Paylaş
Her birimiz kendimizi, iletişime açık sanırken, acaba kaçımız bunu gerçekten uygulayabiliyoruz? Uzman Psikolog ve Aile Danışmanı Ayşe Çolakoğlu Özgener, bu konuya en güzel yanıtı yeni kitabı ‘Sonra Konuşuruz’ ile veriyor. ‘Dağa küsen tavşan olmamak için duygu ve düşüncelerimizi ifade etmeyi öğrenmeliyiz. Sonuçta hayat kısa, anlatacak vaktimiz varken kendimizi anlatalım’ diyen Özgener’i can kulağı ile dinleme zamanı...
- ‘Sonra Konuşuruz’ kitabın yayınlandı. Seni bu kitabı yazmaya teşvik eden ne oldu?
- Sanırım hayata ve insanlara dair gözlemlerim oldu. Aslında iletişimin önemini vurgulamak istedim. Söylemek istediklerimizi söyle(ye)mediğimizde hem kendimiz hem de çevremizdekiler neler yaşıyor, bunu vurgulamaya çalıştım. Söylemek istediklerimizi içimizdeki kumbarada biriktirmeden sağlıklı bir şekilde ifade edersek iletişimi etkili kullanmış oluruz. Ve iyi bir iletişim ilişkilerimizin can damarıdır. Hayata, sevdiklerimize ve en çok da kendimize nasıl bağlanıyoruz? Çekim gücümüz kuvvetli mi, zayıf mı? Bu sorular üzerine sıklıkla kafa yordum ve bu kitabı yazma fikri böyle doğdu.
EN BÜYÜK İLETİŞİM SORUNU DİNLEMEMEK
- Neleri ‘sonra’ya erteliyor ve böylelikle neleri ıskalıyoruz? Özellikle aile ilişkilerimiz bundan nasıl etkileniyor?
- Birçok şeyi ama en önemlisi basit şeyleri bile sonraya erteliyoruz. Örneğin sevgisini bile, nasıl olsa onu sevdiğimi biliyor, bunu ona sonra ifade etsem de olur diye düşünüp, söylemeyenler var. Sevgileri yarınlara bırakıyoruz. Kırgınlığını, kızgınlığını, üzüntüsünü, hatta sevinçlerini bile ifade etmeyen çok insan var. Haliyle bu iletişim bozukluğu özellikle aile ilişkilerimizi olumsuz etkiliyor. İletişimi güçlü olan aileler sorunlarını daha rahat aşabilirken iletişimi sorunlu olan aileler küçük sorunlara bile çözüm bulmakta zorlanıyor.
- Uzun yıllardır psikolog ve aile danışmanlığı yapıyorsun. Toplumumuzda gözlemlediğin en büyük iletişim problemi ne? Nasıl üstesinden gelebiliriz?
- En büyük iletişim sorunlarından biri dinlememek. Hep konuşmak istiyoruz ama konuşanı dinlemeye ve anlamaya çalışmıyoruz. Hem iyi bir anlatıcı hem de iyi bir dinleyici olamadığımızda iletişim sorunları yaşıyoruz. Anlamaya çalışmadan yargılıyoruz. Bize henüz söylenmemiş şeylere, karşımızdakinin beden dili ve tutumlarına bakarak alt yazı yazıyoruz. Karşımızdakine kendimizi açıkça ifade etmeden bizi anlamasını bekliyoruz. Hiçbir insan iletişim dışı kalamaz. İletişim kaçınılmazdır. Ancak iletişim hatalarımızı bulmak mümkündür. Ve bir iyi haber de iletişim sorunlarının onarabilir olmasıdır. Böylece ilişkilerde tadilat yapılabilir.
SEVDİĞİNİZİ SÖYLEYİN Kİ, ÇOCUĞUNUZ YAŞAMIN KIYISINDA KALMASIN
- Peki en önemlisi, çocuklarımıza iletişim konusunda neler öğretmeliyiz?
- İyi bir iletişim ailede başlar ya da başlamaz. Aile içi sağlıklı bir iletişim olduğunda çocuklar da bu dili kullanmayı öğrenir. Yine sevgi dilinin üzerinde durmak istiyorum. Çocuklara onları sevdiğimizi söylemek ve onlarında sevgilerini ifade etmelerini sağlamak çok önemli... Özellikle şimdiki çocuklar her yönüyle teknolojinin hakim olduğu bir hayat sürüyor. İfade etme yetenekleri giderek köreliyor, sözleri değil dijital ifadeleri tercih ediyorlar. Onları teknolojiden koparmak hem mantıklı değil hem de mümkün olmadığına göre, gerçek hayattan kopmadan iletişimde kalmalarını desteklemek gerekir diye düşünüyorum. Yaşamın kıyısında kalmamaları için yaşamın içinde olmalarını sağlarsak daha sağlıklı bir iletişimleri olur.
Paylaş