Peki Venedik’in turistik olmayan gizli köşeleri neresi? İşte meraklısı için butik bir Venedik rotası...Topkapı Sarayı’na kumaş
Venedik’in kanımca en gizli noktalarından biri 1459 yılında kurulmuş Bevilacqua kumaşlarının tarihi atölyesi. Dünyanın en pahalı kadife kumaşlarının üretildiği atölye Kremlin Sarayı’nın koltuklarından Nobel ödüllerinin yapıldığı salonun perdelerine, Hollywood yıldızlarının evlerinden ABD başkanının oval ofisinin duvarlarındaki kaplamalara kadar birçok önemli mekân ve isim için kumaş üretmiş.
Markanın son nesil temsilcisi Alberto Bevliacqua’nın söylediğine göre Venedikli tüccarlar markanın kumaşlarını Topkapı Sarayı’na dahi sunmuş. Satılıp satılmadıysa bilinmiyor. Günümüzde 200 iplik bobininin yer aldığı ahşap dokuma tezgahlarında metresi 5 bin Euro’luk kumaşlar rekor fiyatla sahiplerini bulmaya 500 yılın sonunda dahi halen devam ediyor.
2 dokuma ustasının bir haftada ancak bir metre üretebildiği bu kumaşlardan atölyede çanta ve kemerler de tasarlamış. Marka geçmişinde altından iplikten dahi kumaşlar üretilmiş. Tarihte 6 bin kadife dokuma atölyesi yer alırken bugün ise sadece bu marka ayakta kalabilmiş.
Kumaş ve dünya dekorasyon tarihinde önemli bir yeri olan bu atölye kapanmadan önce telefonla randevu alarak siz de ziyarette bulunabilir, 3 ay beklemeyi göze olarak bu tarihi tezgahlardan çıkmış bir kumaşa siz de sahip olabilirsiniz.
OrIent Ekspress ruhu
SIRA DIŞI TALEPLER
Geçen hafta Bodrum Edition Otel Genel Müdürü Mustafa Bulmuş ile Bodrum’daki yabancı düğünlere dair sohbetimiz beni oldukça şaşırttı ve mutlu etti.
Bodrum’da sadece Edition Otel’de eylül ve ekim aylarında 20 farklı düğün olacakmış. Bu, 60 günde 20 düğün, yani 3 günde 1 düğün demek. Düşünün, bu tek bir otelin rakamı...
Düğün sahiplerinin Bodrum’u seçmelerinin altında ise yazın nemsiz iklimleri tercih etmeleri, Bodrum’un bu anlamdaki eşsiz doğası, Türk otellerinin servis kalitesi, global bilinirliği ve daha önceki düğün sahiplerinin memnuniyeti gibi konular yatıyormuş.
İSTANBUL’UN İLKLERİNDEN
Bilgili Holding CEO’su Sinan Temo ile Nişantaşı’nda buluştuğumuz The Ritz Residence, 1972 yılında İstanbul’un ilk gökdelenlerinden biri olarak, ünlü mimarlar Doğan Tekeli ve Sami Sisa’nın çizgileriyle inşa edilmiş eski bir yapının yeniden hayat bulmuş haliydi.
İstanbul’un modern mimarisinin ilk yapıları arasında yer alan 210 daireli binanın geçirdiği restorasyon ve The Ritz gibi global marka ile buluşması, Bilgili Holding’in şehre kazandırdığı bir diğer mimari dönüşüm olmuş.
Temo, “Burayı yıkıp yeniden yapsak bizim için daha kolay olurdu. Ama böylesine çağdaş bir mirası şehre geri kazandırmak istedik. Avrupa kıtasında otel hizmeti olmayan ilk ve tekil The Ritz markalı konut projesini İstanbul’un global markaları arasına sokmuş olduk” dedi.
Holding tarafında aldığım heyecan verici haber ise Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Bilgili’nin Milano merkezli Bizzi & Partners firması ile anlaşma imzalayarak New York’un en yeni ve en iddialı gökdelenlerinden 300 metrelik 125 Greenwich konut projesini beraber geliştirecekleri oldu.
