınız, gazete yazarlarının değişmez yazgısıdır...
Her şey bizim içindir aslında; izlenmeler, tehditler, şantajlar, dinlemeler, fişlenmeler, iftiralar, hapishaneler...
Ve olmadı vururlar bizi...
Osman en masumudur...
Benim küfürbazımdır Osman...
Paylaş