Paylaş
Hiç düşündünüz mü? Hayatınızı yanlış yaşıyor olabilirsiniz... Evet, yanlış okumadınız... Hepimiz hayatımızı yanlış yaşıyor olabiliriz... Çoğu zaman, bize öğretilenlerin zihnimize ördüğü duvarları aşmakta güçlük çekiyoruz. Ünlü Fransız düşünür Foucault, “İnsanlar zincirlerinden çok, zihinlerindeki duvarlara alışır ve onları savunur” diyor... Katılmamak mümkün mü? Duvarlar arasına koyduğumuz ruhumuz tutsakken, yaratıcı olabilir miyiz? Bir süre sonra yokluğuna da alışıyoruz... Esir ruhumuzun farkında olmadan, bilinmeyene ve bilinçsiz bir sanrıya kapılmış gibi yaşamaya devam ediyor ve gocunmuyoruz. Kaygı, üzüntü, korku ve arzularımızdan uzaklaşmak için “an”ı bırakıp hep geçmişe ya da geleceğe kaçıyoruz... Oralara takılıp vakit geçirdiğimiz anda yaşadığımız dinamizmin işkence olduğunu düşünüyoruz... An yani şu an... Şimdiki zaman elbette... Bir düşünün... Ruhumuz başka bir zaman dilimindeyse, anda kalan beden haliyle işlevini yitirip bir kütle haline dönüşüyor ve ruhu olmadığı için “an”ı da tanımlayamıyor... An eşittir; zaman değil midir? Siz ruhunuzu abuk sabuk işlerle oyalarken an da zaman da kaçıyor... Durdurmak için önüne set kurulamıyor, elle tutulamıyor. Gözlerinizi ovuştursanız da görmüyorsunuz. Gözükmüyor çünkü. Buğu gibi hissediyorsunuz... Bedene yapışıyor, sadece dokunuşunu hissediyorsunuz. Üzüntünüz, kaygılarınız ve korkularınızla besleniyor... Vücudunuza sirayet eden her ne varsa kayıp ruhunuzdan kalan... Düşman belki de zaman... Sizi içten ve dıştan yiyen... Farkına varmıyorsunuz... Teniniz kırışıyor, ruhunuz bile duymuyor. Tükeniyorsunuz.
ZİHNİN SINIRLARINDA BİR ROTA ‘FİKRET MUALLA’
“An”ı doya doya ve en doğru değerlendiren sanatçıların başında dünyaca ünlü ressam “Fikret Mualla” var diyebilirim. İstanbul ve Paris’te “an”a odaklanan bohem yaşamını resimlerinden rahatlıkla okuyabiliyorsunuz. Geçtiğimiz cumartesi günü sevgili arkadaşım Dilek Karaaziz Şener’le birlikte Ankara Kalesi’ndeki “Erimtan Müzesi”nde 28 Şubat’ta başlayan sergisini gezdik. Dilek’in Fikret Mualla’nın hayatı ve sanatı ile ilgili eşsiz bilgiler verdiği sergi turunun tadı damağımda kaldı. Zihninizin sınırlarını zorlayın... Vakit kaybetmeden Erimtan’a gidip; siz de benim gibi Fikret Mualla hayranlığınızı başlatın, ya da pekiştirin.
BİR NEVİ ÖPÜCÜK... ‘BASBOUSA’ TATLISI
Orta Doğu’ya, özellikle de Suriye’nin başkenti “Şam” şehrine has mistik ve kadim bir tatlı. Nam-ı diğer; “Şamtatlı.” Öylesine leziz ki, tadını tarif etmek için sevgilinin dudağına kondurulan bir “Öpücük” gibi dersem inanın, abartı değil... Bu tarifi yapmamda asıl anlamı “Parlak” demek olan “Basbousa” kelimesinin öpücük anlamındaki “Buse”yi çağrıştırması da etkili oldu. Tamamen vegan olan “Basbousa” tatlısının içinde hiçbir hayvansal ve hatta bitkisel yağ yok. Un ve herhangi bir katkı maddesi de yok. İrmik, ceviz, tarçın ile ismi gizli birkaç baharat var. Şerbeti için, halen kamu kurumu olan Ankara Şeker Fabrikası ürünü şeker kullanılıyor. Hataylı genç ve sempatik çift Esma ve Umut İstanbullu’nun beraber çalıştıkları Hoşdere Caddesi 29 numaradaki “Basbousa Hatay-Şam” tatlı dükkânı 2017 yılında açılmış. “Basbousa” tatlısının yanı sıra; Hatay’a has ve birçoğu Hatay’dan gelen kömbe, mamul, kaytaz böreği, biberli ekmek, zeytinyağı, tuzlu yoğurt, ceviz reçeli ve daha sayamadığım birçok ürün bulabilirsiniz. Sadece hafta sonları tüm bu ürünleri tadabileceğiniz bir de kahvaltıları var. Sandalye sayısı kısıtlı sayıda olduğu için gitmeden önce mutlaka arayın.
İFTAR’A ‘KAVURMA VE PROFİTEROL’ AYIRTIN
Ankara’da en çok sevdiğim butik dükkânların başında Bahçelievler Taşkent Caddesi’nde, Deneme Lisesi’nin hemen karşısında geleneksel ev yemekleri pişiren “Mini Mutfak” geliyor. Sevgili Didem ve Ali Özer çiftinin beraber yola çıktıkları serüvenlerini geçtiğimiz temmuz ayında detaylı bir şekilde yazmıştım. Epeydir uğramıyordum, sosyal medyada iftarda da açık olduklarını duyunca gittim. Sevgili Ali Özer her zaman olduğu gibi tezgâhının başındaydı. Şefi sordum, “Birkaç aydır uğramıyor” deyip bebek beklediklerinin müjdesini verdi. Bu habere sevinmek iştahımı daha da katladı. Benim gibi herkesin Mini Mutfak’la özdeşleştirdiği ve hatta Ankara’da en lezizlerin arasına rahatlıkla giren, “Kavurma ve profiterol” tutkularımın arasında. Yanlış anlamayın lütfen Didem ve Ali’nin pişirdiği her şey nefis ve herkesin farklı tutkusu var... Kimi lazanyaya, kimisi biber dolmaya tutkun bazısı yeni nesil tavuk soteye... İftara gidecekseniz yemeğinizi mutlaka ayırtın ya da öylesine gidin muhakkak bir yemeğe tutulacaksınız.
Paylaş