Barbaros Tapan

Her şey tam anlamıyla rüya gibi

30 Nisan 2023
Dünyanın en popüler bilgisayar oyunlarından “Dungeons & Dragons”tan uyarlanan “Zindanlar ve Ejderhalar: Hırsızlar Arasındaki Onur” (Dungeons & Dragons: Honor Among Thieves) adlı film 7 Nisan’da ülkemizde vizyona girdi. Jonathan Goldstein ve John Francis Daley’in yönetmen koltuğunda oturduğu filmde Chris Pine, Rege-Jean Page, Michelle Rodriguez, Sophia Lillis ve Daisy Head gibi yıldız isimler rol aldı. Amerika’da vizyona girdiği ilk hafta gişede ilk sıraya yerleşerek hasılat rekoru kıran “Zindanlar ve Ejderhalar: Hırsızlar Arasındaki Onur” hakkında merak edilenleri film ekibi Barbaros Tapan’a anlattı.

“Dungeons & Dragons” oyununu beyazperdeye taşımaya nasıl karar verdiniz?

- John Francis Daley: “Dungeons & Dragons”a 14 yaşımdan, “Freaks and Geeks” dizisinden beri aşinayım. Bu proje ortaya çıkmadan üç yıl önce de oynamaya başladım. Sinematik olarak D&D (Dungeons & Dragons) gibi benzersiz bir şeyi hayata geçirmenin hayalini kurduk. Bu film üzerine yaklaşık 4 yıl çalıştık.

D&D dünyasından en çok neyi beyazperdeye geçirmeyi sevdiniz?

- Jonathan Goldstein: Sanırım yaratıkları ekrana taşımayı çok sevdim. Çünkü onları hepimiz hayal gücümüzle görmeye çalıştık. Dijital efektler ve şu anda sahip olduğumuz teknoloji sayesinde, yaratıkları bu kez gerçekmiş gibi hissettirecek şekilde beyazperdeye getirebilmek süper tatmin ediciydi.

- John Francis Daley: Gerçekten çok yönlü, tamamen farklı karakterlerimiz vardı. Bunun harika bir macera olacağını biliyorduk...

ÇEKİME BAŞLAMADAN ÖNCE AİLEMLE OYUNU OYNADIK

Yazının Devamını Oku

Ayakkabı bir kişinin kimliğini temsil ettiğinde sanat eseri olur

23 Nisan 2023
Ben Affleck’in hem başrolünü üstlendiği hem de yönetmen koltuğunda oturduğu “Air” filmi 5 Nisan’da Amerika’da ilk gösterimini yaptı. Basketbolun yıldızı Michael Jordan ve Nike arasındaki ortaklıkla üretilen efsanevi spor ayakkabıları Air Jordan’ın hikâyesini anlatan filmde ünlü basketbolcunun anne ve babasını Viola Davis ile Julius Tennon canlandırırken, Jason Bateman, Chris Messina ve Matt Damon gibi usta isimler de oyuncu kadrosunda yer aldı. SXSW (South by Southwest) Film Festivali’nde bir araya gelen kadro, Barbaros Tapan’a konuştu.

Ben Affleck

Hem başrol oynamak hem de yönetmenlik yapmak nasıl bir disiplin gerektiriyor?

- Ben Affleck:

Yönettiğim ilk filmde oynamak çok zor ve stresli oldu. Zamanla alıştım. Çekimlerden önce bir sürü hazırlık yaptım. Eğer bir şeyi yeniden çekmek zorunda kalırsak, bunun utanç duyulacak yanı yoktu. Bu düşünce beni ayakta tuttu ve devamlı denememe izin verdi. Her sahnede aşırı mutluydum. Tüm ekibim ve oyuncu arkadaşlarım inanılmaz iş birlikçiydi. O kadar güçlü bir şekilde desteklendim ki... Kamera önünde ve arkasında olanlara minnettarlığımı defalarca ifade etmek istiyorum.

Michael Jordan ile film öncesi görüştünüz mü?

- Ben Affleck:

Evet, Michael’la konuşmaya gittim, onunla daha önce de birkaç kez bir arada bulunma şansı elde etmiştim. Kendime “Michael’ın görünmediği, yine de adının anıldığı ve karşı çıktığı hikâyesinin bir bölümünü anlatan bir film yap” demiştim. Onunla da hikâyeyi nasıl anlatmak istediğimi paylaştım. Beni dinlerken gerçekten çok nazikti...

