Türkiye kadar tanıtım yapan yok
Londra’da geçen hafta gerçekleşen World Travel Market turizm fuarında Türkiye standını ziyaret ettim. Amerika’dan Afrika’ya dünyanın 5 kıtasından ülkenin katıldığı fuarda Türkiye standı yine göz kamaştırıcıydı.
Fuar alanında Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile bir araya gelerek sohbet ettik.
Fuardaki birçok ülke standına ziyarette bulunan Ersoy aynen Türkiye gibi ilgi odağıydı. İngiliz basınıyla da bir araya gelen Ersoy özellikle İngiltere pazarına dair ümit verici haberler paylaştı.
Bakan Ersoy şu ifadeleri kullandı:
“İngilizler için artık sadece Antalya ve Ege sahilleri değil İstanbul da favori bir destinasyon. Ürün, deneyim ve destinasyon çeşitliliği stratejimizin karşılığını aldık. İngiltere dışında İrlanda’daki hava trafiğini artırmamız da ciddi fayda verdi. Türkiye turizmi için genel olarak tüm dünyada pazar çeşitliliği yapmak stratejimiz arasında. Ülkemiz dünyada en yoğun tanıtım yapan ülke. 200 farklı pazarda tanıtım yapıyoruz. Özellikle İngiltere’de başta BBC International olmak üzere birçok medya mecrasında ciddi bir Türkiye iletişimi yaptık. Ülkenin en büyük turizm birliği ABTA (Association of British Travel Agencies – İngiliz Seyahat Acentaları Derneği) yıllık toplantısını tarihinde ilk kez ülkemizde Bodrum’da gerçekleştirdik. Tüm bu emeğin karşılığını Türkiye’nin ana turizm pazarlarından olan İngiltere’de fazlasıyla toplamaya başladık. Hem turist sayımız, hem turist başına düşen harcama miktarı hem de geceleme sayısında ciddi artış var. Hedefimiz 2024’te bu sayıyı 4 milyona çıkarmak.”
Kış turizminde de bu yıl artış olacağını belirten Ersoy “Normalde yurtdışı tur operatörleri kış uçuşlarını Türkiye için durdururken bu kış devam ettirme kararı aldı. Kış aylarında genelde daha çok golf turizmi için misafir alırken bu kış kayak turizmi misafirlerinde de artış olacak” diye konuştu.
Paris’te zeytin ağacı
Sonbaharın doğasının hakkını verecek bağ turu için Londra’dan Eurostar treni ile önce Paris’e geçtim. Tur öncesi konaklayacağım Philippe Starck’ın tasarladığı Raffles Le Royal Monceau Hotel’e vardım.
Türkiye’de Borusan Otomotiv’in distribütörlüğünü üstlendiği Range Rover araçlarla yapacağımız Paris ile Champagne arasındaki bağ turu öncesinde markanın otelin kral dairesinde kurduğu Range Rover House’u gezdim.
Hem yeni nesil, sürdürülebilirlik felsefesiyle tasarlanmış araçlar hakkında bilgi aldım hem de otomobilleri farklı gustolarla birleştirmiş markanın Fransız gastronomi kültürüne dair yaptığı sunumlara katıldım.
Bu deneyim sonrasında ise akşam yemeği için farklı ülkelerden 10 gazeteci ile adeta bir düğün konvoyunu anımsatır şekilde kendi kullandığımız Range Rover Evoque model araçlarla Paris caddelerinde dolaşmaya başladık ve Le 39V isimli restorana vardık.
Michelin Guide’da yer alan restoran, 8 katlı bir binanın en üst katında yer alıyor. Binanın giriş katından çatıya doğru baktığınızda ise dev beton bir saksıya konulmuş ve metrelerce yükseklikten aşağı sarkıtılmış bir zeytin ağacı görüyorsunuz.
KRAL’DAN ANLAMLI MESAJ
İngiltere’deki Türk toplumu arasında Cumhuriyet coşkusunu başlatan ilk anlamlı olay Kral Charles’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği tebrik mesajının haberi oldu.
Charles mesajında Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını kutlarken iki ülke arasındaki derin bağa ve pozitif ilişkiye işaret ederek tüm bu dostluğun devamını diledi.
