Paylaş
Arkadaşlarım, sosyal medyada fenomenleşen muhafazakar modasıyla ilgili bir şeyler yazmamı isteyince girdiğim bu dünyada büyük şaşkınlık yaşadığımı itiraf etmeliyim. Zira medyada var olmayan kocaman bir dünya vardı.
Konuyu kaleme almaya karar verdikten sonra fenomen olarak adlandırılan kişilerin hesaplarını bir süre takip ettim... Ve birkaçıyla söyleşi yaparak bir yazı dizisi hazırladım.
Türbanlı fenomenlere tepki o günlerde de vardı. O tepkiyi sorduğumda aldığım ortak cevap şuydu:
“Tesettürün modası olmaz. Kaideleri, ölçüleri, şartları sabittir ve değiştirilemez. Bizler ölçülü giyim ve moda ile ilgiliyiz. Tesettür başka, ölçülü giyim başka. Tesettür sadece örtünmek değildir, bu neden ile sadece buraya indirgemek doğru olmaz. Mücadeleyi hep birlikte verdik ve bu gün çok şükür arkadaşlarımız bu konuda sıkıntı yaşamadan eğitimlerini ve iş hayatlarını sürdürüyorlar. Bu eleştiriler bizim kesimden değil farklı bir kesim tarafından ne yazık ki kullanılıyor.”
Muhafazakâr fenomenler genellikle kendilerini “Ölçülü giyinen” kişiler olarak tanımlıyor. Bence sorulması gereken başörtülü genç kızların neden ölçülü giyinenleri takip ettiği sorusudur.
Zira yazı dizim bittiğince başörtülü genç kızlardan “Ayşe Hanım, söyleşi yaptığınız fenomene rica eder misiniz, ben de onun gibi olmak istiyorum, yardımcı olur mu?” sorusu çok geldi.
Emeğe saygı duyan biri olarak asla yadırgıyor değilim. Sadece durum değerlendirmesi yapmak niyetim.
Türbanlı fenomenler kendilerini ölçülü giyinen kişiler olarak tanımlasa da hitap ettikleri kesim muhafazakar yaşam tarzında olan kadınlar. Bu kadar rağbet görmelerinin nedenlerinden biri ihtiyaca cevap vermeleri. Zira özellikle genç kızlar için sosyal medya dışında başörtüsünü nasıl farklı yapabileceğini, kıyafetini nasıl kombinleyeceğini öğrenebileceği mecra yok.
Birileri bir boşluğu fark edip kendince doğruları ve imkanları doğrultusunda doldurdu ve doldurmaya da devam edecek. Eleştirme veya kızma hakkına sahip değiliz. Şikayet yerine çözüm üretmek durumundayız. Nihayetinde herkes istediğini giymekte ve sunmakta serbesttir.
Biz, başörtülü ablalar olarak bir mücadele verdik, tamam da sonra ne yaptık? Hızla ilerleyen ve kalıpları yıkan bir çağda, gençlere geçmişte yaşanan başörtü mağduriyetlerini hatırlatmak dışında bir şey verebildik mi? Siyah beyaz hayatımızın onları cezbetmesini beklemenin bir hata olduğunun ispatıdır bugün yaşadıklarımız. Onlara renkli bir yaşam sunamadığımız müddetçe kendilerine yakın hissettikleri mecralara gideceklerdir. Eğitimciler, sosyologlar, yazarlar vs. olarak bizler fikir üretmeliyiz ve sunmalıyız ki, yaşam tarzlarını taklit üzerine kurmasınlar.
Muhafazakar aileler olarak kız çocuklarına ölçü olarak başörtüsünü koymaktan vazgeçmemiz gerekiyor. “Kızım yeter ki başını örtsün nasıl isterse öyle giyinsin” diyen bir çok aile biliyorum. Emin olun bugün garip bir örtü anlayışının çoğalmasının bir nedeni de bu düşüncedir. Başını örtmeyi istediği her şeyi giyebilme ve davranışı sergileyebilme özgürlüğü olarak algılayan bir nesil yetişiyor.
Ve var olduklarını kabul etmeliyiz. Bakınız bugün medya, sosyal medya fenomen olan başörtüsüz bir kadına yer veriyor ama türbanlı kadına yer vermiyor, yok sayıyor. Türk kadınlarının uluslararası alanda yaptığı muhafazakâr bir defile dahi Türk medyasında yer alamıyor. Gençlerin farklı ve şık olma isteğine saygı duymamız ve onları desteklememiz gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta muhafazakar bir festivalle ilgili Ertuğrul Özkök’ün “Modası olmazsa niye festival yapıyorsunuz?” başlıklı bir yazısı vardı.
Tesettürün modası olmaz deyip düzenlenen festivallere dikkat çektiği yazısına katılmakla birlikte “Tesettürün modası vardır” diyorum. Sadece bununla yüzleşmeye cesaret edemeyen muhafazakar ve laik kesim var.
Paylaş