Kıvrılan yolda giderken sabahın ilk saatlerinde dağların ardında gördüğün deniz, senin için bütün bir yazın miladıdır.
Portakal marmeladıdır belki, kızarmış ekmek ya da. Veya yol kenarındaki böğürtlen tarlaları...
İşte o anda umut, denizin tuzlu yüzüdür.
Sabah imbatı, güneşin gülümseyen siması...
Sonra yıllar geçer, yollar döner ve uzağa düşersin o denizden.
Böğürtlen artık sadece kapalı ambalajında marketten aldığın sıradan bir meyvedir, toplarken ellerini boyamayan, hayatı dışlayan.
Hayatta bazı yaşam virajları vardır oysa.
Dönem açar, dönem kapatırlar.
Aslında yeni yıllar da bu yüzden kutlanmaz mı biraz?
Hepimizin, hayatında yolunda gitmeyen noktalar için bir umut ışığı yakar yıl dönümleri.
Sanki bir viraj daha alacakmışız ve yeniden karşımızda görecekmişiz gibi hissederiz denizi.
Mazhar Alanson’un umudu kamçılayan şarkısındaki o basit gözüken sözleri bağırırız içimizden:
"Bitsin artık bu dram, bu fotoroman."
"Batsın bu dünya" ile farklı rayların yolcusudur bu mısra, karıştırmamak gerekir.
Melodramdır belki evet ama geleceğe dönüktür yüzü, aşkları için yaşamış Edith Piaf’ın ölüme yürürken haykırdığı gibi:
"Artık ilgilenmiyorum geçmişimle, hayallerimle / Acılarımı ve sevinçlerimi ateşe verdim / artık yok hiçbirine ihtiyacım / uzaklaştırdım hepsini / sıfırdan başlıyorum bir kez daha / hayır hiçbirinden, hiçbir pişmanlığım yok."
***
Ankara bir kez daha karlar altında karşılıyor yeni yılı.
Kar yine değiştiriyor bu şehri. Örtüyor, gizliyor çıplak gerçekleri.
Tıpkı yılbaşı geceleri gibi...
Bu kentte ne çok şeyin üstü örtülüyor değil mi?
Onno Tunç’un yazdığı gibi soyamıyoruz bu şehrin örtülerini:
"O ise bir bakışta beni örtülerimden / Yalnızca yalnızca duygularıyla soydu."
Yılbaşı gecesi hepimiz saniyeleri geri sayarken Houdini’nin pelerinini savuruşu gibi kaldırıp atmasını bekliyoruz örtülerimizi.
Hep birilerinin bizim için yapmasını bekliyoruz bunu.
Oysa 1 Ocak sabahı aynı kente, aynı sorunlara, aynı yaşama uyanıyoruz sürekli.
Tıpkı bu yıl da bizi bekleyen o döngü gibi.
Bu yıl da yine geceki pırıltıların hepsi sönmüş, sokaklar yeniden eski griliğine bürünmüş olacak.
Yine hepimiz sokaklarda koşturmaya, hiç bitmeyen, bitmeyecek mücadelelerimize devam edeceğiz kaldığımız yerden.
Ve unutacağız o şarkıları.
Oysa umuttur her yeni yıl.
Belki yine dağların ardından görmek için denizi, belki de kirletmek için ellerimizi böğürtlenle.
Herkesin bir yeni yıl şarkısı vardır biliyorum.
Sadece yılbaşı gecesi söylenen.
Kimbilir belki bu kez, yeni yıla ilk uyandığımızda dudaklarımızın kenarından bir mısra dökülecek yastıklarımıza geceden kalmış ve basacağız zihnimizin müzik çalarına: