Banu Şen

Engel biziz

6 Ekim 2012

Ralfi’yleydik...
Alsancak’ta... İzmir’in en işlek, en gösterişli sokaklarında...
Çok uzağa gitmeden, daha evinden iki adım öteye gidene kadar neler yaşadıklarını anlamak için...

 

YAZIYI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

 


Yazının Devamını Oku

HEDEFİM TÜRK FUTBOLUNA BİR TEŞEKKÜR

5 Ekim 2012

Karşıyaka’nın son 10 yılda gösteremediği başarıyı, beş haftada nasıl yakaladığı bir yana, futbolu ondan dinlemek çok keyifli... Ahkam kesilen, ego ve hırs savaşına dönen futbolla ilgili felsefesi, benim gibi çok da ilgi alanına girmeyen bir kadında bile hayranlık uyandıracak cinsten... Zor günler geçiren Karşıyaka’ya bir anda beklenmedik başarı grafiği yakalatan Cihat Arslan, kulübün eski bir sporcusu. Zorlu Gaziantep maçı öncesi konuştuğumuz teknik adamla büyük tutkusu olduğunu söylediği çim sahada yaptık sohbetimizi. Büyük laflar, iddialı cümleler yerine, tıpkı futbol dünyasında da tanındığı gibi mütevazılıkla anlattı hedeflerini ve futbol dışındaki hayatını... Fotoğraf çekiminde kaleye geçmeyi kabul etmedi ama az da olsa pas çalışmasına “Hayır” demedi.

Karşıyaka çok uzun yıllardır görülmeyen bir başarı grafiği yakaladı. Nedir sırrı?
Takımın geneline baktığınız zaman, çok özverili, birbirine sevgi ve saygıyla yaklaşan bir grup olduk. Ama bunun içinde iş disiplini de var. Bunu beraber harmanlayınca özverili, birbiri için mücadele eden, birbirini seven bir takım oldu. Mesela maçtan önce son konuşmalarda soyunma odasında 11 veya 18 kişi buluşur. Bizde oynamayanlar da buluşuyor. Masörü, malzemecisi, menajeri, idari menajeri... Tribüne çıkan, 18’e giremeyen oyuncuların morali bozuk olur genelde ama bizde hepimiz başarmak için, birbirimiz için bir yuvarlak oluyoruz. Bence bizim mayamız o.

O ruhu oyuncularınıza iyi verdiniz herhalde. Siz de gerçek bir Karşıyakalısınız...
Tabii, Karşıyaka ilk göz ağrımız. Ama teknik direktör koltuğunda oturduğumuz için yol gösterici, beraberliği yönlendirici bir tarafımız olması lazım. Bunun yanında karşı tarafın da buna cevap vermesi lazım. Bizim takım da buna çok çabuk adapte oldu. O da bizim şansımız oldu biraz da...

Şans eseri mi yoksa oyuncuları seçerken buna da mı dikkat ettiniz?

Yazının Devamını Oku

Tek başıma Jeanne d’Arc olamam

1 Ekim 2012

Aslında İzmir’in modern Amazonlarından biri o... Berkay Eskinazi... Hem iş dünyasında hem de hayır işleri ve STK’larda adı en çok duyulan, yaptığı işler hep konuşulan kadınlardan biri. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda (EBSO) geçen haftaya kadar yönetim kurulundaydı. EBSO Vakfı’nda yaptıkları çalışmalarla hep gündemde oldu. Birçok STK ile adı özdeşleşti. Son zamanlarda ismini yönetim kurulu başkanı olduğu Lider Yaratıcı Katılımcılar (LİYAKAT) Derneği’nin çalışmalarıyla sıkça duyuyoruz. EBSO Yönetim Kurulu Üyeliği’nin düşmesinin ardından Başkan Ender Yorgancılar, Eskinazi’nin bundan sonra EBSO’ya danışman olarak katkı koyacağını açıkladı. Belki de STK çalışmalarında daha aktif göreceğiz onu. Berkay Eskinazi ile STK’ları ve yapmak istediklerini konuştuk. STK’lara gerekli önemin verilmediğinden yakınan Eskinazi, “Türkiye’nin ve Ege’nin incisi İzmir’in bir yıldıza dönüşmesi için hala birçok fırsat ve imkan bulunuyor. Yeter ki bizler kentimize, bölgemize, sivil toplum örgütlerimize sahip çıkalım” diyor ve ekliyor: “Tabii tek başıma bir Jeanne d’Arc olamam. Birleşerek elbirliği ile yapabileceğimiz bir iş bu.”

