Paylaş
Aslında İzmir’in modern Amazonlarından biri o... Berkay Eskinazi... Hem iş dünyasında hem de hayır işleri ve STK’larda adı en çok duyulan, yaptığı işler hep konuşulan kadınlardan biri. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda (EBSO) geçen haftaya kadar yönetim kurulundaydı. EBSO Vakfı’nda yaptıkları çalışmalarla hep gündemde oldu. Birçok STK ile adı özdeşleşti. Son zamanlarda ismini yönetim kurulu başkanı olduğu Lider Yaratıcı Katılımcılar (LİYAKAT) Derneği’nin çalışmalarıyla sıkça duyuyoruz. EBSO Yönetim Kurulu Üyeliği’nin düşmesinin ardından Başkan Ender Yorgancılar, Eskinazi’nin bundan sonra EBSO’ya danışman olarak katkı koyacağını açıkladı. Belki de STK çalışmalarında daha aktif göreceğiz onu. Berkay Eskinazi ile STK’ları ve yapmak istediklerini konuştuk. STK’lara gerekli önemin verilmediğinden yakınan Eskinazi, “Türkiye’nin ve Ege’nin incisi İzmir’in bir yıldıza dönüşmesi için hala birçok fırsat ve imkan bulunuyor. Yeter ki bizler kentimize, bölgemize, sivil toplum örgütlerimize sahip çıkalım” diyor ve ekliyor: “Tabii tek başıma bir Jeanne d’Arc olamam. Birleşerek elbirliği ile yapabileceğimiz bir iş bu.”
İKİ ELİN SESİ VAR
İzmir’de STK denilince akla gelen ilk kadınlardan birisiniz. Bu ilginiz ne zaman başladı?
- Hep demiştim ki, kendi kendime bir şey yapamam. Ama birlik olunursa çok şey yapılabilir. Sivil toplum örgütlerine katılmaya EBSO Vakfı’yla başladım. Bizim eski şirketin satıldığı dönemde yeni bir şeyler arayışındayken tesadüfen EBSO’dan bir davet olmuştu. Oradaki amaç belli. Eğitime destek vermek. Oranın her yıl değişen bir bursiyer adeti var. O bursiyelerlere odamızın sanayici işadamlarının desteği var. Desteği artırmak amacıyla kadınlar topluluğu oluşturduk. İlk orada başladım. Orada geliştirdik. Para kazanmanın havuza destek olmanın yollarını aradık. Öğrenciler için tiyatro da yaptık, konser de... Bu faaliyetlerle başladık. Buradan gönlüme oturdu. Tek başına hiçbir şey olmayacağını, birlik beraberlik içinde olması gerektiğini düşündüğümüz için de hep sürdürdüm.
Bugüne kadar hangilerinde görev aldınız?
- HASVAK, KİTVAK, KAGİDER, EGİKAT... Aynı zamanda Rotaryen’im. 2000’den bu yana uğraş veriyorum. Bir de LİYAKAT var. İstanbul’da KAGİDER’in bir toplantısında kadınların gücüne hayran kalarak, “Niye biz de İzmir’de gençlerimize ve kadınlarımıza destek olmayalım ki” dedik. Böylelikle STK üzerinden ilin değerine ve geleceğine sahip çıkılmasında bizim de bir faydamız olsun istedik. Genç ve kadın sorunları konusunda ortak hareket etmek, güçbirliği oluşturmak amacından, fikrinden yola çıktık. Derneğimizin kurulmasından itibaren birçok projeye imza atıldı. “Emek Pişti” ve “Girişim Kampusü” projelerimizin yanı sıra “Hayat Bir Müzikse, Kadın Her Ritminde” adı altında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliklerimiz, kültür-sanat toplantılarımız, EXPO 2020 hazırlıkları kapsamında çalışmalarımız, Yaşar Üniversitesi’ndeki gençlerimizle proje yarışmalarımız büyük ses getirdi. Örneğin, “Emek Pişti” projemiz hayatın kendilerine sırt döndüğü kadınlardı. Bu projede şiddet görmüş, hayatta yalnız kalmış kadınlarımıza el uzattık ve onları çeşitli eğitimlerle meslek sahibi yaparak işe yerleştirdik. Şu anda sekiz kadınımızın hayatı düzene girmiş durumda. Bundan duyduğum mutluluğu anlatamam. Şu anda onların yüzü gülüyor ve hayatta kendilerine sunulmuş yeni şanslar var. Son projemiz “Girişim Kampusü” Projesi. Bunda da Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile işbirliği içindeyiz. Başvurular arasından fikri, projesi başarılı bulunan 130 gencimiz eğitim hakkına kavuşarak, daha sonrasında yarışma ve iş kurma süreciyle yeni bir şans yakalayacaklar. Bu çalışmalarımız sadece derneğimizin üyeleri ve yönetim kuruluyla değil; sanayicilerimizin, halkımız katkıda bulunmasıyla büyüyecek. Burada bir tutukluk var gibi.
