Paylaş
Ülkemizde engelliler için gerek eğitim gerek istihdam alanında büyük adımlar atıldı. Engelli arkadaşlarımızın sosyal hayatın içinde olması elbette bir kazanım. Bu kazanımın beraberinde getirdiği sorunlarımız var. Bu sorunlardan biri de bir çok engellinin mahremiyet ve cinsel alanda eğitim alamamaları. Bu sorunu gözlemleyen ve projelendiren (benden daha güzel olan ikiz kardeşim) Hanife Baykal, Türkiye Beyazay Derneği İstanbul Şubesi ve Bağcılar Belediyesi Engelliler Sarayı ile birlikte “Engelli Mahremiyeti” adını verdiği projenin startını verdi. Projenin amacı; ortopedik, görme, işitme ve zihinsel engellilerin; tuvalet alışkanlıklarından TAK kullanıma, özel durumlarından cinsellikle ilgili sorularına kadar cevap vermek.
İl il gezilerek, engelli vatandaşlarımızın ayağına kadar giderek yapılması hedeflenen bu çalışmanın hayata geçmesi ülkemiz açısından çok önemli. Geçtiğimiz hafta engelli alanında çalışan psikolog, özel eğitimci ve koordinatörlerden oluşan 11 kişi; yurt dışından gelen uzmanlardan eğitim aldılar. Destek bulunabilirse ki umarım en kısa zamanda bulunur, ülkemiz genelinde hizmet verecekler. Kendilerine başarılar diler, her daim engelli çalışmalarına destek veren Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağrıcı’ya ve ekibine teşekkür ederim.
Bugün sizlerle projenin eğitmen kadrosunu eğitmek adına alanında uzman pedagoglarla yaptığım söyleyişi paylaşacağım.
Jörg Nitschke ve Sven Neumann 30 yıldır engellilik alanında hizmet veren uzman iki isim. Uzun yıllardır İSP'de (İnstitut Für Sexual Pedagogik - Cinsel Pedagoji Enstitüsü) görev yapıyorlar. Çalışma grupları zihinsel engelliler ağırlıklı olmak üzere engelliler.
Bu arada millet olarak mahremiyet ve cinsel eğitim hususunda tutucu olduğumuzu düşünürdüm ama Alman pedagoglarımızla sohbetten sonra aynı sorunun onlarda da olduğunu gördüm. Hatta Jörg’ün kayınvalidesi damadının mesleğini kimseye söylemediği için işini değiştirmesi için önerilerde bulunmuş.
……………
Engellilik alanında cinsel pedagog olma fikri nereden geldi?
1988 yılında Dortmunt Üniversitesi bünyesinde genç öğrenci ve genç bilim adamlarının birlikte yürüttüğü bir model proje vardı. Hıristiyan demokrat olan Rita Üssmuth’un başkanlığında dört yıl süren bir projeydi. Dahil olduk daha sonra proje dernek faaliyeti çerçevesinde devam etti.
Böyle bir çalışma otuz yıl önce Almanya’da nasıl karşılandı?
Almanya karma bir toplum. Destekleyen de oldu, cinsel pedagojinin konuşulmasına tahammül edemeyen de. Bugün de aynı şekilde devam ediyor.
Bugünün Almanya’sında Türklerin yaklaşımı nasıl, iletişimde zorlandığınız grup kimler?
Türk gençleriyle birlikte güzel çalışmalar yapıyoruz. Katolikler çok kapalı bu konulara. Genel olarak katı bir din anlayışına sahip olanlar düşmanca yaklaşıyor bize.
Geçtiğimiz günlerde Almanya’da Katolik Kilisesi taciz olaylarıyla gündeme geldi özür dilendi. Ne düşünüyorsunuz?
Olması gerekendi. Uzun zamandır üstü örtünmeye çalışılıyordu. 2014 yılında taciz mağdurları tarafından bir çalışma başlatılmıştı, özür bu çalışmanın neticesidir. Kilisenin özür dilerken ne kadar zorlandığını görmüşsünüzdür. Tabii bu özür bile çok önemli bir adımdı.
Din alanındaki kişilerle ilişkili taciz haberleri insanları dinden uzaklaştırıyor mu sizce?
Muhakkak etkilidir ama tek neden olarak söyleyemeyiz. İnsanlar çeşitli nedenlerden dinden uzaklaşıyor.
En çok istismara uğrayan engel grubu hangisi?
Zihinsel engelli kadınlar. Ve ailesi tarafından fazla korunmayanlar.
