Herkesin içinde birazcık Ankara

BULUTLARIN yeryüzüne ne kadar da yakın olduğunu düşündüren bir kent Ankara.

Kimi zaman basık, kimisinde daracık gelir insana. Kimisinde de, elinizi uzatsanız, tutacaksınızdır bulutları. Ki yaz hariç genelde hep gridir bulutları.

Ahmet Erhan, Ankara’nın "nostaljisi olmayan, ama kendine sürekli olarak nostalji iklimi yaratmaya çalışan bir kent" olduğunu söylüyor. Kale, Çıkrıkçılar Yokuşu gibi mekanların yeni gözdeler olduğunu anlatıyor ve ekliyor:

"Nostalji, ancak kendi hayatımız içerisinde bir yer verebildiğimiz oranda, yani bir kavramı bir parçamız kılabildiğimiz sürece gündemimizde kalır."

"Ankara-İstanbul Karatreni" kitabında Erhan, kale veya Çıkrıkçılar Yokuşu için de "Uçsuz bucaksız bir beton yığınının bir kaç yerine yapıştırılmış birer yara bandı gibi duruyor bunlar; İstanbul’un nostaljisi tarihle besleniyor, denizle soluk alıyor. Ankara’da bu ikisi de yok" diyor.

Ankara ile İstanbul’un kıyaslanması, modası hiç geçmeyecek bir tartışmadır.

Ahmet Erhan da aslında aynı yazısında işaret ediyor, bir iktidar mücadelesi bu.

İktidarın tarafları herkes için, her raundda değişebilir, ayrı bir tartışma konusu.

Ama mücadele temelde aynıdır.

Evet, Ankara gridir, biraz tutuktur, devlettir çünkü.

Yıllar önce Mehmet Ali Kılıçbay’ı dinlemiştim bir panelde. Devlet kurumlarını çıkarsanız Ankara’nın "terk edilmiş kovboy kasabalarına" döneceğini söylüyordu.

Kısmen doğru gibi gözükebilir.

Erhan’ın nostalji eksikliği ile Kılıçbay’ın nitelemesi aynı çizgide yürüyen tanımlamalar hemen hemen.

***

Oysa bence, semtlere duyulan özlem, o semtlerin kendisinden bağımsız. Yani, TDK’nın "geçmişseverlik" sözüyle tanımladığı o nostalji bireysel. Herkesin içindeki Ankara’ya dair, ayrı bir nostalji var.

Ankara’nın sekiz yıllık hemşerisi Elif Seçkin’le sohbet ederken, "Bu şehrin insanının bir şeyi eksik. Sakin, durgun... Tutkusu, deliliği eksik biraz" demişti.

Benim "geçmişseverliğim" de tam bu noktada devreye giriyor işte. Ankara’nın tutkusunu hatırlıyorum, deliliklerini. Sanki yoklar gibi şimdi.

Gerçekten yoklar mı, yoksa benim tutkularım ve deliliklerim miydi onlar?

Yoksa sorun Ankara’da değil de...

Herkesin içindeki Ankara’da mı?
Yazarın Tüm Yazıları