İKİ ELİN SESİ VARİzmir’de STK denilince akla gelen ilk kadınlardan birisiniz. Bu ilginiz ne zaman başladı?
- Hep demiştim ki, kendi kendime bir şey yapamam. Ama birlik olunursa çok şey yapılabilir. Sivil toplum örgütlerine katılmaya EBSO Vakfı’yla başladım. Bizim eski şirketin satıldığı dönemde yeni bir şeyler arayışındayken tesadüfen EBSO’dan bir davet olmuştu. Oradaki amaç belli. Eğitime destek vermek. Oranın her yıl değişen bir bursiyer adeti var. O bursiyelerlere odamızın sanayici işadamlarının desteği var. Desteği artırmak amacıyla kadınlar topluluğu oluşturduk. İlk orada başladım. Orada geliştirdik. Para kazanmanın havuza destek olmanın yollarını aradık. Öğrenciler için tiyatro da yaptık, konser de... Bu faaliyetlerle başladık. Buradan gönlüme oturdu. Tek başına hiçbir şey olmayacağını, birlik beraberlik içinde olması gerektiğini düşündüğümüz için de hep sürdürdüm.

Bugüne kadar hangilerinde görev aldınız?- HASVAK, KİTVAK, KAGİDER, EGİKAT... Aynı zamanda Rotaryen’im. 2000’den bu yana uğraş veriyorum. Bir de LİYAKAT var. İstanbul’da KAGİDER’in bir toplantısında kadınların gücüne hayran kalarak, “Niye biz de İzmir’de gençlerimize ve kadınlarımıza destek olmayalım ki” dedik.  Böylelikle STK üzerinden ilin değerine ve geleceğine sahip çıkılmasında bizim de bir faydamız olsun istedik. Genç ve kadın sorunları konusunda ortak hareket etmek, güçbirliği oluşturmak amacından, fikrinden yola çıktık. Derneğimizin kurulmasından itibaren birçok projeye imza atıldı. “Emek Pişti” ve “Girişim Kampusü” projelerimizin yanı sıra “Hayat Bir Müzikse, Kadın Her Ritminde” adı altında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliklerimiz, kültür-sanat toplantılarımız, EXPO 2020 hazırlıkları kapsamında çalışmalarımız, Yaşar Üniversitesi’ndeki gençlerimizle proje yarışmalarımız büyük ses getirdi. Örneğin, “Emek Pişti” projemiz hayatın kendilerine sırt döndüğü kadınlardı. Bu projede şiddet görmüş, hayatta yalnız kalmış kadınlarımıza el uzattık ve onları çeşitli eğitimlerle meslek sahibi yaparak işe yerleştirdik. Şu anda sekiz kadınımızın hayatı düzene girmiş durumda. Bundan duyduğum mutluluğu anlatamam. Şu anda onların yüzü gülüyor ve hayatta kendilerine sunulmuş yeni şanslar var. Son projemiz “Girişim Kampusü” Projesi. Bunda da Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile işbirliği içindeyiz. Başvurular arasından fikri, projesi başarılı bulunan 130 gencimiz eğitim hakkına kavuşarak, daha sonrasında yarışma ve iş kurma süreciyle yeni bir şans yakalayacaklar. Bu çalışmalarımız sadece derneğimizin üyeleri ve yönetim kuruluyla değil; sanayicilerimizin, halkımız katkıda bulunmasıyla büyüyecek. Burada bir tutukluk var gibi.

STK’lara genel bakışla ilgili mi bu?- Ya bizler konuyu çok anlatamıyor olabiliriz ya inançları yok insanların ya da umursamıyorlar. Katı olmayı istemiyorum aslında... Çünkü bu gönül işi. Gönül işi de zorla yaptırılamaz. Ama STK liderleri olarak sivil toplumda bulunmalı, bu işlerde çalışmayı sevdirmeli ve anlatmalıyız diye düşünüyorum. Bir de tabii STK’lar gönüllülerine katkı sağlıyor. Sağlasın da... Örneğin bana da katkısı oldu ama derneğin önüne geçmesin. Birinci amaç, bir basamak olmasın. Hırslarımız amaçların önüne geçmesin deriz ya...