Kralın mesajında en çok hoşuma giden detay ise 2015 yılında Türkiye’yi ziyaret eden Charles’ın bu ziyaretten duyduğu memnuniyet ve Türk misafirperverliğine karşı hayranlığını dile getirmesi oldu.
70’den fazla ülke dolaşmış bir gazeteci olarak söyleyebilirim ki, Türk misafirperverliği kadar içten ve samimi bir ilgi, hiçbir ülkede yok. Gösterdiğimiz misafirperverlik kesinlikle hafızlarda yer ediyor, iz bırakıyor ve bir ömür hatırlanıyor.
Hayatında her türlü ayrıcalığı yaşamış krallarda bile...
750 MİLYON DOLARLIK KATKI
Türkiye’deki yapım firmaları ekonomimize sağladıkları yıllık 750 milyon dolarlık dizi ve film satışıyla dünyada ABD’deki yapım şirketlerinden sonra liste başında.
Türk dizilerinin dünyadaki ilk dağıtım şirketlerinden Global Agency’nin kurucusu, Türk dizileri ve kendi ürettiği yarışma formatlarını dünyaya pazarlayan İzzet Pinto ile Mipcom fuarında Cannes’ta buluştuk.
Pinto bana Hollywood’lu ünlü stüdyoların ve yapım şirketlerinin ana fuar binası dışında dev çadırlar kurduğu fuar alanını hem içeriden hem de helikopterle gökyüzünden gezdirdi.
Cannes Film Festivali’nden sonra şehrin en büyük etkinliği olarak geçen fuar tek kelimeyle yapım firmalarının birer gövde gösterisiydi.
Dünya devlerinin bir araya geldiği fuara ilk kez 2006 yılında zemin kattaki 10 m2’lik bir mütevazı bir stand ile katılan Pinto, bu yıl Cannes manzaralı bir terası olan dev standında hem sektör liderlerini hem de dizi oyuncusu yıldız isimleri ağırladı.
JOSH DUHAMEL İLE KARŞILAŞMA
Alain Ducasse geride kaldı
1937’de Antalya’da kurulan ve üç kuşaktır yerel Türk lezzetlerini sunan 7 Mehmet restoranının yeni nesil temsilcisi şef Mehmet Akdağ ile yeme-içme uzmanı, gastro gezgin Sinan Hamamsarılar’ın çıkardığı yemek kitabının İngilizce versiyonunun ilk yurtdışı lansmanına Londra’da katıldım.
Restoranla aynı ismi taşıyan kitap kısa zamanda öylesine bir başarı sağlamış ki, 2023 Gourmand World Cookbook Awards’te dünyadaki 28 bin kitap arasından en iyi restoran kitabı seçilmiş.
Hatta Sinan Hamamsarılar’ın yorumuyla sırf dünyaca ünlü şef Alain Ducasse’ın kitabına ayıp olmasın diye Fransız şef için ayrı bir kategori oluşturularak sıralama dışı bir onur ödülü sunulmuş.
Kısacası Antalya’mızın yerel mutfağını anlatan bu kitap birçok yabancı şefi ve mutfağı tam anlamıyla geride bırakmış.
KEÇİ SÜTÜNDEN TEREYAĞI
İskender kebabın 3. kuşak temsilcisi Yavuz İskenderoğlu ve markanın son nesil bayrak taşıyıcıları oğulları Oğuzhan ve Kayhan İskenderoğlu ile kurucu dede İskender Bey’in adının verildiği meşhur İskender kebabının doğduğu topraklarda Bursa’da buluştuk.
Tüm ailede haklı bir gurur, baba Yavuz İskenderoğlu’nda bitmeyen bir enerji, markanın globalleşme planlarını hazırlayan oğullarda ise bu mirasın sorumluluğu ve motivasyonunu gözlemledim.
Sohbetimize başlamadan önce 17 yy.’dan kalma tarihi İskenderoğlu konağındaki mutfağa indik.
Mutfakta öğrendim ki kebap etleri Karacabey’deki aile çiftliğinde yetiştirilen kuzulardan geliyormuş.
Yoğurtlar Bursa’da özel bir imalathanedeki tavalarda üretiliyor, sosuna lezzet veren domatesler Kütahya Simav’dan, patlıcanlar ise Urfa Birecik’ten sağlanıyormuş.
