Paylaş
Bu seçim, arkadaşlarımızla en çok tartıştığımız konulardan biri; CHP’nin, din ve başörtü söylemleri oldu.
Ben bugünden sonra CHP iktidar olursa başörtü sorunu olmayacağını, bunu aştığını düşünüyorum fakat arkadaşlarım aksini düşünüyor. Elbette arkadaşlarımı ikna etmesi gereken ben değilim, Cumhuriyet Halk Partili siyasetçiler ve teşkilatlardır.
Bu da -açık söyleyeyim- “Benim annemde, ninem de başörtülüdür.” söylemleriyle veya seçim için çekilen tanıtım videolarında başörtülü kadın profili koymakla olmaz. Muharrem İnce’nin annesinin başörtülü olması kimse için bir karar verme ölçüsü değildir. CHP’nin yerelde iktidar olduğu belediyelerdeki tutumudur ölçü. Zira bu gözler 2012 yılında CHP’nin çarşafa rozet taktığını görmüştür.
Geçtiğimiz günlerde Kemal Bey’e, katıldığı bir radyo programında “Başörtüsü konusunda ne demek istersiniz? Okullarda, kamuda başörtülü kişiler var. Keşke bu sorunu CHP çözseydi.” sorusu soruldu.
Kemal Bey’in cevabı "Bu sorunu ben çözdüm. … Sayın Abdullah Gül'e sorabilirler.” oldu.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Kemal Bey, asgari ücret artışı ve emekli ikramiyeleriyle ilgili açıklamalarıyla iktidar partisini yönlendirmiş olabilir, amenna. Lâkin “Başörtü sorununu ben çözdüm.” iddiasını kabul etmek mümkün değil. Kemal Bey siyaset meydanı programına konuk olduğunda sorunla ilgili kamuoyuna yaptığı açıklamaları araştırmış ve gündeme getirmiştim. Kendisi o dönemde kamuda başörtü serbestliği kapsamana sadece temizlik görevlilerini alıyordu maalesef. CHP içindeki bazı kadın siyasetçilerin başörtüyle ilgili sert açıklamaları da tuzu biberiydi.
CHP’yi dünle vurmak değil niyetim... Kemal Bey “Biz geçmişte bu sorunla ilgili üzerimize düşeni yapamadık ama bugünden sonra böyle bir sorunun ülkemizin gündemine girmesine asla izin vermeyeceğiz.” dese hiçbir itirazım yok.
Ama “Bu sorunu ben çözdüm.” açıklaması olmadı. Abdullah Gül’e sormaya da hacet yok, zira o dönemi yaşayanlardanım.
Geçmişi intikam için değil, sadece hatalarımızdan ders almak için hatırlamak gerektiğini düşünenlerin tarafındayım. Birbirimize öfke biriktirerek veya geçmiş öfkeleri körükleyerek bir gelecek inşa etmemiz mümkün değil.
Bugün başörtü hususunda Muharrem İnce daha net ve inandırıcı mesajlar veriyor. CHP’li kadın siyasetçiler de ayrıştırıcı söylemlerde bulunmuyor, bunlar ülkemiz adına umut verici hadiseler. İçinde bulunduğumuz yüzyıla yakışan da budur.
Mutlu dindarlar (!)
Gazetemiz yazarlarından Ahmet Hakan’ın, siyasetçilerin başörtü ve dinle ilgili konuşmalarından özetler sunarak güçlendirmeye çalıştığı “Bu seçimde dindarları mutlu edecek o kadar şey var ki!” iddiasına katılmıyorum. Bahse konu sözlerin konuşuluyor olması değil konuşulmuyor olması dindarları mutlu etmelidir. Bir siyasetçinin namaz kılıp kılmadığı, annesinin veya eşinin hayat tarzı, nesebi, mezhebi bir ölçü olmamalıdır. Bir adayın ister dindar, ister seküler olsun fark etmez, hak ve özgürlükler hususunda seçmene güven vermesi yeterli olmalıdır.
Hepimizin mutluluğu ve dinin selameti için dini söylemleri siyaset dilinden uzaklaştırılmamız gereklidir.
Paylaş