STK’lara genel bakışla ilgili mi bu?
- Ya bizler konuyu çok anlatamıyor olabiliriz ya inançları yok insanların ya da umursamıyorlar. Katı olmayı istemiyorum aslında... Çünkü bu gönül işi. Gönül işi de zorla yaptırılamaz. Ama STK liderleri olarak sivil toplumda bulunmalı, bu işlerde çalışmayı sevdirmeli ve anlatmalıyız diye düşünüyorum. Bir de tabii STK’lar gönüllülerine katkı sağlıyor. Sağlasın da... Örneğin bana da katkısı oldu ama derneğin önüne geçmesin. Birinci amaç, bir basamak olmasın. Hırslarımız amaçların önüne geçmesin deriz ya...
Egolarını törpülemiş insanlar
İzmir’deki STK’larla ilgili zaman zaman yakınmalar oluyor. Amaçlarına tam ulaşamıyorlarsa bunun nedeni ne sizce?
- Bana göre STK’lar iyi çalışıyorsa, oradaki insanlar biraz egolarını törpülemiş insanlardır. İstanbul’daki STK’lara bakın birçok isim orada ve o derneklere katkıda bulunuyor. Örneğin, KAGİDER’in üyelerine bakın. İlk destek verenler de hala desteğini çekmemiş. Kişisel ilişkilerini de katmışlar derneğe. Biz iyi başlıyoruz, kuvvetli başlıyoruz, ondan sonra devam etme sürecinde biraz yayılıyoruz. Halbuki başladığımız gibi sürdürebilsek o zaman belki iyi sonuçlar elde edilebilir. Bir hevesle başlıyoruz. Şikayet ediyoruz Ege insanı olmanın rahatlığından ama kimse de değiştirmek için bir çaba sarf etmiyor. Bence artık bunu yıkmalıyız. Toplumun bütün fertleri yıkacak bunu.
EBSO’da yönetim kurulu üyeliğiniz düştü. Bundan sonra başkan danışmanı olacaksınız. Orada bu konumdayken belki STK’larla ilgili de başka projeler yapabilirsiniz...
- İnşallah. Ben hayatım ve sağlığım elverdiği müddetçe bu konudan hiçbir zaman kopmayacağım. Bugün EBSO olacak, yarın LİYAKAT olacak ya da başka bir şey... Bana davet geldiği müddetçe ben her yerde olacağım. Her yere emeğimi koyacağım. Bu artık benim bir hayat görüşüm oldu. Türkiye’nin ve Ege’nin incisi İzmir’in bir yıldıza dönüşmesi için hala birçok fırsat ve imkan bulunuyor. Yeter ki bizler kentimize, bölgemize, sivil toplum örgütlerimize sahip çıkalım. Tabii tek başıma bir Jeanne d’Arc olamam. Birleşerek elbirliğiyle yapabileceğimiz bir iş bu. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Ben hep o birleşmeden ve katkı koyan insanların birleşmesinden yanayım. İzmir’de aşağı yukarı beş bin STK varmış. İzmir’in nüfusuna göre az da değil. Ama ne kadar faaliyet gösteriyorlar, ne kadar faydalı oluyorlar, İzmir’e ne katkı koyuyorlar?
