Paylaş
Yalılara karşı
Arkadaşlarımın önerisiyle Anadolu Hisarı’ndaki İstanbul Sup ve Kano Spor Kulübü’ne gittiğimde, kulübün kurucusu Oğuz Kaan Beğeç beni karşıladı. Üzerinizi değiştirip çay-kahve içebileceğiniz mini bir kayıkhane yapmışlar.
Beğeç, uzun yıllar doğa sporlarıyla ilgilenmiş. İstanbul Sup ve Kano Federasyonu’na kulüp ve kayıkhanesiyle akredite olup bu faaliyetlere başlamış.
Önce bana E-Foil dedikleri motorlu sörf tahtasını kullanmayı öğretti. Can yeleklerimiz ve bizi güvenlik için takip edecek sürat teknesiyle Boğaz’ın serin sularına atladık.
E-Foil her ne kadar havalı bir spor olarak gözükse de motoruyla çalışan bir sörf tahtasının üstüne çıkmak ve dengede durmak hiç de kolay değil. Hem dengede durmanız hem de elinizdeki kablosuz kumandayla sörf tahtasının hızını ayarlamanız gerekiyor.
Saati 5 bin TL’lik bu aktivitede ilk derste tahtanın üstüne çıkmayı başarıp yalıların önünden havalı bir şekilde geçmeye belki hemen başlayabilirsiniz. Belki de benim gibi ikinci derse de kalabilirsiniz.
Ama günün sonunda Boğaz’da yüzmek, sörf tahtasıyla çevrenizden geçen diğer teknelerin dalgalarıyla süzülmek keyifli.
Kano ve padelling aktivitelerini bir sonraki ziyaretime saklayıp deniz bisikletini de denedim.
Saati 1500 TL’lik bu aktivitede bisikletin aerodinamik yapısından dolayı denize düşme ihtimaliniz düşük. Pedalları çevirerek mekanik bir düzenekle Boğaz’da keyifle dolaşabiliyorsunuz. Sanırım en az risk taşıyan aktivite de bu.
Tabii ki üzerinizde halen can yeleğiniz ve sizi güvenliğiniz için takip eden ve fotoğraflarınızı çeken sürat teknesi eşliğinde.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün altından geçmek, martıların yanınızdan geçtiğini görmek keyifliydi.
Boğaziçi tutkunuysanız ve formunuza da güveniyorsanız havalar iyiyken bu deneyimi yaşamanızı öneririm.
Hatta kanımca sevdiklerinize farklı bir hediye de olabilir...
Kadim reçeteler
Boğaz’da sörf deneyimi ve gün batımı sonrası Karaköy’deki Tuzz restoranını ziyaret ettim.
Bankalar Caddesi’ndeki Khai Hotel’in en üst katında bulunan mekân, Galata Köprüsü ve Laleli Yeni Camii manzarasıyla oldukça etkileyici.
Anadolu lezzetlerine modern yorumlar katan Şef Nilay Lale’nin mutfağının başında olduğu mekânda tabak çeşitliliğini menünün sadeliği kadar beğendim.
10 çeşitlik bir tadım menüsü sunan Tuzz’da bulgur cipsi ile sunulan dev tabaklarda gelen şiş köfteyi, sorbet mantığında yemekler arası damak temizleyici olarak sunulan zencefil köpüklü doldurulmuş reyhanı ve narenciyeli İskenderun karidesini beğendim.
Mekânda gözüme çarpan ufak eksikler ise masalarda yeterince aydınlatma olmaması, restoranın geneline yayılmış olan mimarideki çizgisel kargaşa ve duvardaki yıpranmış kuru çiçekler oldu.
Masa ve sandalyelerin uyumu, tabak çeşitliğinin zenginliği ve orijinalliği ise bir o kadar iyiydi.
Hem yemekler hem de Nilay Şef’in sohbeti, mekânın manzarası kadar güzel ve her ufak eksikliği de unutturacak nitelikteydi.
Sürdürülebilir mutfak konusundaki hassasiyetini tüm tabaklarına yansıttığını söyleyen şefin felsefesinin temelinde kadim reçeteler, yerel üretici ve mevsimsel malzemeler olduğunu duymak ise sevindirdi.
Tuzz’a ilk fırsatta uğramanız ve hatta yemekten önce Galata Kulesi manzaralı teras barını ziyaret edin derim.
Paylaş