Paylaş
Lüks bir tekne hissiyatında
İlk durağımız tüm şehrin konuştuğu Alba. Londra’nın gözde semtlerinden Knightsbridge’te açılan mekân, güney İtalya mutfağının şehirdeki en iddialı temsilcisi.
Ünlü tekne tasarım ofisi Exteta’nın mobilyalarını tasarladığı, Amalfi kıyılarında bir tekne seyri hissiyatını veren mekânın tüm dizaynı Yodezeen mimarlık ofisince hazırlanmış.
Lake kaplı duvar ve tavanlar tekne hissiyatını desteklemiş.
Assouline’in İtalya serisinden kitapların yer aldığı, gerçek limon ve zeytin ağaçlarının bulunduğu mekânda ünlü sanatçılar Linda Leupold ve Bradley Wood’un eserleri de mevcut.
Beni en etkileyen ise 1735’te kurulmuş Floransa’nın ünlü porselen markası Ginori’den tabakların servislerde kullanılıyor olmasıydı.
Mekânın menüsüne gelecek olursak...
Restorana ismini veren Alba’nın ünlü yerel trüfü ile yapılan tagliatelle makarnasını kesin denemelisiniz.
İtalyanların “hamile mozorella” dedikleri en şişkin türdeki mozorella peyniri pazardakiler kadar tazeydi. Favorim ise tek kelimeyle safranlı risotto oldu.
Ünlü alışveriş merkezi Harrods’ın çaprazındaki mekân için 1 hafta öncesinden rezervasyon yaptırmak bu aralar şart gibi gözüküyor.
Sahibi Türk olmayan bir Türk restoranı
Londra’nın bir diğer yeni ve popüler mekânı, Türk mutfağı sunan Leydi.
Hafta içi uğradım, lakin yine de tıklım tıklımdı.
Öyle Türkler ve Araplar değil, bildiğiniz İngilizler ve Avrupalılarla doluydu içerisi.
Türk mutfağı yazdım diye mekânın sahibini de Türk sanacaksınız ama değil.
Alex Shamas isimli genç bir teknoloji şirketi sahibinin yatırımı olan mekân, Shamas’ın Türk mutfağına olan hayranlığı sonucu doğmuş.
Holborn yakınlarındaki tarihi bir binayı satın alan milyoner, tüm binayı Ennismore otelleri bünyesindeki Hyde markası altında bir otel olarak açarken, giriş katını da bu oldukça modern Türk restoranına ayırmış.
Şefliğini Londra gastronomi hayatının tanıdık yüzlerinden Halit Deniz’in üstlendiği mekân pembe, su yeşili ve krem renkleriyle Leydi ismini hak edecek zarafette tasarlanmış.
Özellikle pastel tonlardaki klasik oturma gruplarına ve açık pembe renkteki kadifeden perdelere bayıldım.
Yemek ve içki menülerinin kapaklarındaki ebru desenleri ise Türk kültürüne atıfta bulunan hoş bir detay olmuş.
Turkish Delight isimli kokteyl ile Türk kahveli negroni, kokteyl menüsündeki dikkat çeken seçenekler arasında.
Yemek menüsü de nokta atışı lezzetlere sahip. Az ve öz. Mezelerden içinde çemen olan atom gerçekten farklıydı. Keza Girit ezmesine de modern dokunuşlar yapılmış.
Menüde ıslak hamburger görmek ise şaşırttı. Islak hamburgerin ismine Türkiye’de turiste anlatmak için yaptıkları gibi “wet burger” dememişler. Olduğu gibi ıslak burger diye menüye yazmışlar. Bravo.
Şefin tereyağı yanığı ile lezzetini bir tık daha yukarıya taşıdığı ıslak hamburgeri Londra’da yiyip bu kadar beğeneceğimi hiç düşünmezdim.
Menüde kebap çeşitleri ve lahmacun gibi klasik lezzetlerin modern yorumlamaları da mevcut.
Leydi’ye Türk mutfağını Londra’da bu seviyede temsil ettiği için tebrikler.
Paylaş