Yazının Devamını Oku

Star Wars dünyasının yeni yıldızları

16 Nisan 2023
Star Wars evreninin ilk aksiyon dizisi, Jon Favreau’nun yaratıcılığını üstlendiği “The Mandalorian”ın üçüncü sezonu geçen ay izleyiciyle buluştu. En sevilen kahramanların geçmişine ışık tutan dizinin yeni sezonu Star Wars hayranlarından iyi not aldı. George Lucas’ın kurgusal Star Wars evreninde geçen “Andor” dizisi ise geçen yıl daha farklı bir dönemi, despot bir imparatorluğa karşı ‘Asiler’i ve isyanı konu alıyor. Bu iki başarılı yapımın kadrosu Star Wars Kutlamaları’nda bir araya geldi ve çekimlerde yaşadıkları özel ve unutulmaz anları Hürriyet Kelebek okurları için anlattı.

The Mandalorian

Grogu tam bir diva

Başarılı bir futbolcuyken kariyerinizi noktalayıp oyunculuğa geçtiniz... Oyunculuğun ardından yönetmenlik de yaptınız... Greef karakterine hayat verdiğiniz “The Mandalorian”ın ikinci ve üçüncü sezonda birer bölüm de yönettiniz... Kariyerinize dönüp baktığınızda neler hissediyorsunuz?

- Carl Weathers: Tüm bunlar rüyamın bir parçası... Zanaatı öğrenmek, şimdiye kadar birlikte çalıştığım tüm büyük yönetmenleri gözlemleyebilmek ve harika malzemelerle, harika oyuncularla çalışmak için daha onlarca yılım daha varmış gibi hissediyorum. Sadece işimi yaparken iyi vakit geçiriyorum.

Greef karakterinin üçüncü sezon yaşadığı değişimi nasıl yorumluyorsunuz?

- Carl Weathers: Yapımcı ve senaristlerimiz, tüm karakterlerin ilk üç sezon boyunca gelişmesini sağladılar. Değişen bir role sahip olmak harika bir duygu...

Her oyuncu, karaktere başlarken zamanla ona deneyim ve bilgi kazandırır.

Yazının Devamını Oku

Hiç bilmediğim bir Kolombiya’yla tanıştım

13 Nisan 2023
Latin Amerika’nın en önemli film festivaline katılmak için geçtiğimiz ay Kolombiya’ya gittim.

Bu yıl 62’ncisi düzenlenen Uluslararası Cartagena Film Festivali (FICCI), Latin film kültürünü ve Güney Amerika’nın sinematik yapısını yansıtan harika bir organizasyondu.
16 yıldır festivalin genel direktörlüğünü yürüten Lina Rodriguez ile kapanış günü verdiği kahvaltıda bir araya geldik.
Rodriguez, “Kaynak bulmak ve organizasyonu ortaya çıkaracak ittifakı bir araya getirmek, festival yapmanın en zorlu yanı” dedi ve şöyle konuştu:
“Kültüre ya da sinemaya ayrılan bütçe çok az. Bu festival kültürel bir etkinlik, eğlence değil. Bu şehir, Cartagena, Kolombiya’nın başkenti değil. Biz Bogota değiliz, Cartagena’yız. Karayipler kıyısındayız. Küçük bir şehiriz. Bu, durumu daha da zorlaştırıyor.”

Las Islas

Kolombiya’ya gideceğimi söylediğimde çevremdekilerden gelen ilk tepki, “Aman dikkat et” oldu. Kafamda soru işaretleriyle gittim Kolombiya’ya. Lakin Karayip kıyısındaki sahil kenti Cartagena’ya geldiğimde; mükemmel plajları, mimarisi, rengârenk sokakları, sıcacık havası, doğası ve cennet gibi adalarıyla şehir kalbimi çaldı.

Yazının Devamını Oku

Kendimi incitmemeyi seçtim

9 Nisan 2023
80’li yıllarda hafızalara kazınan “Geleceğe Dönüş” (Back to the Future) serisinde canlandırdığı ‘Marty McFly’ karakteriyle dünya çapında büyük şöhret kazanan Michael J. Fox, 1991 yılında Parkinson hastalığına yakalandı ve bu hastalığını tam 7 yıl sonra duyurdu. Rahatsızlığının ilerlemesiyle oyunculuğu bırakan Michael J. Fox, Parkinsonla mücadele yolunda kendi adını verdiği Michael J. Fox Vakfı’nı kurdu. 61 yaşındaki aktör son olarak yaşamını “Still: A Michael J. Fox” belgeseliyle hayranlarıyla paylaştı. Fox’un hayat hikâyesini, aile ortamını ve hastalığı konu alan filmin yönetmenliğini Davis Guggenheim üstlendi. Michael J. Fox ve Davis Guggenheim, Sundance Film Festivali’nde Hürriyet Kelebek okurları için anlattı.

