Paylaş
Geçen gün arkadaşlarla Hürriyet okurunun, ‘özür yazısına’ rağmen İsmet Berkan’ı neden affetmediği üzerine konuştuk.
Öncelikli olarak, özür yazısını açıklayıcı ve ikna edici bulmadık. İsmet Bey, yaşandığı iddia edilen bir olayı fazla sorgulamadan okuyucuya aktarmış, neticesinde olay gerçek çıkmayınca zor durumda kalmış bir gazeteci konumunda değerlendirmiş kendini.
Okuyucunun sorguladığı ise, olmayan görüntüler için “izledim” ifadesini neden kullandığı...
Her ne kadar İsmet Bey olayın unutulmasını, okurun teğet geçmesini istiyor olsa da durum pek olumlu görünmüyor.
Okurun neden teğet geçmediğine ilişkin vardığımız netice şudur:
Gezi sürecinde öne çıkan ve günümüze kadar devam eden bir kutuplaşma, bir taraf olma hali var medyada.
Ciddi bedeller ödendi.
Okur, ödenen bedellerin hep kendi mahallesinden olmasına tepkili aslında. Yazılarından dolayı Hürriyet’ten gitmek zorunda kalmış olan yazarlar var.
Onlar teğet geçilmedi. Bir satır, bir kelam affedilmedi.
Kısacası mesele şu;
“Vatandaşa ‘bidon kafalı’ demek yanlış oluyor da, ‘bidon kafalı’ yerine koymak neden yanlış olmuyor?”
....
Bir olay karşısında umduğumuzdan fazla tepki gördüğümüzde biraz geriye doğru gitmeliyiz ve sorgulamalıyız. Ve kabul etmeliyiz ki; Birbirimizin ayarlarını fena bozduk.
Kabataş’ta neler yaşanmıştır bilmiyorum; şahit olmadığım bir olayda kimseyi yargılama hakkına sahip değilim.
Kendimde hak gördüğüm tek şey başörtülü bir kadın olarak “tacizin yaşanmamış olmasına”üzülmek ve sevinmek arasında yaşadığım ‘gel-git’ler ve taşımak zorunda bırakıldığım vicdanı yük.
Bunun için özür istemiyorum. Sadece sorumlunun ortaya çıkarılmasını istiyorum.
Biz özgürlüklerimiz için mücadele ettik ama haklı olabilmek adına haksızlık yapmadık.
Paylaş