Ayça Akın

Bu ülkede bizim sesimizi duyacak hiç mi iyi insan yok?

28 Eylül 2016
Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden bir mesaj ve bir video linki aldım.

Video’da minicik bir kız cumhurbaşkanımıza sesleniyordu. Mesajı gönderen kişiye Gizem’in ne derece yakını olduğunu sordum;

“Babasıyım Ayça hanım”

Bir babanın çaresizliğini, dünyalar güzeli minik prensesi için verdiği mücadeleyi kelimelerden dahi anlamak hiç zor değildi.

Minik Gizem’in büyük mücadelesi ve hikayesi anaokulundayken başlamış.

Yazının Devamını Oku

Acı çektiğin zamanlarda yapabileceğin tek şey...

25 Eylül 2016
Tadı nasıl?

Gerçek doğamız ne kadar ferah ve geniş olursa, yaşadığımız acılara tahammülümüz de o denli çok olur. Wayne Muller*****

Çırağının şikayetlerinden usanan yaşlı bir Hindu usta, bir gün onu tuz almaya gönderir. Çırak geri geldiğinde, ustası bedbaht genç adama bir avuç dolusu tuzu su dolu bir bardağa boşaltmasını ve sonra suyu içmesini söyler.

Usta, “Tadı nasıl?” diye sorar.

Yere tüküren çırak, “Acı” diye karşılık verir.

Yazının Devamını Oku

Yenisi içerideyse eskisi dışarıda...

21 Eylül 2016
İnsanlar için ihtiyaç duymadıkları şeylerden kurtulmak, bir zihin boşaltma terapisi gibidir.

Dolayısıyla eğer eşyalarını bir türlü atamayan insanlardansanız, minimalizm başta biraz gözünüzü korkutabilir. Fakat minimalizm, her ne kadar başta zor gelse de oldukça kolay bir yaşam biçimidir. Üstelik hem en sevdiğiniz eşyalarınızı yanınızda tutup hem de minimalist bir hayat yaşamanız mümkün.

İşte bu tazeleyici yaşam biçimini benimsemenin yolları:

İhtiyacınız olmayan şeylerin bir listesini hazırlayın

Son bir yıldır kullanmadığınız eşyalarınız, muhtemelen evinizde fazladan yer kaplıyordur. Bunların bir listesini yapın ve ihtiyaç sahiplerine vermeyi veya atmayı düşünün.

Yazının Devamını Oku

Akıl oyunlarıyla ilişkiyi yıpratmak.

18 Eylül 2016
Söz konusu kadın erkek ilişkileri olduğunda yaşı, mesleği, eğitimi ve hayat görüşü ne olursa olsun herkesin problem yaşadığı ve üstesinden gelmekte zorluk çektiği bazı konular olduğu ortada.

Ancak hiç bir işte tutunamayan, tutunsa da bir süre sonra mutsuzluktan kurtulamayan, hep daha iyisini arayan, mükemmeliyetçi Y jenerasyonu için ilişki konusu da oldukça karmaşık ve içinden çıkılmayan bir sorun yumağı. Her şeyin en iyisine sahip olmak isteyen Y jenerasyonu, ilişki konusunda da son derece hassas.

‘’Ben kendime güveniyorum, çevreye güvenmiyorum’’

Y jenerasyonu, 1970’lerin sonundan 1990’ların ortasını kapsayan dönemde doğmuş bireylere günümüzde verdiğimiz isim. Tıpkı anne babalarının, dedelerinin ninelerinin, kendilerinden sonraki neslin karakteristik bazı özellikleri olduğu gibi, Y jenerasyonunun da kendine özgü bazı karakteristik özellikleri mevcut. Y jenerasyonunu diğerler jenerasyonlardan ayıran en belirgin özellikler kısaca sınırsız özgüven ve diğerlerinden farklı olma düşüncesi olarak genellenebilir.