Egolarını törpülemiş insanlarİzmir’deki STK’larla ilgili zaman zaman yakınmalar oluyor. Amaçlarına tam ulaşamıyorlarsa bunun nedeni ne sizce?- Bana göre STK’lar iyi çalışıyorsa, oradaki insanlar biraz egolarını törpülemiş insanlardır. İstanbul’daki STK’lara bakın birçok isim orada ve o derneklere katkıda bulunuyor. Örneğin, KAGİDER’in üyelerine bakın. İlk destek verenler de hala desteğini çekmemiş. Kişisel ilişkilerini de katmışlar derneğe. Biz iyi başlıyoruz, kuvvetli başlıyoruz, ondan sonra devam etme sürecinde biraz yayılıyoruz. Halbuki başladığımız gibi sürdürebilsek o zaman belki iyi sonuçlar elde edilebilir. Bir hevesle başlıyoruz. Şikayet ediyoruz Ege insanı olmanın rahatlığından ama kimse de değiştirmek için bir çaba sarf etmiyor. Bence artık bunu yıkmalıyız. Toplumun bütün fertleri yıkacak bunu.

EBSO’da yönetim kurulu üyeliğiniz düştü. Bundan sonra başkan danışmanı olacaksınız. Orada bu konumdayken belki STK’larla ilgili de başka projeler yapabilirsiniz...

Yazının Devamını Oku

Türk hamamında Yunan kesesi

24 Eylül 2012
Marmarisli girişimci Mehmet Karadinç, ‘Artemis’ adını verdiği hamamda, krizde sıkıntı çeken Yunanlara iş verdi, Türkiye’de üç hafta tellak eğitimi aldırdı. Yunan tellaklar deneyimlerini Hürriyet Ege’ye anlattı.

Marmarisli girişimci Mehmet Karadinç, Yunan adasına Türk hamamı açtı. Yunanistan’da herkes bir bir kepenk indirir, işsizlik zirve yapmışken; o, 25 bin nüfuslu Kos’a yarım milyon Euro’luk yatırım yaptı. Karadinç hamamı açtı ama en önemli unsur olan insan kaynağını da adadan sağladı. ‘Artemis’ adını verdiği hamamda, krizde sıkıntı çeken Yunanlara iş verdi, Türkiye’de üç hafta tellak eğitimi aldırdı. Her biri eğitimli, kültürlü ancak kriz nedeniyle işsiz Yunan gençleri yeni işlerini çok sevdi. Şimdi adalılar da, hamama keseye gelen turistler de memnun. Bodrum’dan bir el uzatsanız dokunuverecekmiş gibi yakın hissi veren Kos’a vızır vızır işleyen feribotlara bindik önce. Yarım saatte bu şirin adadaydık. Kime sorsanız hemen tarif ettiği Artemis Hamamı’nın yolunu tuttuk. Türk hamamında çalıştığı için kendisini çok şanslı gören ve yeni işlerini çok seven Yunan tellaklarla hamamın “sıcak atmosferi”nde konuştuk. İçlerinde bir zamanların ünlü futbolcusundan Yunanistan’ın ünlü ilkyardım ekibi üyelerine kadar pek çok gencin olduğu tellaklar deneyimlerini anlattı.

Duymamıştım bile
Theodora Panagiotidou: Güney Afrika’da doğmuş. Babası Yunan. Hayatının büyük kısmı Kos’ta geçmiş. Adanın yerlisi diyebiliriz. Ofis yönetimi, sosyal işler gibi birçok alanda çalışmış. Aynı zamanda arama, yardım ve ilkyardım ekibinde görevli. Değişik işleri denemeyi sevdiğini söyleyerek yenisi için şöyle diyor: “İşsiz olduğum dönemde bir arkadaşım aradı ve bana çok güzel bir iş önereceğini söyledi. Bunun hamam olduğunu duyunca şaşırdım. Daha önce hiç duymamıştım. Türkiye’ye gittik. Ondan önce hiç gitmemiştim. Marmaris büyüleyici, yeni işim de çok heyecan verici. Uzun süre yapmak isterim. Herkese tavsiye ediyorum. Bir Türk’ün yanında çalışmak benim için sorun değil.

