Paylaş
Üzüldük, ağladık ama kimseyi düşman görmedik. Erbakan Hoca’nın hiçbir şey olmamış gibi yeniden başlama azmini bir türlü anlam veremedik. % 2.5 oy aldığımızda “Milletimiz bize oyunun zekâtını vermiştir” esprisini çözemedik.
Hiç mi üzülmez, hiç mi kızmazdı insan? Hiç mi sitem etmez, meydan okumazdı?
Dün Erbakan Hoca’nın niye öyle davrandığını bugün anlayabiliyorum.
Ve buradan Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a sesleniyorum. Lütfen! Evet/Hayır tercihlerinin nefrete dönüşmesine izin vermeyin.
Siyaset dilinin sertleşmesi, bir zincirin halkaları gibi aşağıya doğru toplumun her katmanını tetikliyor. “Evet” diyenin bu kadar aşağılandığı, “Hayır” diyenin vatan hainliği ile yaftalandığı bir seçim bize yakışmıyor.
Sistemi değil, kişileri tartışıyoruz ve konuşuyoruz. Başkanlık Sistemi’nin ülkemize ne getireceğini veya ne götüreceğinin konuşulduğu, aklıselim tartışma programı bile yapamıyoruz.
Açıkçası herkesin şövalyeliğe soyunduğu bir ortamda “Durun yapmayın, biz kardeşiz!” söylemlerinin “mıy mıy” kaldığı bir zaman diliminde, ne yazarsam yazayım kimsenin yüreğine dokunamayacağımın da farkındayım.
Bünyesinde yazdığım Doğan Medya’nın, tarafsızlığını koruyamadığı için iş akdine son verdiği İrfan Değirmenci kararını gözden geçirmesini istiyorum. İstiyorum çünkü adil değil… Değirmenci’nin, “Hayır” gerekçeleri kadar “Evet”çilerin sebepleri de yalnızca kendilerini bağlar.
Yazar veya habercilerle ilgili alınacak kararlar şahıslarından ziyade, okur ve takipçilerini de ilgilendirir. İnsanların güvenlerini sarsmak, yalnız hissettirmek en az yayın ilkelerinin ihlali kadar önemlidir.
Referandumda vereceği oyu açıklamak (hakaret, aşağılama içermiyorsa) bir tarafsızlık ihlali olarak görülmemeli.
Bu kadar kıyamet koparılmasını da anlamıyorum. Kimse, tanınmış birinin vereceği oyu açıklamasıyla kararını değiştirmez; aşırı tepkilere karşı kararını değiştirir. Şimdiye kadar olan seçimler bunun örneği değil midir?
“Evet” veya “Hayır”ın bize ne kazandıracağı ve ne kaybettireceğinin konuşuluyor olmaması, bunun yerine “Evet” ve “Hayır” diyenlerin konuşuluyor olması sizce de yeterince garip bir durum değil mi?
Eğer ki vatandaş referandumla ilgili olarak Rıdvan Dilmen’i, Arda Turan’ı biliyorsa oturup düşünmeli ve bir çözüm bulmalıyız.
Buna da siyasiler öncülük edebilir ancak.
İşin ilginç tarafı ise herkes şikâyetçi ama taraf olma tutkusu, ifade özgürlüğünün önüne geçmiş durumda.
Ben kararsızlardanım, henüz netleştiremediğim hususlar var. Referandumda vereceğim oy ne olur bilmiyorum ama bir şeyi çok iyi biliyorum; ülkeme olan sevgim, bütün duygularımın önünde olacak. Nefret temalı söylemlerle arama mesafe koydum ve koymaya devam edeceğim.
Zira kişi başına düşen nefret limitini aşmış durumdayız.
Korkarım, vatandaş isyan edip seçimi boykot edecek.
Paylaş