BÜYÜKŞEHİR Belediyesi’nin BOTAŞ’a olan borcu yıllardır tartışma konusu.
İş, Başbakan’ın, Bakanın, Belediye Başkanı Melih Gökçek’i uyarma noktasına bile geldi. Başbakan, "Biz BOTAŞ’a olan borcunuzun ödenmesi için yasa bile değiştirdik. Faizleri sildik, oranları düşürdük, borcun ödenmesi için her türlü kolaylığı sağladık. Buna rağmen borç ödenmemiş. Sen bizi hep savunma yapmak zorunda bırakıyorsun. Bu borcunu ne olursa olsun öde. Bu sıkıntıyı ortadan kaldır" dedi Gökçek’e.
Düşünün kendi partisinin belediye başkanını uyarmak zorunda kaldı Başbakan Tayyip Erdoğan.
Çünkü gerçekten de Erdoğan’ın dediği gibi AKP’yi zor durumda bırakıyordu Gökçek’in borcu. BOTAŞ yetkilileri de iki cami arasında beynamaz kalıyorlar.
Sanki borç bizim, alacaklı olan yabancı bir devlet. Bir kamu görevlisi olarak Gökçek’in kendi belediyesinin olduğu kadar devletin kurumunun da çıkarlarını gözetmesi gerekiyor. Nihayetinde hepsi bizlerin vergisiyle yönetiliyor.
Gökçek’in yıllar içindeki açıklamalarının kronolojisini Yazıişleri Koordinatörümüz Yaşar Sökmensüer yazdı, izini sürdü borçların.
Bu konuda yıllardır rakamlar havada uçuşuyor. Gökçek, her ağzını açtığında borç miktarı da değişiyor.
Gökçek bu tutumunu geçen hafta parmak ısırtacak bir açıklamayla zirveye taşıdı.
BOTAŞ’a olan borcun 400 milyon YTL olduğunu söyledikten sonra aldı eline kağıdı kalemi Gökçek, bakkal defterine, "iki deterjan, bir ekmek, bir paket bulgur, iki paket makarna" yazar gibi alt alta rakamları sıraladı. Gökçek, hesabını yaptıktan sonra tecrübeli bir hareketle rakamların altına düz bir eşittir çizgisi çekti ve ekledi:
"Bunu da koyunca geriye kala kala 100 milyon dolar kaldı. Bütün gürültü, patırtı, yaygara geri kalan 100 milyon dolar için."
Bu açıklamayı duyduğumda dudağımda bir tebessüm belirdi.
"İş bu noktaya geldiyse" diye düşündüm, Enerji Bakanlığı ve BOTAŞ yetkililerine "Aman dikkat edin" diyerek şu uyarıyı yapmak kaçınılmaz hale geldi:
"Gökçek, bir gün tutar da BOTAŞ’ın kapısına dayanıp, ’Ne borcu, sizin bana borcunuz var, verin paramı’ derse şaşırmayın. Bütçenizi de ona göre ayarlayın."
Bu da metro hesabı
HAZIR söz Melih Gökçek’ten açılmışken dün bir televizyon kanalında izledim.
Gökçek, metroyla ilgili de tıpkı doğalgaz konusunda olduğu gibi açıklamalarını sürdürüyordu.
Bay Başkan, yeni dönemde toplam 44 kilometrelik Sincan, Çayyolu ve Keçiören metrolarını bitirdikten sonra Ankara’nın ulaşım planlaması açısından her yıl "en az beş kilometre" yeni metro yapılması gerektiğini söylüyordu.
Yine aynı hain tebessüm esir aldı beni.
Gökçek’in yaptığı gibi aldım elime kağıdı kalemi, bir kaç rakamı alt alta sıraladım.
Gökçek 15 yıldır görevde. Önce 15 yazdım.
Her yıl beş kilometre metro yapılması gerektiğini söylüyor. Hemen altına beş diye ekledim.
Çektim eşittir çizgisini, çarptım iki rakamı. Etti mi sana 75 kilometre.
Peki 15 yılda Ankara’da hizmete açılan metronun kilometre karşılığı ne?
Koca bir sıfır.
Ah hain tebessüm, şen şakrak bir pazar bugün.
Dikkat diskoda şiir okuyorlar
OKAN Bayülgen’in yeni programı Disco Kralı vardı cumartesi gecesi Kanal D’de.
Bayülgen, tecrübeli bir yapımcı, tiyatro kökenli ve gösteri adamı.
Ama yeni programı, daha öncekilere çok ciddi fark atıyor.
Bu haftaki programında konuklar Fatih Ürek, Nez ve Doğan Canku’ydu. Üç benzemezin yanında duayen gazeteci Hakkı Devrim ile tiyatro üstadı Erol Günaydın da sabit olarak yerini almıştı.
Bayülgen bütün konuklarını, beni şaşırtan pozitif bir evsahipliğiyle ağırlamayı, aynı potada birleştirip renkli bir program yapmayı başardı.
Ama bunların yanında en mutlu eden tarafı programın, genç şairlere yer vermesiydi.
Bu konu uzun zamandır değinmek istediğim bir konuydu. Bayülgen’in programı vesile oldu.
Eskiden şiir kitapları en fazla 500, bilemedin 1000 adet basılırdı. Artık o bile zor.
Genç şairler yetişiyorsa bile artık kendilerini ifade edebilecekleri mecralar yok denecek kadar azaldı.
İşte böyle bir ortamda Bayülgen, gecenin bir saatinde genç şairleri programına çıkartmayı ve konuklarıyla birlikte tüm Türkiye’ye dinletmeyi başardı.
Bizlere de umut dolu bir tebrik düştü.
Ama bir noktayı da es geçmemek lazım. Magazin basınından en çok çeken isimlerden biri olarak Bayülgen, magazin gazetecilerini eleştirdiği küçük skeçlerden oluşan bölümler hazırlamış. Değineceğim konu bu değil.
Keşke gazetecileri bu kadar eleştiren Bayülgen son bir ayda yaşananları da programına taşısaydı.
Örneğin Başbakan’ın azarladığı, hemen ardından akreditasyonları iptal edilen gazetecileri, otel korumaları tarafından kolu parçalanan foto muhabirlerini de skeçlerine alsaydı.
Belki bir gün o da olur.
Ama bunların hiçbiri Disko Kralı’nın başarısını gölgelemiyor.