Paylaş
13 Aralık 1993 tarihinde Eskişehir'de kurulan “Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği”, Türkiye Cumhuriyeti Ankara Valiliği Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü’ne 06-147-094 kütük numarası ile kayıtlı bir resmî sivil toplum kuruluşu.
Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği, 1993 yılından beri ülkemizde inme ve inmeye bağlı kalıcı hasarlarla ilgili önemli çalışmalar yürüten; aynı zamanda World Stroke Organization- WSO (Dünya İnme Teşkilâtı), European Stroke Organization - ESO (Avrupa İnme Teşkilâtı), Stroke Alliance For Europe - SAFE (Avrupa İnme Birliği) ve Society of Vascular and Interventional Neurology - SVIN (Vasküler ve Girişimsel Nöroloji Derneği) üyesi olan öncü bir kuruluş.
“Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği; The Society of Vascular and Interventional Neurology (SVIN) ve Middle East North Africa Turkey Asia Stroke and Interventional Neurotherapy Organization (MENA-SINO) ile yakın iş birliği içinde çalışıyor.
Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ethem Murat Arsava, “29 Ekim Dünya İnme Günü” nedeni yaptığı bildiride 1994 yılından bu yana; dünyada en çok ölüme sebebiyet veren sağlık problemlerinde ikinci sırada, kalıcı engellilik sebepleri arasında ise ilk sırada yer alan inme (beyin felci) ile ilgili önemli çalışmalar yürüttüklerini ifade ediyor.
Beyin damarlarında tıkanıklık ya da kanama nedeniyle beynin bir kısmına giden kan akışının kesilmesi veya azalması sonucu ortaya çıkan inme, çok önemli bir sağlık sorunu. Her yıl yaklaşık 12 milyon kişiye ilk kez inme tanısı konuyor ve yılda 7 milyon kişi inme nedeni ile yaşamını yitiriyor. Ayrıca, dünya genelinde; 25 yaş üzeri her 4 kişiden 1’inin, hayatlarının herhangi bir döneminde inme ile karşı karşıya kalacağı öngörülüyor.
İnme hastalığının dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olması sebebiyle, her yılın 29 Ekim günü “Dünya İnme Günü” olarak belirlenmiş bulunuyor. Bu özel gün vesilesiyle oluşturulan tema çerçevesinde, erken müdahale ve önleme stratejileri ile inme riskini azaltma ve etkilerini iyileştirme konularında farkındalık faaliyetleri yürütülüyor. Bu çerçevede, 2024 yılının teması "İnme Beklemez: Erken Davran!” şeklinde belirlenmiş durumda.
Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği, akademik araştırmalarının yanı sıra, hasta ve hasta yakınlarına yönelik saha çalışmaları da gerçekleştiriyor. Bu kapsamda, sağlık iletişimi kampanyaları düzenliyor ve inme farkındalığına odaklanan önemli projelere imza atıyor. 29 Ekim Dünya İnme Günü etkinlikleri kapsamında, Ekim ayında inmeye dikkat çekmek istediklerine vurgu yapan Prof. Dr. Arsava; sadece yaşlı nüfusu değil, genç bireyleri de etkileyen bu ciddi durumun, farkındalık yaratılması gereken önemli bir konu olduğuna dikkat çekiyor.
Her yıl milyonlarca insanın inme nedeniyle hayatının akışının değiştiğine tanık olan Prof. Dr. Arsava; sağlıklı bir bireyin bir anda konuşma yetisini kaybetmesi, hareket kabiliyetini yitirmesi ya da düşünme becerilerinde ciddi zorluklar yaşamasının bu hastalığın yıkıcı etkilerinden sadece bazıları olduğunu ifade ediyor. İnmenin yalnızca fiziksel bedeni değil, ruhsal ve sosyal yaşamı da derinden yaralayan bir travma olarak karşımıza çıktığını söylüyor.
İnme riskini artıran faktörler arasında yüksek tansiyon, diyabet, sigara kullanımı, hareketsiz yaşam tarzı ve sağlıksız beslenme yer alıyor. Ancak, bu faktörlerin yönetilebilir olduğunu bilmek önem taşıyor. Düzenli kontroller, sağlıklı beslenme, yeterli su tüketimi ve düzenli fiziksel aktivite; inme riskini azaltmanın tek anahtarı.
Toplumda, inmenin yalnızca yaşlı nüfusun sorunu olduğu yönünde yanlış bir algı mevcut. Oysaki, son yıllarda genç yaş gruplarında da inme vakalarında artış gözleniyor. Teknolojinin getirdiği hareketsiz yaşam tarzı, iş stresi ve kötü beslenme alışkanlıkları, gençlerde de inme riskini artırıyor.
İnme geçiren bireylerin büyük çoğunluğu, hayatlarının geri kalanını ciddi fiziksel ve psikolojik zorluklarla mücadele ederek geçiriyor. Bu bireylerin, toplumsal hayata yeniden uyum sağlamaları, ancak rehabilitasyon sürecinin etkin bir şekilde yürütülmesiyle mümkün olabiliyor. Fakat, ne yazık ki, birçok inme hastası gerekli tedavi ve destek hizmetlerine ulaşmakta zorluk çekiyor.
Bu noktada inme farkındalığını artırmak, bireyleri bilinçlendirmek ve gerekli desteği sunmak; toplum olarak, hepimizin sorumluluğu haline gelmiş bulunuyor. İnme sonrası yaşamın kalitesini artırmak, sadece tıbbî bir mesele değil; aynı zamanda, sosyal bir dayanışma meselesi. Ailelerin, dostların ve gönüllülerin desteği, inme geçirmiş bireyler için moral kaynağı oluyor ve iyileşme sürecini olumlu yönde etkiliyor.
İnme, kalıcı engellilikte bir numara olabilir; ancak bilinçli bir toplum, düzenli sağlık kontrolleri ve erken müdahale ile bu tabloyu tersine çevirmek mümkün. Unutmayalım ki, inme belirtileri fark edildiğini andan itibaren her saniye büyük önem taşıyor. Yüzde kayma, kol veya bacakta ani güçsüzlük, konuşmada bozulma gibi belirtiler görüldüğünde hemen 112'yi aramak hayat kurtarabiliyor.
Eğer bizler inmenin önlenebilir olduğunu ve erken müdahale ile hayat kurtarılabileceğini biliyor olursak; inme konusundaki toplumsal farkındalığı artırmaya çalışabiliriz. Bu, hepimizin görevi olmalı… Geleceğe daha sağlıklı ve güvenli adımlar atmamızın anahtarı; sağlığımızı korumak, sevdiklerimize sahip çıkmak ve toplumu bilinçlendirmek…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş