Paylaş
Aslında maç, Fatih Terim’in resmi basın toplantısıyla başlamıştı. Takımı yukarıya taşımak için kuvvetli(!) bir basın toplantısı düzenledi. Kadro da bu toplantının uzantısıydı. Semih dışında yüzde yüz savunmacı diyeceğimiz bir oyuncu yoktu. Kadro son derece ofansifti. Temel amaç coşku yaratmak, duygusal patlamak yapmak ve özellikle de 20-30 dakikalık bölümde seyircinin de katılımını sağlayarak rakibe yüklenip skor avantajını elde etmekti.
Sonuçta istenilen de oldu ve golümüz 8. dakikada geldi. Ama burada bizim adımıza oyunu bozan Çeklerin en güçlü oldukları duran topta hemen karşılık vermeleri oldu. Bana göre o andan itibaren de teknik heyetin bir gün önce kurguladığı oyun planı da sekteye uğradı. Golden sonraki 10 dakikalık periyot, oyun kontrolünün Çeklerin eline geçtiği bir dönemdi. 30’lu dakikalardan sonra inisiyatifi yeniden ele aldık. Özellikle Töre ve Caner ile kenarlarda gelirken Arda ile de bireysel çabalarla toplarlandık. Skor olmasa da oyun istenilen yörüngeye girdi.
DEFANSIMIZ ÜRETKEN OLAMADI
İkinci yarı beklenti, tabelayı lehimize bir an önce çevirmekti. Çünkü bu ofansif kadronun da skor avanatjını yakalaması gerekiyordu. Fakat öyle olmadı. Çekler, oyunun merkezini biraz daha kalemize taşımaya başladı. Onların bu ofansif hamlesine karşı milliler defansif üretkenliği gösteremedi ve oyun yavaş yavaş sahamıza doğru gelmeye başladı.
İkinci golü 58’de yedikten sonra artık bizim için maçtan önce yaratılan hikaye bitmişti. O andan sonra savruk ve bütünselliği olmayan bir takıma dönüştük. Bu oyuncu tipleriyle bütününüzü kaybettiğinizde de devamının çok istendiği gibi olması zor. İkinci golü bulan Çekler, oyunu daha kontrollü götürmeye başladı. Bizim bir kaç organize olmayan, doğaçlama gol girişimi de sonuç getirmedi.
EN TEPKİSİZ SEYİRCİ
MAÇIN en önemli tarafı seyirciydi. Futbol hayatım boyunca gördüğüm en tepkisiz seyirciydi. Olumlu veya olumsuz anlamda tepkisiz bir seyirci vardı dün akşam. Bu maç özelinde bu manzara memleket futbolunun da dramı aslında.
SADELİK YİNE KAZANDI
Beklemediğimiz bir tabloyla karşı karşıyayız. Bir kez daha görüldü ki akılla harmanlanmış, kollektif ve sade bir oyun, genelde yaratmaya çalıştığımız ‘vur kır parçala’ galip geldi.
TOPAL’I OFANS İÇİN STOPERE ÇEKTİ
Topal’ın stoper oynatılması sanırım maç öncesi kurgudan kaynaklandı. Topu oyunda tutmaya çalışan bir oyuncu Topal. Bir stopere göre de topu ofansa daha hızlı çıkarabilen bir futbolcu. Maç öncesi ofanfsif kurguya uyan bir oyuncu tiplemesini düşündüğü için hocanın onu stopere çektiğini tahmin ediyorum.
TÖRE MOTİVASYONU
Hoca, basın toplantısında Töre konusunda “Çok fazla konuşmak istemiyorum” diyerek başlasa da toplantının yüzde 80’inin Töre’ye ayırdı. Sanki Töre’yi de maça böyle motive etmeyi düşünmüştü. Toplantıdan sonra onu oynatacağı fikri bende daha çok oluşmuştu.
EN AZ 18 PUAN TOPLAMAK LAZIM
Olabilecek en kötü senaryoyla başladık. Önümüzde daha oynanmamış da iki Hollanda maçı var. İzlanda ve Kazakistan’nı mutlaka yenmek gerekiyor. Hollanda’dadan da bir iki puan koparmak gerekecek. Çekleri deplasmanda artık mutlak surette yenmek lazım. Başlangıca göre şansımızın çok zor olduğunu söylemek kehanet değil. Avantajımız ise mucize gerektiğinde bunu yapabiliyor olmamız.
Paylaş