Paylaş
“Çocuğum hasta Ayşe hanım, baba bizi terk etti gitti, tek başıma bakıyorum ona ama ben de astım hastasıyım” diye.
Küçük eller, küçük parmaklar...
O geldi, pazartesi günü. Annesiyle birlikte geldiler.
6 yaşında, can bakışlı bir oğlan. Her şeyden habersiz...
Erzurum’dan uçağa bindiler ve direkt Koşuyolu Eğitim Vakfı’na gittiler.
Anne şaşkın ve panik halde, oğluş her şeyden habersiz...
Yetiş Ayşe, Inner Wheel ClubInner ve Kalangos Vakfı olarak her şeylerini ayarladık.
Onlara sonsuz teşekkürler, artık bir arada çalışacağız.
Ha biz kaç kişiyiz? 20 kadın kadar ama bu bizim misyonumuz ve bunun için varız ve bu yolda devam edeceğiz.
Oğluşumuz geldiğinde kalp ameliyatı olma durumu vardı.
Ben bu ameliyatın aynısını 7 yaşında oldum. Direkt önden kalbimi açtılar.
Şimdi çok değişmiş bir şeyler. Önce bizim oğlana anjiyo yapacaklar, o sırada da belki boğazdan, belki kalçadan girip deliği kapatacaklar.
Bu çok sevindirici bir haber oldu tabii bizim için.
Ben de biraz anneme söylendim; “Ya bak ben 46 yaşındayım, halbuki beni altı sene önce doğursaydın he he...”
Annem cevapladı; “Kızım ben artık 70 yaşındayım, seni asla doğuramazdım 6 sene önce! Yakında senin kızın doğuracak bence!”
Böyle laga luga yaptık, çünkü ben ağlıyorum...
Ama nasıl, sular seller gidiyor benden.
Nedeni; hastaneye gittik, Gürkan’ımızı gördüm. Simsiyah saçlı bir şey.
Annesi Kevser, canım benim, tam bir Anadolu kadını. Onun da astımı var.
Koca terk-i diyar eylemiş...
Sarıldım oğluşa, o da sarıldı bana...
Oyuncaklar, kıyafetler götürdük.
“A bu arabadan bende var” dedi. Gülüştük. Ameliyatı bir hafta sonrasına kaldı, çünkü bizimkinde üst solunum enfeksiyonu çıktı. Buna da şükür.
Biz üç kadın o odaya girdik ya, baktım yanda o yaşlarda bir oğlan çocuğu ve bir anne daha...
Öbürüne çok ilgi gösteriyoruz ya, o da bakıyor şirin mi şirin bana.
Oyuncakları, kıyafetleri bölüştürdük hemen.
Onun ameliyatı açık kalp ameliyatı, daha zor.
O da bir hafta bekliyor ameliyat için, çünkü dişleri tedavi ediliyor.
Bir an 7 yaşındaki halim aklıma geldi.
Bir hafta dişlerimle uğraşmışlardı benim de. Çaktırmadan gözyaşlarımı içime akıttım.
O çocuk da çok şeker...
Aldığımız kitaplardan birini kucağına koydum, “Bak abla” dedi, “1,2,3...” 35’e kadar saydı, daha da olsa daha da sayardı.
“Siz arkadaş mısınız?” dedik, “Evet olduk” dediler.
“İkiniz de yemeklerinizi güzelce yiyor musunuz?” dedik.
Birinin annesi “Ne gelse yiyor” dedi, ötekininki “Tuzsuz diye yemiyor” dedi.
İkisinden de söz aldık güzel yiyeceklerine dair.
Bizim çapkın tam giderken bir soru sordu bize, şaştık:
“Sizin gibi başka ablalar da gelecek mi?”
Ayşe’nin notu: Sizleri haberdar edeceğim olan bitenden, lütfen dua edin.
Paylaş