Paylaş
Şayet unutmadıysanız... Küçükken, büyükler tarafından sıkça sorulan soruların başında; “Anneni mi, babanı mı en çok seviyorsun...” sorusu gelirdi. Hatırladınız mı? Size de mutlaka sorulmuştur... Ahiret sorusu gibi... Çıkmaza düşer soğuk terler dökülürdü. Henüz o küçücük akılla anlamı bile oturmamış sevginin... Verilecek cevap öylesine zor ki... Çoğunlukla ikileme düşülürdü zaten. Haliyle cevaplar da sahte ve karmaşık olurdu... O sırada kim yakındaysa o denirdi. İkisi de yakındaysa ikisi birden gösterilirdi. İnsanlarımız fitneyi sevdiği için sadece birini seçebilirsin deyip çocukları galeyana getirirlerdi. Anne-baba arasında rüşvet yarışı başlardı bu sefer de... Neticede tüm saflığıyla kazanan hep çocuk olurdu. Size şimdi büyümüş halinizle “Hayatta en çok kimleri seversiniz?” diye sorsam; cevap verebilir misiniz? Düşündünüz biraz değil mi? Emin olamadınız... Ne yazık ki anlık duygularla bakıyoruz artık... Menfaatimiz icabı meylimiz de değişebiliyor. Meraklanmayın bu aralar daha çok kimi seviyorsunuz diye sormayacağım. Her kimi seviyorsanız, nasıl seviyorsunuz sorusu daha makul sanırım...“Bayağı seviyoruz işte...” dediniz. Bayağı sevmek ne demek? Ben de bunu merak ediyorum... Sevgi nedir, elle tutulur, gözle görülür mü? Alınır, satılır mı? Kokar mı sevgi? Kırılır mı, bozulur mu? Uçar mı, kaçar mı? Ne yer, ne içer... Uyur mu sevgi, ölür mü? Peki... Sevgisizliği bilir misiniz? Bir düşünün...
NEŞEMDE BİR ŞEYLER EKSİK-’BERİL ATEŞ’
NAM-I diğer “Tuzlu Kadın...” İnternet sitesinde az önce okudum ama sebebini bilmiyorum. İlk gördüğümde soracağım elbette... Sergi sırasında galerinin yöneticisi, Sera Sade tanıştırdı, ayaküstü sohbet ettik... Bence fazlasıyla neşeli bir kadın sevgili “Beril Ateş.” Kavaklıdere’deki “Siyah Beyaz” sanat galerisinde 16 Mayıs’ta başlayan sergisinin açılışı boyunca çok neşeliydi. Neşesini ve yaydığı pozitif duyguları gıptayla izledim açıkçası. Hem Ankaralı hem de Bilkentli sanatçının sergisine çok yoğun bir ilgi vardı. Son zamanlarda katıldığım en kalabalık sergiydi diyebilirim. Beril Ateş’in toplumsal yaraları işlediği mesajlarını eserleri aracılığıyla yeni neslin kavradığı dilden vermesi bu yoğun ilginin sebeplerinin başındaydı. Bence çok keyiflisiniz... “Eksik olan ne?” sorusuna verdiği cevap etkileyiciydi... Her şeyi yarım bırakıyoruz... Yarım bırakmasak bile, ruhunu unutuyoruz... Sevgiyi atlıyoruz... Çok haklı, yüzde yüz katılıyorum... Sevgi ve ruh olmayan her şey eksiktir mutlaka... Eksiklerimizin farkında mısınız sizde? Bence sergiyi izlemelisiniz... Beril Ateş’in verdiği iğneli mesajlar Siyah Beyaz galerinin bembeyaz duvarlarına asılı...
EN GÜZEL HATAYLI ‘NİLİA’
BİZ Ankaralılar için, Hatay ve Hatay yemekleri neredeyse hayatımızın bir parçası haline geldi dersem abartmış olmam sanırım. Her mahallede ve hatta her sokakta Hatay ürünleri satan dükkâna rastlar hale geldik. Destek olmak amacıyla çoğuna da gittim diyebilirim. Geçenlerde Beytepe 5360 Sokak’taki “Nilia”ya gittim ki; şimdiye kadar gördüklerimden çok farklıydı. Başında inşaat mühendisi genç, güzel ve ne istediğini bilen bir kadın “Nilşah Karakaya” var. Mühendisler yaptıkları her şeyi ince eleyip sık dokurlar, bilirsiniz siz de. Sevgili Nilşah, ablasıyla birlikte çalışıyor. Dükkâna koydukları her şeyin altyapısı memleketleri Antakya da hazırlanıyor; doğal ve geleneksel yöntemlerle elde ediliyor. Dükkânda servis edilen “Antakya Lezzetleri” şimdiye kadar tattıklarımın en iyisiydi. Oruk (İçli köfte) nefisti... Biber yoğurtlaması, zengin mezesi ve tarator şahaneydi... Kahvaltıları da var... Ona da gideceğim... Siz de gidin derim.
DÜNYA ‘CEVİZ’ GÜNÜ VE ‘HORECA TREND’
DÜNYADA ceviz günü kutlandığını ilk defa duydum. Aslına bakarsanız biz Türkler için her gün ceviz günü... Toplum olarak bizim geleneğimizde ceviz var... Bulgur, un, yağ gibi her evde bulunması gereken gıdanın arasında olmazsa olmaz her şeye katık ettiğimiz ceviz de var. Eskisi gibi yoğun olarak üretip, tüketiyor muyuz, o eleştiriye açık ayrı bir tartışma konusu. Turizm sektörünün değerli yayını “Horeca Trend” gazetesinin sevgili yöneticileri Elif ve Okan Yüksel çifti, Ankara Sheraton otelinde “California Walnuts (Kaliforniya Ceviz Komisyonu) iş birliği ile düzenledikleri etkinliğe davet ettiler. Gazeteden sevgili Ekin’le birlikte gittik. Epey katılımcı vardı... Ana vatanı Anadolu olan cevize mitolojik olarak “Jüpiter’in Kraliyet Yemişi” dendiğini öğrendik. İçinde ceviz olan kurabiyelerle poğaçaların yanı sıra cevizli biftek, salata ve incirli ceviz tatlısı tattık, nefisti... Melatonin salgıladık adeta... Unutmuşuz... Ceviz mutlulukmuş...
Paylaş