Y jenerasyonundaki bireyler hayatlarından zevk alan ve kendileri olmaktan gurur duyan kişiler. Ancak tüm bu pozitif olgulara karşın bu jenerasyonun en büyük problemi, mutsuzluk. Çünkü ‘davul bile dengi dengine’ diyerek ortalıkta dolaşan süper kahramanlarımız, kendilerini taşıyabilecek bir partner adayı bulamamaktan şikayetçi.

Yazının Devamını Oku

Her bayram aynı muhabbetlerden sıkılmadınız mı?

14 Eylül 2016
Valla, sizi bilmem ama ben her bayram aynı muhabbetleri duymaktan sıkıldım.

“Eski bayramlar şöyleydi, eskiden böyleydi” vb.

Tamam, kabul ediyorum ben gelenekçi bir yapıya sahip değilim ama işin başka bir boyutu var.

Türk Dil Kurumu’nda “eski” kelimesi sıfat olarak üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı, geçerli olmayan olarak tanımlanır.“Eskiden” kelimesi ise zarf olarak geçmiş zamanlarda, geçmiş çağlarda, geçmişte olarak tanımlanır.

Yazının Devamını Oku

Sağlık Bakanlığı'na ve Sağlık Bakanımız Dr. Recep Akdağ'a Açık Mektup – 2

11 Eylül 2016
Sayın Recep Akdağ, 7 Eylül 2016 Çarşamba günü size yazmış oluğum açık mektupta hastaların ne denli mağdur olduğunu fotoğraflarla paylaşmıştım.

Bu mağduriyet hastaların olduğu kadar doktorlar ve sağlık çalışanları içinde geçerlidir.

Her gün fotoğraflarını gördüğünüz koridorlardan geçerek hastalarına çözüm üretmeye çalışan doktorlar ve personelin de mutlu olmadığını belirtmek zorundayım. Uzun zamandır hizmet aldığım bu köklü kuruluşun gün geçtikçe kötüye gittiğini görmek hem biz hastaları hem de doktorları ve çalışanları oldukça demoralize etmektedir. Her şeye rağmen bu insanlar hastalara hizmet etmek için canla başla yeri geldiğinde kendilerinden ödün vererek çalışmaktadır. Bunu da 96 yılından beri her üç ayda bir giden bir Romatoid Artrit hastası olarak uzun zamandır bizzat gözlemlemekte ve şahsım adına takdir ile karşılamaktayım.

Dünya markası olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin, bu durumdan bir an evvel kurtularak layık olduğu imajı tekrar kazanabilmesi hem hastaların hem de o hoş olmayan ortamda özveri ile çalışan doktorlarımızın en büyük arzularından biridir.

Yazının Devamını Oku

Sağlık Bakanlığı'na ve Sağlık Bakanımız Dr. Recep Akdağ'a Açık Mektup - 1

7 Eylül 2016
Sayın Recep Akdağ, ben 31 yıldır RA - Romatoid Artrit rahatsızlığı olan 35 yaşında bir T.C. vatandaşıyım.

Her üç ayda bir rutin kontrollerim nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni ziyaret etmek mecburiyetindeyim. Görmüş olduğunuz fotoğrafları dünkü rutin kontrollerim sebebiyle gittiğim Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Romatoloji Bölümü'nde bizzat çektim.

Fotoğraftaki detaylar dikkatinizi çekti mi bilemiyorum ama ben yine de açıklayayım.

İnfüzyon odası, hastalar ve ÇÖP KUTULARI bir arada.

Yazının Devamını Oku

Birol Güven'e teşekkürler.

4 Eylül 2016
Her zaman, her yerde anlatırım bunu.

Ben kişisel tercih olarak asistan kullanmıyorum. Mail’larıma kendim cevap veriyor, sosyal hesaplarımı kendim yönetiyor, telefonlarımı kendim cevaplıyorum. Arayan birçok kişiyle hemen hemen şu sahneyi yaşıyorum:

- Merhaba, Ben Ayça Hanım’ın telefonunu aramıştım ama...

- Buyrun benim.

- Siz misiniz? Ayça Akın siz misiniz?

- Evet, benim.

-

Yazının Devamını Oku