Kebabın tereyağı ise Ezine bölgesinden toplanan keçi sütü kremasından, yine Bursa’da üretiliyormuş. Kısacası her bir kebapta muazzam bir emek ve buram buram Türkiye var.
Zamana Saygı
Jennifer Lawrence ile önce New York’un meşhur Times Square meydanındaki Intercontinental otelinin kral dairesinde buluştuk. Sade siyah bir elbise ve krem rengi rugan ayakkabılar giymiş oyuncu tüm güzelliği ile karşımdaydı.
New York’a ziyaretinde dünyadan sayılı basın mensubu ile görüşen, Türkiye’den ise bir tek Hürriyet Kelebek’e röportaj veren oyuncu basın buluşmasına fotoğraf yasağı getirmiş ve hiçbir gazeteci ile fotoğraf çektirmemiş bile olsa böylesine bir yıldız ile aynı odada bulunup sohbet etmek dahi kıymetli bir andı.
Lawrence ile sohbetimiz marka yüzü ve zarafet elçisi olduğu Longines saatlerinden de esinlenerek zamana ve hayata dair oldu. Aynı marka şık gümüş rengi bir saati kolunda gördüğüm oyuncu “Zaman benim için saygı demek. İşim gereği yüzlerce insanlar bir arada çalışıyorum. Set ortamlarında birbirimizin ailelerinden ve sevdiklerinden çaldığımız zamana saygı gösterip, işimizin en iyisini, en disiplinli zamanlamayla yapmamız şart. Keza zamanımı ancak çevremdeki insanların yardımıyla yönetebiliyorum. Bu sebeple zaman anlayışımın merkezinde onlara ve hepimizin zamanına saygı kavramı var” diye konuştu.
Güllü Lokum Hediye
Hayata ve zamana bakış açısının özellikle oğlu Cy Maroney’in dünyaya gelmesiyle değiştiğini belirten Lawrence “Oğlumun varlığı hayatımda birçok şeyi yeniden tanımlamama sebep oldu. Zaman da bunlardan biri. Benim için zamanın durduğu an oğlumla geçirdiğim vakit. Bir daha bu yaşta olmayacağı için onunla her anın tadını çıkarmaya çalışıyorum. Onunlayken zaman adeta benim için donuyor” dedi. Röportajımız sonrasında Jennifer Lawrence’a İstanbul’dan getirdiğim bir kutu güllü Türk lokumu hediye ettim.
Vefa borcu
New York Belediye Başkanı Eric Adams’ı 10 yıla yakın süredir tanırım. Brooklyn Belediye Başkanlığı döneminde tanıştığımız Adams’ın Türkiye’deki birçok seyahatine eşlik ettim ve Türkiye sevgisine bizzat şahit oldum.
Yaklaşık 2 yıl önce Türk dostu Adams, ABD’deki Türk Amerikan toplumunun da desteğini alarak New York Belediye Başkanlığı’na seçildi ve siyasi kariyerinde önemli bir yükseliş sağladı.
Adams ile geçen hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun The Marmara Oteli’nde yapılan International Sustainability Leaders (Uluslararası Sürdürülebilirlik Liderleri) yemeğinde bir araya geldim.
İlk sohbetimiz tabii ki devrim niteliğinde bir uygulama olan New York’ta cuma günleri ve ramazan ayı boyunca camilerde ezan okunmasına dair oldu.
Eric Adams şöyle dedi: “Seçim kampanyam boyunca şehirde yaşayan Müslüman seçmenin dertlerini dinledim. Kendi dininin güzelliklerini yaşamak isteyen insanlarımızın ezan okunmasına dair talebini seçim döneminde gündemime aldım ve seçimden sonra hemen uygulamaya sokmak istedim. Açıkçası hiç kolay olmadı. Hem bürokratik hem de toplumsal engellerle karşılaştık. Ama hepsini aştık. Bana destek olan Müslüman Amerikalılara karşı sözümü tuttum. Türkiye’de duyduğum ezanın o güzel sesi artık New York semalarında da yankılanıyor. Bu uygulama, bana büyük destekte bulunan Müslüman vatandaşlarımıza vefa borcumdu.”
Doğa ikinci anne