Paylaş
İktidar kadar seçmen de yıprandı ve yoruldu.
Görünen o ki, bu seçim Ak Parti ve seçmen için sancılı olacak.
Davutoğlu’nun, Arınç ve Gökçek tartışmasını “Kriz bekleyenler sevinmesin.” diyerek geçiştirmesi ve disiplin kuruluna sevk etmemesi seçmenin kafasındaki soru işaretlerine yanıt değil.
Ak Parti yetkililerin oylarımız erir mi, erimez mi derdinden ziyade; kaybedilen güven için tasalanması gerek. Bir paralel düşmanlığı almış başını gidiyor. Kimin paralel olup kimin olmadığı seçmenin birinci derece sorunu değil.
İnsanlar karakterleriyle değil etiketleriyle değerlendiriliyor artık. Karaktersiz ama etiketi sağlam toplum olmanın ülkemize ve insanlığa ne gibi faydası olur çözemedim.
Herkes bir diğerini ülkenin selameti için (!) “Miadın doldu, sessiz sedasız çekil.” diye uyarıyor ama kimse kendi koltuğundan vazgeçmiyor.
Konumunu ve gücünü korumak adına sesini yükseltmekten, kırıp dökmekten, yaftalamaktan zerre kadar imtina etmeyen bir siyasetçiyi bünyesinde bulundurmanın sorumluluğunu ısrarla üstlenmek nedir?
.....
Son olarak ülke yönetiminin kendilerine emanet edilmesini isteyenlere, Peygamber’in hayatından bir örnek vermek istiyorum.
HZ. Muhammed, Mekke’de sevilen, sayılan bir insandı. Kırk yaşında iken peygamberlik verildi kendisine.
Peygamber olmadan önce insanlar ona Muhammed’ül Emin diyorlardı. Yani ‘güvenilir kişi’.
Peygamberlik ilânından sonra şiddetli tepkiler gördü. Peygamberliğini kabul etmediler, eziyet ettiler ama Kureyş’in en ileri gelen kâfirleri dahi Peygamberin lakabı olan “El-emin” sıfatına tek laf etmediler.
Getirdiği dine inanmadılar ama mallarını, canlarını emanet ettiler. Guvenin kaybedildiği bir ortamda dindar kimliğin hiç bir anlam ve ehemniyeti olmaz.
Bilmem anlatabildim mi?
Paylaş