Git, Türklere öğretVasilis Kalantzis: Hamamın ve ekibin şefi... Kos’un yerlisi. Hamamla ilgili bilgileri önce kitaptan sonra da Türkiye’de aldıkları eğitimden öğrendiğini söyleyerek anlatıyor: “Patronları ve fikri sevdim. Benim için iyi olacağını düşündüm, kabul ettim. Türkiye’den biri buraya yatırım yapıyor ve istihdam sağlıyor. Ne düşünürdünüz? Bence bizden daha iyiler. Çok patron gördüm. Burası aile gibi. Paramızı zamanında alıyoruz, sözlerine güveniliyor. Bu benim için en önemli şey. Türkiye’de çok hamama gitmiş bir müşterimizin çıkarken, ‘Lütfen takımını al, git Türklere öğret’ demesi bu işi iyi öğrendiğimiz için beni mutlu etti.”

Eski ünlü futbolcu

Yazının Devamını Oku

EÇEV’in ışığı hep yansın

20 Eylül 2012

EÇEV’İ (Ege Çağdaş Eğitim Vakfı) biliyor musunuz?
Peki, bugüne kadar neler yaptıklarını?
Doğrusu ya ben bu kadarını bilmiyordum.
EÇEV Yamanlar Eğitim Merkezi’ndeyiz.
Duvarlar çocukların yaptığı el işleriyle dolu.
Müzik odasında mutlu bir piyano çocukları bekliyor.
Sinema salonunda ise sanki çocukların sesleri yankılanıyor.

Yazının Devamını Oku

Şimdi biz ona şifa türküleri söyleyelim

19 Eylül 2012
Onun adını duyunca ilk Kırşehir, türküler geliyor...
“Gönül Dağı”, “Neredesin Sen”, “Zahidem”, “Acem Kızı”, “Evvelim Sensin” diye devam eden uzunca bir arşiv...
Onca türküyü nasıl yazdığı, yazıp da nasıl diline, sazına döktüğü bir de...
Türkülerin, bozlakların babası Neşet Ertaş bir haftadır İzmir’de.
İzmir’de ama kolu kanadı kırık. Hali, mecali yok.
İstanbul’da bir süredir tedavi görürken, hastaneye gidip gelirken, “İzmir’e götürün beni” diye ısrar etmiş.
İzmir’deki evini, İzmir’i çok sevdiği için toparlanıp gelmişler.
Ama hastalık ve tedavisine bağlı iştahsızlık, halsizlik sıkıntıları artınca; doktorlar yatarak tedavisine karar vermiş.
Günlerdir geleni gideni eksik olmuyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, sevenleri...
İzmir Müzisyenler Derneği üyeleri, hastanedeki odasının bulunduğu bahçe tarafından türkülerle seslendi üç gün önce de.
Doktorları, menajeri Gülsüm ve kızı Döne, telefonla hep “Daha iyi” haberlerini verdi bize her açıp sorduğumuzda.
Dün biz de hastane önündeydik. Hürriyet Yayın Direktörü Fatih Çekirge ve Hürriyet Ege Bölge Temsilcisi Deniz Sipahi ile birlikte.
Kapının ardında dağlar gibi bir adam yatarken, yüreğimiz titreyerek açtık o kapıyı.
Odanın önünde kızları, akrabaları.
Beyaz bir defter de duruyor girişte. Ziyarete gelenler, sevenleri, hayranları duygularını dökmüş sayfalara.
İçeri giriyoruz.
Gönlü dağ gibi bir devi yatakta, yorgun görmek allak bullak ediyor insanı. Zaten bu yüzden de fotoğrafsız, beyaz bir yazı bu.
Onu zorda görüyorum. Duaya, türküye ihtiyacı var gibi görüyorum. Aklıma türküleri geliyor, “Bir sesleniverse” diyorum.
O ise soran herkese selam ediyor...
Çıkışta hep telefonla konuştuğumuz kızı Döne ile vedalaşıyoruz. Bir anda sıkıca sarılıyor. Gözlerimizden yaş akıyor. Konuşmuyoruz. Hiçbir şey konuşamıyoruz. Öylece sarılıp kalıyoruz.
Gazeteye dönüşte hep “Bozkırın Çığlığı”nın sesi yankılanıyor kulağımda.
Dünden bu yana hep dilimde, onun sesiyle “Yalan Dünya”...
İşte bu yüzden türkülere ihtiyacı var Neşet Ertaş’ın diyorum.
Gelin bu kez biz ona ona şifa türküleri söyleyelim...
Yazının Devamını Oku