Belki sizin dediğiniz gibi birleşseler katkı koyarlar. Örneğin, EXPO’da bu dönem eksiklik görülüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
- Şu anda EXPO gündemde. Biz hep, “Sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin projesi” diye söylüyoruz. Dernek olarak EXPO’nun adı ilk anıldığı zaman, “Biz de buradayız üzerimize düşen vazifeyi yapacağız” dedik. Ama cevap gelmedi. Bireysel olarak aklımızın yettiği kadar her zamam her yerde katkı koymaya çalıştık. “Maillerimize, şirket yazışmalarımıza EXPO logosu koyalım” dedik, koyduk. Fuar vardı, yabancılara broşür dağıttık. Kimse bize demeden. Bir de işbölümü yapılsa belki EXPO adaylık süreci için daha faydalı olunur.
İzmir’de 5 bin dernek var
Ülkemizde demokrasinin tam oturmasını istiyorsak, STK’lara gereken önemin verilmesi gerekiyor. Dünyada çok önemli bir güç olarak kabul edilen STK’lar, ülke yönetimlerinde bile büyük paya sahipler. Ancak Türkiye bu konuda çok geride kalmış durumda. STK fakiri ülkemizde ne yazık ki insanlar örgütlenmekten korkuyorlar. Bu tezi sayısal verilerle desteklemek gerekirse, şöyle istatistiki bir sonuca ulaşıyoruz: Şu anda Türkiye’de 72 milyonluk nüfusa göre her 890 kişiden biri STK üyesi görülüyor. Ama bu sonuç çok düşündürücü ve acı. Çünkü gelişmiş ülkelerdeki sayılarla aramızda büyük uçurum var. Almanya’da 2.1 milyon STK var, her 40 kişiden biri bu derneklere üye. Fransa’da 1 milyon 470 bin STK faaliyette, her 39 kişiden biri bu kuruluşlarda görev alıyor. ABD’de ise 1.2 milyon STK var ve her 15 kişiden biri STK üyesi olarak çalışıyor. Bunlar yurtdışında sivil toplum örgütlerinin tabandan nasıl desteklendiğini gösteren önemli rakamlar. Güç tabandan gelince örgütün çalışmaları da o kadar başarılı sonuçlanıyor. İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi verilerine göre Türkiye’de 91 bin 963 dernek var. Son 10 yılda çoğu ekonomik olan çeşitli nedenlerle kapanmış durumda. Kapanan dernek sayısı 85 bin 488’i bulmuş. AB kriterlerine göre ise Türkiye’de en az 300 bin STK olmalı. Şu anda illere göre STK sayısı Ankara’da 8 bin, İzmir’de 5 bin 50, İstanbul ise 18 bin civarında. Ülkemizde dernek sayısının az olmasının yanı sıra üye sayısının yetersizliği beni daha çok düşündürüyor.
Jeanne d’Arc kimdir?
Yüzyıl Savaşları boyunca İngiltere’ye karşı ülkesi Fransa’ya memleketi Lorraine’deki cephelerden başlayarak manevi anlamda büyük destek olan ve sonradan ünü Fransa’nın dört bir yanına yayılmış bir Katolik azizesidir. 12 yaşındayken St. Catherine, St. Margearet ve St. Micheal’in ruhlarıyla önsezi yoluyla iletişime geçmeye başladığı söylenir. Bunun yanında tanrının ondan Fransa’yı kurtarmasını istediği de dolaşan söylentiler arasındadır. Savaşlarda Fransız ordusuna katılmış ve İngilizlere karşı savaşmıştır. Daha sonra onu esir alan İngilizler onun erkek giysileri giyip savaşan ve gaipten sesler duyan bir kafir olduğunu öne sürerek henüz 19 yaşındayken Rouen kentinde yakarak öldürme kararı almışlardır. Ölümünden beş yüzyıl sonra azize ilan edilmiştir. Ölmeden önce ve öldükten sonra adını korumak için görülmüş tüm mahkeme kayıtları bugün Fransa Millî Kütüphanesi’nde saklanmaktadır. Yaşadığı tarihteki diğer kişilerle kıyaslandığında, hakkında en çok şey bilinen biridir. Jan Dark bugün Fransa’nın en önemli azizelerinden ve kutsal ikonlarındandır. Hayatı edebiyatta ve sinemada yoğun şekilde konu edilmiştir.
Paylaş