Sizi Michael J. Fox’un hikâyesini anlatmaya çeken ne oldu?

- Davis Guggenheim: Komik olan hikâyeleri genelde onları aramadığın zaman buluyorsun... The New York Times’ı okuyordum, Michael’ın bir yazısı vardı. Açıkçası o çok dokunaklı, gerçek ve komik bir yazıydı. “Bu adam yazabiliyor” dedim. Böylece tüm sesli kitaplarını aldım ve dinledim.

Michael, Davis ile yollarınız kesiştiğinde onun hakkında neler düşündünüz?

- Michael J. Fox: Davis ile tanışmanın, yazdığım şeylerden bahsetmenin zamanlaması inanılmazdı. Yazdıklarım için “Hikâyeme farklı açılardan bakamıyorum” dediğim anda “Bundan bir film yaparız” diye karşılık verdi... Ve üç yıl sonra işte buradayız.

LİSEDE SEVGİLİ BULAMAYAN BİR ADAMDIM

Bu filmdeki hikâyenizi bir de sizin ağzınızdan dinleyelim...

- Michael J. Fox:

Yazının Devamını Oku

İnsan hikâyeleri anlatmak istiyorum

2 Nisan 2023
Amerikalı ünlü şarkıcı Taylor Swift’in 2021 yılında yönetmenliğini üstlendiği “All Too Well” kısa filmi yayınlandığı günden itibaren ses getirdi. Kısa filmin başrollerini “Stranger Things” dizisinin yıldızı Sadie Sink ve genç kızların gözdesi Dylan O’Brien paylaştı. İnişli çıkışlı bir ilişkiyi anlatan “All Too Well” Taylor Swift’in ilk yönetmenliği oldu ve eleştirmenler tarafından övgüler aldı. Dünyaca ünlü yıldız, 2022 Toronto Film Festivali’nde de gösterilen “All Too Well” hakkında merak edilenleri anlattı.

Merak ediyorum, şarkı yazarken ‘görsellik’ sizin için sürecin bir parçası mı?

- Evet, görsellik her zaman sürecin bir parçası. Çünkü bir şarkı yazacağım zaman, hemen bunu sahnede nasıl sunmak isterim, bunun için bir müzik videosu yapsaydım nasıl görünürdü diye düşünmeye başlarım. Albüm hazırlarken ‘bunun neyi sembolize etmesini istiyorum’ diye kafama takarım... Dolayısıyla görselleri oluşturmak sürecin her zaman bir parçasıydı. 16 yaşımdan günümüze kadar olan kariyer gelişimimde daha fazla sorumluluk almaya başladım. Ve şu an, işte buradayız.

16 yaşından beri şarkı yazıyorsunuz, o dönemlerde hangi filmleri izliyordunuz? Hangi filmlerdeki görüntüler bir müzisyen olarak aklınıza kazındı?

- Müzikal olarak içinde bulunduğum belirli aşamalarda bazı filmleri her zaman çok sevmişimdir. “1989” diye bir albüm yaptım, o zamanlar John Hughes filmlerini izlerdim. “16 Candles” ve “The Breakfast Club”ı tekrar tekrar seyrettim. Pandemi döneminde de çok film izliyordum... Bir günde arka arkaya iki Guillermo del Toro filmi; “The Devil’s Backbone” ve “Pan’s Labyrinth”i izlediğimi hatırlıyorum.

Hepsi harika filmler...

- Tüm dünyam halk masallarına, ormanlara ve efsanevi yaratıklara dönüştü. Ve o filmlerden çok etkilendim. “Shape of Water” da en sevdiğim filmlerden biridir. “Sense and Sensibility”i defalarca izledim. Ve bu, “Evermore” adlı albümün içindi... 70’lerde geçen, karakterlerin samimi bir şekilde birbirine dokunduğu bu romantik filmleri izlemeye başladığım bir dönem vardı. Bence o dönemleri sevdiğim için o filmlerin mideme yumruk attığı zamanlar çok oldu. “Marriage Story”nin aylarca beni üzdüğünü söyleyebilirim.