A la turca Türkiye siyasetinin İzmir halleri

17 Eylül 2012
Ünlü siyaset bilimci Prof.Tanju Tosun, 9 Eylül kutlamalarında yaşanan krizi ve olası erken seçime etkisini kentin genetik özelliklerinden yola çıkarak değerlendirdi.

İzmir zaman zaman bunu yapıyor. Geçen haftada da böyle oldu. 9 Eylül Kurtuluş Günü törenlerinde başlayan bayrak krizi, bir haftayı kaplayan siyasi polemiğe dönüştü. Komite, yeni yönetmelik gereği valiliğe temsili bayrak çekimini törenlerden önce çıkardı. İzmirlilerin ve CHP’lilerin tepkisi sonrası Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da devereye girmesiyle bayrak çekildi. Ancak bununla da bitmedi, törenler sırasında Günay’a protesto gösterisi yapıldı. Bunun üzerine AK Parti’li ve CHP’li siyasetçiler tartışmaya tutuşurken, krize bir de Vali Cahit Kıraç ile Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun açıklamaları eklendi. Tüm bu yaşananları ve kentin ruh halini ünlü siyaset bilimci, EÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Tanju Tosun’la konuştuk...

Geçen hafta İzmir’de kurtuluş gününde yaşanan bayrak tartışmalarının kökeninde sizce ne yatıyor?
- Bence, İzmir gündeminde halen bayrak krizi olarak yer almaya devam eden tartışmaların kökeninde, 9 Eylül kutlamalarının yöntemini belirlemek amacıyla toplanan komitenin konuya ilişkin yönetmeliği çok katı yorumlaması yatıyor.

Peki, olanları nasıl yorumluyorsunuz?
- İnisiyatif kullanamayan, tek doğruyu önündeki yazılı metinlerde gören kanuncu anlayışın İzmir’deki izdüşümü bayrak krizini doğurmuştur. Kriz kentteki siyasi aktörlere sıçrayınca, sağduyu yerini politik hesaplaşmaya bırakmıştır. Törenler sırasında Bakan Ertuğrul Günay’a yönelik tepkiler, ardından taraflar arasında süren tartışmalar kentte rakiplerin bir süreliğine gömdükleri politik savaş baltalarını yerlerinden çıkarmaları olarak okunabilir. Bu süreçte yaşananlar her yönüyle
A la turca Türkiye siyasetinin İzmir halleri...

Hiç kimseye yaramazBu kriz nasıl çözüldü? Ya da çözüldü mü? Başka krizlere gebe olur mu? Seneye ya da benzer bir törende aynı filmi bir kez daha izler miyiz?

Yazının Devamını Oku

İzmir’i almak için yeni plan Karşıyaka’yı İl yapmak

3 Eylül 2012

CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, 40 yıllık siyasetçi... Politikaya 1972’de partinin gençlik kollarında ve Salihli ilçe yönetiminde görev alarak başlamış. 2001’de İzmir İl Başkanlığı’na seçilen Yüksel, 2003’te ikinci kez sandıktan çıkarak iki dönem üst üste görevini yürütüp, genel başkan yardımcılığına kadar geldi. Alaattin Yüksel, aynı zamanda İzmir’de en çok bulunan milletvekillerinden biri. Hatta en hareketlilerinden biri de diyebiliriz. En son geçen hafta AK Parti Milletvekili Aydın Şengül’le yaşadığı tartışmayla gündeme gelen Yüksel’le sohbetimizi bu olayın dışında tuttuk. Ancak, deneyimli politikacının sohbetteki iddiaları yeni tartışmaları gündeme getirecek gibi görünüyor...

