“Gecenin leylak ve tomurcuk koktuğu...” 3 Haziranlardan...
Bizlerse hala “elimizin, yüzümüzün, üstümüzün, başımızın gazete” koktuğunu söyleyen Hasan Hüseyin gibiyiz. “Kökü burda” yüreğimizde, ama “yaprakları uzaklarda bir çınar”ın ıslığını duyurmaya çalışıyoruz yıllardır. Hani “bir eski gömütlükten” gelen ıslığı... Hani “yanan alnını” okşayan “kırmızı gül dalı”nın sesini... Dün 3 Haziran’dı. 63’ten bugüne sayarsanız, 47 yıl oldu, hala Nazım Usta, Moskova’da bir çınarın altında yatıyor. Ancak 46 yıl sonra ölümünden, vatandaşlığa tekrar kabul edildi. O günlerde AKP’nin seçim öncesi açılım rüzgarlarından faydalanan Büyükşehir kent yönetimi, Nazım Hikmet’e Türk vatandaşlığı yolu açılınca, CHP’nin, ustanın adının bir caddeye verilmesi önerisinin karşısında duramadı. Oysa yıllarca karşı çıkmıştı Gökçek ve ekibi Nazım’ın adına. Gökçek’in yıllarca vekilliğini yapan Seyfi Saltoğlu -ki bir Türk büyüğü olarak sokak, cadde, bulvar tabelalarına geçmiştir ismi- şöyle diyordu o dönemde: “Sokaklara Nazım Hikmet gibi isimler verilmemeli. Burası Başkent, Başkent’in şanına yakışır isimler koyalım...” Ve tam tersi Nazım Hikmet Caddesi kararını “takdirle” karşılayıp “destek” vermek de yine Saltoğlu’na düştü. Saltoğlu, kendi başkanlığında toplanan Meclis’te şöyle demişti kabul edilen kararı açıklarken: “Biz bu kararı takdirle karşılıyoruz. Hiç kimsenin yapamadığı bir şeyi AKP hükümeti yaptı...” Peki o karar alındı da ne oldu? Üzerinden 16 ayı aşkın süre geçti, hala Nazım’ın adının verileceği uygun bir cadde bulunamadı. Gökçek yönetimi, o dönemki rüzgarla şişirdiği yelkenini başka bir rotaya mı çevirdi yine? Yoksa eli kulağında mı bir cadde bulunmasının... Dün 3 Haziran’dı... Nazım Usta’nın ölümünün 47.yıldönümü. 16 ay geçti, Belediye Meclisi’nde Saltoğlu “şana yakışır ismi” açıklayalı... Yazıişleri Koordinatörümüz Yaşar Sökmensüer, Nazım’ın vatandaşlığa alındığı günlerde şöyle yazmıştı: “Merak etmeyin iade-i itibar size düşmedi. Çünkü şair itibarını, gecikmiş bir kararnameye seçim arifesinde atılan imzalardan değil, şiirlerinin altındaki kendi imzasından alır. Şiirleri dünya dillerine defalarca çevrilen bir Türk şairinin vatandaşlığa alınması, hükümete iade-i itibardır şaire değil. Ve itibar Nazım’ın değil, yarım asır boyunca onun şiirlerini bile sürgünde tutmaya çalışan politikacıların ihtiyacıdır.” Nokta.