Paylaş
Başlığa koyduğum ‘Gaziantep Yolunda’ türküsünden alıntıladığım ilk mısrayı mırıldanırken ‘Cem Adrian’ kalitesine ulaşamıyorum elbette, onun çok etkileyici bir tonu var... Bu türküyü özellikle ondan dinlemenizi tavsiye ederim. Geçen hafta Hürriyet Gazetesi olarak açılışına gittiğimiz ‘gastroANTEP Kültür Yolu’ festivalinde çok etkileyici bir versiyonunu daha duydum. Ekip olarak ziyaret ettiğimiz ‘Engelsiz Yaşam Merkezi’nde biz kapıdan girer girmez türküyü çalmaya başlayan özel insanların oluşturduğu orkestra ve solistin şahane yorumu hepimizin soluğunu kesti. Türkü bitene kadar nefes almak istemedim... Ermeni bir kıza vurulan ve kavuşamayan bir gencin aşkından verem olmasının hikâyesini anlatan anonim türküye kapılmamak mümkün değildi; her kelimesinin anlamı yüreğimizi dağladı... İmkânsız aşkı da hastalığı da solistin sesindeki hüzün gibi yaşadık desem abartmış olmam...
GASTROANTEP
Antep yemeklerinin lezzeti mi türkülerini yoksa tam tersi türküleri mi yemeklerini lezzetlendirmiş emin değilim; ancak Anteplilerin lezzetinin hem türkülerine hem de yemeklerine yansıdığını söyleyebilirim. Başta ‘Bakan Hanım, Fatma Şahin’ olmak üzere tüm Gazianteplilerin şehirlerine olan tutkuları ve hatta aşklarının sorgulanamayacağına bir kez daha şahit oldum. Türkiye’nin gastronomi alanında söz sahibi otoritelerinin katılımıyla 14 Eylül’de başlayıp 22 Eylül’de son bulacak festivalde ben de gazetem aracılığıyla bulunmaktan mutluluk duydum. İki gün kaldığımız şehrin gastronomi alanında kültür mirası olarak kabul görmesi ve uluslararası bilinirliği ülkemizin tanıtımı adına çok önemli.
TARLADAN SOFRAYA
Çiftçinin, komisyoncu veya aracı olmadan kendi üretimini tüketiciye ulaştırabilmesi hem fiyat hem de kalite açısından daha sürdürülebilir bir yöntem. Gaziantep bu işin farkında... ‘Kuzeyşehir’ ismiyle oluşturduğu yeni yerleşim yerinde kurulan pazarda, çiftçi sabah erkenden hasat ettiği ürünlerini, yaptığı salçasını, reçelini, kuruttuğu sebzesini ve baharatını her gün doğrudan tüketiciyle buluşturuyor.
ANTEP PEYNİRLİ EKMEK
Bu seyahatte en çok hoşuma giden şeylerin başına ‘Antep Peynirli Ekmek’i koyabilirim. ‘Kebap memleketinde bula bula peynirli ekmek mi buldun hoşlanacak’ dediğinizi duyuyorum. Hem de meşhur kebapçı ‘İmam Çağdaş’ta... Getirip sıcacık önünüze koyduklarında hem peynirin hem de ekmeğin kokusu öyle bir mest ediyor ki; benim gibi düşüneceğinize eminim. Devamını istedim, kebap yiyemezsin diye vermediler... Alinazik, balcanlı ve fıstıklı kebabın ardından baklavayı da gömmemek olmazdı tabii ki...
TAHMİS KAHVESİ VE BAKLAVASI
Rivayete göre 1635-1638 yıllarında Mevlevihane tekkesine gelir getirmesi amacıyla yaptırılmış. ‘Tahmis’ kelimesinin iki farklı anlamı var. Birincisi; kahve ve türü meyveleri ‘kavurmak’, ikincisi ise edebiyatta bir gazelin ikişer satırlık dizelerine üç satır daha ekleyerek ‘beşlemek” anlamı geliyor. Tahmis’in her iki anlamına da uzun yıllar ev sahipliği yapmış olması kültürel ve tarihi değerini anlatmaya yeter sanırım. Antep’e gittiğinizde mutlaka ziyaret etmelisiniz. Hemen bitişiğinde şahane baklavaların satıldığı ‘Tahmis Baklava’ dükkânını görünce şaşırmayın en az kahvesi kadar lezzetli.
SADEYAĞLI, YUMURTALI ‘ÇİĞ KÖFTE’
Gaziantep’in 500 yıllık geçmişi olan ve adını ‘pamuk kozası’ anlamındaki ‘hışva’dan alan Hışvahan’da düzenlenen akşam yemeği de mekân da güzeldi. Ben yine farklı bir şeyden etkilendim dersem kızmayın lütfen. Masaların arasında servis arabasıyla dolaşıp canlı ve taze yoğurduğu çiğ köfteyi dağıtan kadın ‘Gamze Ekmekçi’ ve köftesi gecenin en etkileyici tarafıydı. “Sadeyağ, köy yumurtası, ev bulguru, ev salçası, ev biberi ve kimyonla yoğuruyorum” derken elinin lezzetiyle kattığı sevgisini de unutmamalı...
KÜŞLEMECİ ‘HALİL USTA’
İki günlük Antep seyahatinin sonuna gelmiştik. Bir yandan dönüşün, diğer yandan fırsat bulup tadamadığımız lezzetleri bırakıp gitmenin burukluğu vardı. Ankara’dan birlikte geldiğimiz Ali Öztürk; bana, Ebru Karatosun ve sevgili Oya Armutçu’ya, “Gelin festivalin panayır alanını dolaşalım” demese ‘Küşlemeci Halil Usta’nın da farkına varamayacaktık. Ekibin kalan kısmına da haber verince bir an da gerçek anlamda panayırı yaşadık... Küşlemeyi yiyen herkes çok mutluydu...
Paylaş