Yazının Devamını Oku

Zor ama güzel bir meydan okumaydı

26 Mart 2023
Uzun süredir bir projeyle izleyici karşısına çıkmayan Todd Field, sessizliğini “Tár” filmiyle bozdu. Film, acımasız bir orkestra şefi olan Lydia Târ’ın yükselişini ardından da hızlı düşüş hikâyesini izleyiciyle buluşturdu. Büyük bir Alman müzik orkestrasının ilk kadın şefi olmayı başaran Lydia Tár’ı canlandıran Cate Blanchett filmdeki performansıyla ‘en iyi kadın oyuncu’ kategorisinde bu yıl Oscar’a aday gösterildi. ‘En iyi yönetmen’, ‘en iyi film’, ‘en iyi özgün senaryo’ kategorilerinde de Oscar adaylığı olan “Tár”ı hem yönetmen koltuğunda oturan hem de senaryosunu kaleme alan Todd Field ile filmin oyuncuları Cate Blanchett, Noemie Merlant, Nina Hoss ve Sophie Kauer anlattı.

◊ Lydia Tár’ı canlandırması için neden Cate Blanchett’ı tercih ettiniz?

- Todd Field:Cate ile sağlıklı bir iletişimimiz olacağını, bu rolün ona tamamen oturacağını biliyordum. Bunu düşünmemin sebebi neydi ben de bilmiyorum ama tamamen içten gelen bir histi. O çok duru bir oyuncu. Cate’de gördüğüm o öz saflığı hiçbir oyuncuda göremedim.

◊ Karakteri yarattıktan sonra mı hikâyeyi yazmaya başladınız, yoksa senaryo zaten ana hatlarıyla belli miydi?

- Todd Field: Pandeminin başlarında kafamda ufak ufak kurduğum ve artık onu kafamdan çıkarıp senaryoya aktarmak istediğim bir karakter vardı. Lydia’yı çok düşündüm ve bu kişi Cate oldu. Ardından sadece Lydia’yı düşünerek hikâyeyi yazmaya devam ettim.

◊ Lydia Tár’ın hikâyesine bir nevi korku filmi diyebilir misiniz?

- Todd Field: Bunu korku filmi olarak mı görüyorum, sanmam. Aslında filmi nasıl izlediğinize bağlı bu durum. Ama evet filmde korku unsuru var sanırım.

ZİRVEDEN İNMEK KORKU FİLMİ GİBİ DEHŞET VERİCİ

Yazının Devamını Oku

Teknolojinin kölesi oluyoruz

19 Mart 2023
Teknoloji, doğa ve toplum arasındaki gerginliği iğneleyici türden ele alan “The Pod Generation”, Sundance Film Festivali’nde gösterildi. Teknolojinin hayatımıza müdahalesini anlatan film, seyirciye komik bir felsefi duyarlılık katmayı da başardı. Yönetmenliğini Sophie Barthes’in üstlendiği filmin başrollerini ise Chiwetel Ejiofor ve “Game of Thrones” evreninden tanıdığımız Emilia Clarke paylaşıyor. Senarist ve yönetmen Sophie Barthes ile oyuncular Emilia Clarke ve Rosalie Craig yapımla ilgili merak edilenleri Kelebek okurları için yanıtladı.

Sophie Barthes, sizinle başlayalım... Bu film için ilhamınızı nasıl keşfettiniz?

- Sophie Barthes: Anneliği, rahmin metalaştırılmasını keşfetmek istedim. Ve sonra temayı geliştirerek karakterler devreye girdi. Ama daha çok tüm bunlar bir fikirle başladı. Çokça felsefe okudum. Fikirleri severim, büyük fikirleri...

Fikir ile başladıktan sonra arkasından zaten hikâye otomatik olarak geldi.

Filmde hayatı ve teknolojiyi sorgularken iğneleyici sözler ve alaycı ifadeler kullanıyorsunuz...

- Sophie Barthes: Bence tüm bunlara gülmeniz gerekiyor, aksi halde bize gelmekte olan bu gelecek için ağlıyor olacağız. Ve bence kendimize şu soruyu sormalıyız, istediğimiz gelecek bu mu? Bu soruları şimdi sormazsak, tüm bu teknolojiler eninde sonunda kullanıma sunulduğunda bizler için çok geç olacak. Sorun şu ki, teknoloji bize yardım etmek için oradayken, teknolojinin biraz biz kölesi oluyoruz.

Bu film bir araç, izleyiciye ders vermek yerine, bu konuda bir tartışma başlatmak için onları güldürmek istedim.

BEBEĞİMİ BEKLERKEN  

Yazının Devamını Oku