Sürekli yarın seçim olacak gibi çalışıyorsunuz. Neredeyse İzmir’de nöbet tutuyor gibisiniz. Sahip çıkma mı, kaybetmeye çalışmama mı?
- İzmir’e uzak kalmayalım diye genel başkan yardımcısı olmadığımızda sevinmiştik. O görevlerle kendi seçim bölgenizi ihmal ediyorsunuz. İhmal edilebilir belki ama İzmir CHP açısından, Cumhuriyet değerleri açısından Türkiye’de çok önemli bir kent. Onun için bizim İzmir’i CHP olarak ayrı önemsiyor olmamız lazım. Türkiye’deki yurttaşlarımızın talebi, isteği bir anlamda bu. Bize  yükledikleri görev bir anlamda da... Bu yüzden İzmir’den uzak kalmamaya özen gösteriyoruz. Yarın seçim olacakmış gibi de her gün çalışmaya devam ediyoruz. İzmirlilere kendimizi anlatmayı sürdürüyoruz.

Yakın takiptesiniz de... Hatta iktidar milletvekilleriyle diyaloglarınız bu hafta iyice kızıştı... AKP milletvekillerinde, başta bakanlar olmak üzere, özellikle de Binali Bey’de (Yıldırım) şöyle bir ağız var sürekli: Efendim siyaset yapmayalım, hizmet yapalım İzmir’e. Bir kere siyaset yapmayalım diye bir anlayış olamaz, onu geçelim... O tartışmaya girmeyelim de... Ama bunu söylerken her davranışlarında aslında siyaset var. İzmir’i ötekileştirme, engelleme yönünde siyaset yapıyorlar kendileri. “Hizmet yapıyoruz” diye de aslında İzmirlileri kandırıyorlar, kandırmaya çalışıyorlar. Biz de devletin rakamlarıyla, kendi bakanlıklarının rakamlarıyla bunun böyle olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Bizim Büyükşehir Belediye Başkanımızın zaten anlayışı böyle. TCDD ile yüzde 50 ortaklık yapması, o anlayış sonucu. “Kimin yaptığı önemli değil” anlayışıyla birçok zorluğa göğüs geriyor. Kendisiyle ilgili çok önemli sıkıntılar yaşıyor ama İzmir’e hizmet yapma adına susuyor. Gerçekten hizmet etseler alkışlarız ama tam tersine giden işleri engelliyorlarsa o zaman bu yüzlerini de ortaya koymak durumundayız. Ki öyle... Şu an da engelliyorlar.
 Avutmaya çalışıyorlarEngelliyor derken, KİK gibi daha önce gündeme gelen engellemeleri mi kast ediyorsunuz? - Proje  bazında bir sürü şey var. Çamlı Barajı var. DSİ’den çıkarttılar, Büyükşehir yapmak istedi ama reddettiler. Sonradan anlaşıldı ki oraya altın madeni ruhsatı vermiş İl Özel İdaresi. Kentsel dönüşümle ilgili çok söz ediyorlar. Sanki tüm İzmir’i yenileyecekler. Öyle bir havaya sokuyorlar. Ama gerçeklere baktığınızda öyle değil. AKP hükümeti 2010 Haziran’ında bir yasa çıkarttı. “Kentsel dönüşüm projeleri Bakanlar Kurulu onayı olmadan kabul edilemez” diye. O yasa çıktıktan sonra bu konudaki en hazır il İzmir’di. Çünkü İzmir birinci derecede deprem bölgesi. Van depreminden sonra Şehircilik Bakanı da yaptığı açıklamada vurguladı. “İlk kentsel dönüşüm projelerine İzmir’den başlayacağız” dedi. Başbakan da aynı şeyi söyledi. Biz de umutlandık. O arada Büyükşehir Belediyesi iki sene bu konuda hazırlanmış. Yasa çıkmadan önce Bayraklı, Kadifekale, Kemeraltı gibi birçok yeri yapmış. O yasa çıktıktan sonra 9 adet kentsel dönüşüm projesini, 11 Şubat 2011’den başlayarak Bakanlar Kurulu’na onaylanmak üzere gönderdi. Bu projeler 18 aydır onay bekliyor. Bu kadar ısrar ve takiplerimiz sonucu ancak daha yeni üçünü onayladılar. Zaten onlardan biri de ‘Roman açılımı’ kapsamında Ege Mahallesi.
 

Yazının Devamını Oku