İstismara uğrayanları kültür veya yaşam tarzına göre sınıflandırabilir misiniz?
Böyle bir sınıflandırma yapamayız. Toplumun tüm seviyelerinde taciz var ama ağırlıklı olarak tacizciler yakın akraba oluyor.
Engelli bir kişinin taciz travmasını atlatmasıyla, engelsiz kişinin atlatması arasında fark var mı?
Elbette. Travma sonrası terapi sınırlarımızın çok zorlandığı bir durumdur. Almanya’da zihinsel engellilik artmakta buna karşılık zihinsel engellilik alanında uzmanımız yetersiz. Çok fazla bilinmeyen tacizler de olabiliyor.
Taciz olaylarının medyada yer alması önleyici bir unsur mudur?
Önler mi derseniz belki. İnsanları silkeleyebilir ama tacize uğrayan kişiler ciddi anlamda mağdur oluyorlar. Bazı durumlarda sapkın kişiler taklit yoluna da girebiliyor. Ve medya taciz haberlerini ajite ederek, abartılı bir şekilde de sunuyor.
Ailesi veya bir kurum tarafında cinsel eğitim alan engelliyle eğitim almayan engelli arasındaki fark nedir?
Cinsel eğitim alan kişi kendisi için ne iyi olduğunu bilir ve öz güvenlidir. Bu konuyla ilgili çok olumlu tecrübelerimiz var. Hiçbir eğitim almamış birini gördüğümüzde günlük hayatında yön bulamadıklarını görüyoruz. Bunun yanında cinsel eğitim alan biri tacize uğramaz diye varsayım yok.
Hep tacize uğrayan engellileri konuşuyoruz ama benim şahit olduğum bir olayda zihinsel engelli bir erkek küçük yaşta bir kız çocuğunu taciz etmişti. Ve toplum içinde mastürbasyon yapan zihinsel engelli gençler var. Bu da meselenin başka boyutu.
Bu alanda çok eğitimlerimiz var. Yetişkin zihinsel engellilere bu eğitimi veriyoruz. 18 yıl önce 40 ve 50 yaşlarında kişilere eğitim veriyorduk. Belli bir yaşa gelmiş ama hiçbir şekilde vücutlarını tanımayan ve bilinçsiz insanlardı. Kimi vücudundan nefret ediyordu. Bugün toplum daha bilinçli 20’li yaşlarda gençlere eğitim veriyoruz ve kendileriyle toplumla barışık bir hayat yaşamalarına yön veriyoruz. Cinsel pedagoloji eğitimi, engellinin kendisini ve karşısındakini koruyan en etkili bir eğitim aslında. Toplum açısından önemli bir konu.
Dünya "engelli cinsel eğitimi" konusunda nerede sizce?
Dünya çok büyük. Ülkeler 2008’de yürürlüğe giren BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmesi'ne dahil olsaydı; öğrenme zorluğu olan engelli insanlar kendileri tayin ettiği hayatı yaşardı. Cinsel eğitim alanında bilinçlendirme olurdu. Engelli haklarını sadece engelli bireylerin kabul etmesi yeterli değil, toplumun da kabul etmesi gerekli. Ülkeniz bu sözleşmeye Almanya’dan önce imza atmıştır.
30 yıllık bir çalışmanız var bu alanda. Neleri değiştirdiğiniz ülkenizde?
Bu konuda elimizde bir istatistik bilgi yok. Ama dünyadaki en düşük çocuk hamileliği bizim ülkemizde. Cinsel hastalıklar yok gibi...
Türkiye’ye gelişiniz nasıl oldu?
Ülkenizden davet aldık. Biz, davet sahiplerinin engelli cinsel eğitimi konusunda istekli ve kararlı olduklarını gördük. Daveti kabul edip geldik. Çok da iyi bir ekiple karşılaştık. Bugüne kadar dünyanın çeşitli yerlerinden bize gelen tüm soruları sordular. Çok cesur ve öz güveni yüksek bir çalışma grubuyla birlikteyiz.
Türkiye’de en çok neyi sevdiniz?
Çok sıcak karşılandık, misafirperverlik harika. Katılımcıların cesur soru sormasını ve iletişimini sevdik.
Geçtiğimiz günlerde Başkanımız ülkenizde, iki ülkenin ilişkileri için ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’nin yerinin Avrupa olduğunu düşünüyoruz. Türk ve Alman yetkililer bu ilişkinin bozulmasına izin vermemeli.
Paylaş