Paylaş
Baz istasyonlarının insan sağlığı üzerindeki etkileri, bütün dünyayla birlikte Türkiye'nin de gündeminde.
Buradaki en kritik sorun, belirsizlik ve kuşku. Radyoaktivitenin insan üzerindeki etkileri uzun bir süre sonra ortaya çıktığından, henüz yeni olan baz istasyonları konusunda da büyük bir belirsizlik var. Tehlikeli diyen tarafla tehlikesiz diyen taraf, karşılıklı araştırmalar yapıp duruyor.
Ancak insanlar da doğal olarak, sağlıkları üzerinde bir kumar oynamak istemiyor.
Toplumdan gelen tepkiler ve uygulamadaki kargaşa sonucu, Ulaştırma Bakanlığı en son bir yönetmelik yayımladı (Mobil telekomünikasyon şebekelerine ait baz istasyonlarının kuruluş yeri, ölçümleri, işletilmesi ve denetlenmesi hakkında yönetmelik).
Buradaki bir hüküm, görünürde kamuya açık binaların bir kısmına güvence veriyordu. Hastane ve polikliniklerle ilköğretim okulları ve liselere ait alanlara baz istasyonu kurmak için, kaymakamlardan izin almak gerekiyordu.
Bu hükmü İstanbul'da dikkate alan tek mülki amir Bakırköy Kaymakamı oldu. Bakırköy Kaymakamı, ilçesinde okul ve hastanelere ait bina ve arazilere baz istasyonu kurulmasına izin vermiyor. Hatta var olanları da söktürdü. Ama onun dışında kaymakamlar izni otomatik olarak veriyor.
Gerçi, bu hükmün de bir anlamı yok. Hatta niye konulduğunu anlamak mümkün değil:
Birincisi, diyelim ki okulda baz istasyonuna izin vermediniz, ya bitişikteki özel binadaki baz istasyonu ne olacak? Bir tehlike varsa, bitişikteki istasyon da çocukları etkilemeyecek mi?
Baz istasyonları tehlikeliyse, sadece çocuklar ve hastalar mı bundan etkileniyor?
Baz istasyonları tehlikeliyse, okulda bundan korunan çocuk, evine döndüğünde apartmanındaki baz istasyonundan etkilenmeyecek mi?
Kısacası yönetmelik ‘‘ne şiş yansın ne kebap’’ mantığıyla kaleme alınmış. Baz istasyonunun tehlikeli olup olmadığına kendisi de karar verememiş olan Ulaştırma Bakanlığı bir kumar oynuyor.
Tehlikesizse niye hastane ve okullarda özel bir kaymakam izni gerekiyor?
Tehlikeliyse niye sadece bu kurumlar özel bir koruma altına alınıyor?
Paylaş