Paylaş
Bu hafta sizler için güzellikler hazırladık yine. İftar ve sahur sofralarını konuşacağız.
Elif Neşe, benim ilgimi çok çeken sahur sofraları detaylarıyla ilgili bilgi verecek. Esra Seziş Kığılı, iftar davetleri için önerilerde bulunacak.
Son yıllarda sahur davetlerinin neredeyse iftar davetlerine rakip olduğunu yazmıştım. Şahsen gerek davet sahibi gerek davetliler açısından çok mantıklı bir uygulama olduğunu düşünüyorum.
Gerekçelerimi yazayım; öncelikle davet sahibiyseniz, yorgun olarak yemek hazırlamak ve aç karnına sunum yapmak zorunda kalmazsınız. Sahur yemekleri hafif olacağından yapacağınız hazırlıklar da kolay olur.
Davetliyseniz de büyükşehirde yaşıyorsanız trafik sorunu yaşama gibi bir derdiniz olmaz. İftarı yapmış olduğunuz için de çok yiyip rahatsız olma durumunuz olmaz.
Her iki taraf için ise ortak avantaj olarak; sahur davetleri, resmiyetten uzak olacağı için daha eğlenceli olacaktır.
“Sahur Davetleri”, bundan 10-15 sene kadar önce Erbakan Hoca’nın, AGD organizasyonlarıyla başlamıştı. İftar davetlerinin yoğun olması sebebiyle ortaya çıkan bu fikir benimsenmiş ve bu gün de devam etmektedir. Bazı kurumların verdiği sahur davetlerinin 1000 kişiyi geçtiği bile oluyor. Sahur davetlerine erkeklerin katılımı daha yüksek bunu da ekleyelim. İçinde bulunduğumuz mevsim itibarıyla sahur davetleri teravih namazı sonrası başlayıp sabah namazı kılınmasıyla sonlanıyor. Menü ise çorba ile başlayıp kahvaltılık çeşitleriyle devam ediyor. Tabii herkes spor giyinerek geliyor.
Bazı ilçe belediyeleri Ramazan gecelerinde dışarda olmayı seven vatandaşlar için sahur davetleri de düzenliyor. Önümüzdeki yıllarda Sahur davetleri, iftar davetlerinin yerini alacak gibi görünüyor.
Size daha önce Esra Seziş Kığılı’nın belli sürelerle yazılarıyla aramızda olacağının müjdesini vermiştim. Esra Hanım’ın size vereceği “Ramazan’a özel” tüyoları var ve sözü kendisine bırakıyorum;
Ramazan’da tercih edilmesi gereken kıyafetler nedir?
Ayların en hayırlısı, en kıymetlisi, diğer tüm ayların sultanı Ramazan ayı huzuruyla ve sükûnetiyle birlikte geldi. Beraberinde getirdiği nice güzellikleri görebilenlerden olmak temennisiyle herkese selamlarımı sunuyorum.
Son yıllarda Ramazan ayının yaz mevsimine denk gelmesi, kıyafet tercihlerimizin de nasıl olması gerektiği sorusunu beraberinde getiriyor.
Bu sene diğer senelere göre çok daha serin bir Ramazan ayı geçiriyor dahi olsak da kavurucu sıcakların gelmesi çok yakın. Sizler için tercih edilmesi gereken kıyafetleri 10 madde hâlinde hazırladım.
1- Formu bol veya oversize modeller tercih edilmeli.
2- Koyu renkli kıyafetler yerine açık renkli ürünler kullanılmalı.
3- Açık renk ferace ve abayalar Ramazan geceleri için oldukça kullanışlı olacaktır.
4- Tek parça elbiseler tüm Ramazan ayı boyunca en sık kullanacağınız parça olacaktır.
5- Astarsız ince kaplar veya ceketler tercih edilmeli.
6- Polyester ve muadili kumaşlardan yapılmış ürünler asla tercih edilmemeli.
7- Pamuk, keten ağırlıklı ürünler tercih edilmeli.
8- Pamuk veya ince dokulu ipek şallar terletmediği için kullanışlı olacaktır.
9- Gösterişten uzak fakat zarif ürünler kullanılmalı.
10- Terlik ve sandaletler kıyafetin değerini azalttığı espadril ayakkabılar tercih edilmeli.
……………………
Geçtiğimiz hafta İKİ KAFADAR’ın UĞRAK KAFE’yle ilgili fotoğrafların yanlış girilmesinden dolayı bu hafta tekrarını vereceğiz. Sizlerden ve Cafe sahiplerinden özür dileriz.
UĞRAMADAN GEÇMEYİN
Gönül ne kahve ister ne kahvehane. Gönül sohbet ister, kahve bahane…
Türk Kahvesi, 1500’lü yıllarda İstanbul’da yayılmaya başlamış bir içecek. Yemen’den geldiği biliniyor. İlk zamanlarda Sufilerin çok tercih ettiği bu içecek zamanla sevilmiş ve insanlar tarafından tercih edilmeye başlanmış.
Türk Kahvesi için sarayda kadrolu özel kahve ustaları bulunmaktaydı. O kadar önemsenirdi ki özel olarak önemli misafirlere servis edilirdi.
Kahve, ilk olarak 1871 yılında Kuru Kahveci Mehmet Efendi tarafından kavrulup satışa sunulur. Sonrasında ise Türk Kültürü ile iyice bütünleşmeye başlayan Türk Kahvesi, artık vazgeçilmez bir içecek haline gelir. Öyle ki UNESCO, Türk Kahvesi ve Geleneğini “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi”ne kabul eder.
Günümüzde ise Türk Kahvesi’ni yapmayan kafe yok. Bu konuda çok iddialı olanlar olsa da açık konuşmak gerekirse işin hakkını veren az yer var.
Biz de bahanesi kahve olanlar için gidilmesi gereken bir yerdeyiz bu hafta. Bir kahve durağı olan Uğrak Kahve’deyiz.
Çengelköy’de dolaşırken mis gibi kokusuyla, sokakta yanan ateşiyle, sahibinin güler yüzüyle müptelası olduğumuz mekânda; ağır ateşte, acısı, tatlısı, çeşitli aromalısı ve içine katılmış sevgisiyle size bir kahveden çok daha fazlası sunuluyor.
“Altı üstü bir kahve” diyenlerdenseniz, Uğrak Kahve’den yolunuz geçmemiş demektir. Dost meclisi içindeyseniz bir de, burada Türk Kahve’sini hakkıyla içebilirsiniz.
Önceleri sadece kahve satışı yapan Uğrak Kahve, zamanla insanların kokudan dolayı sürekli kahve yapıp yapmadıklarını, içmek istediklerini belirttiklerini söyledi. Bunun üzerine bir yandan satışlarına devam ederken, bir yandan da tatlı ve samimi küçük bir yer açıp insanları bu lezzetle buluşturmaya karar vermişler.
Mekân sahibinin de dediği gibi; “Bi’ uğrayıp gidebilirsiniz.”
Paylaş