EVİM GÖKYÜZÜ
Yurtdışında 60’tan fazla ülke gezdim. Birçok yabancı ünlü ile röportaj yaptım. Görüştüğüm kişilere “Türkiye” dediğimde akla ilk gelenler arasında Nusret Gökçe’nin olduğuna şahit oldum.
Türkiye’nin sadece gastronomisini değil bir destinasyon olarak turizmini de yurtdışında temsil eden Gökçe ile anne ve babasının yaşadığı Erzurum’a yaptığı ziyarete ben de katıldım.
İstanbul’dan özel bir jetle uçtuğumuz köye gidişte tekrar gördüm ki 4 kıta arasında seyahat ederek yaşayan, zamanı yutan bir adamın ailesine vakit ayırması, şöhretin ve zenginliğin insanların maneviyatını aslında değiştirmediğini, aile sevgisine her daim ihtiyacımız olduğunun bir kanıtıydı.
Bu çılgın seyahat yoğunluğuna dair sohbet ettiğimiz Gökçe “Gökyüzü benim evim. Birçok pilottan daha fazla uçuyorum. Bazen aynı günde 3 toplantıyı 3 farklı ülkede yapıyoruz” dedi.
EKSİ 20’DEN HAYATA BAŞLADIM
Medrese çıkışı Nusret Gökçe’nin ailesini ziyarete gittik. Hem annesi hem babası büyük bir coşkuyla karşıladı evlatlarını.
Ben Affleck’ten ziyaret
1919–1986 yılları arasında cezaevi olarak kullanılan, Necip Fazıl Kısakürek, Nâzım Hikmet, Orhan Kemal ve Aziz Nesin gibi Türk edebiyatının ünlü isimlerinin hapis yattığı Sultanahmet Cezaevi, 1992 yılından bu yana Türk turizm dünyasına hizmet veriyor.
Günümüzde Four Seasons markasıyla hizmet veren otele ziyaretimde aldığım güzel haber ise Forbes Travel Guide tarafından 5 yıldızla ödüllendirilmiş olmasıydı.
Keza ikonik otel, meşhur Travel+Leisure dergisinin 2023 World’s Best Awards anketinde ‘dünyanın en iyi oteli’ ve ‘Avrupa’nın en iyi şehir oteli’ seçilerek Türkiye’nin global turizm sektöründeki konumunu güçlendirecek bir başarıya imza attı.
Tüm bu gurur verici gelişmelerden sonra en heyecan verici olan ise benim ziyaretimden tam 3 gün sonra Ben Affleck’in ailesiyle İstanbul’da tatil yapmak için bu tarihi oteli seçtiğini öğrenmek oldu.
İncelikli bir servis
JET-SET ROTA
Görünen o ki özellikle pandemi sonrası hem jet-set isimlerin hem de sanat dünyasının ünlülerin seyahat rotası Asya ülkelerinden Akdeniz’e daha da çok kaydı. Tüm bu isimlerin favori destinasyonlarına dair Londra’da sohbet ettiğim Otelz.com rezervasyon platformunun CEO’su Bertan Aner pandemi sonrası hangi ünlülerin nerelere niçin gittiğini tek tek anlattı.
Aner’in verdiği bilgiye göre Orlando Bloom, Nicole Kidman, Tom Hanks, Lucy Lui, Salma Hayek ve Kate Moss’un ziyaretçileri arasında olduğu Bodrum son 5 yılın en büyük atağına yapan Akdeniz tatil beldesi...
Antalya’nın ise ünlü aktör Jason Statham ve süper model Natalia Vodianova’nın ziyaretleriyle pandemi sonrası ünlüler camiasında popülerliği artmış.
Komşu kıyıda ise Mykonos Chris Hemsworth, Paris Hilton, Lindsay Lohan, Kim Kardashian ve Leonardo DiCaprio’nun favori destinasyonuymuş.
Özellikle Yunan mutfağının ve diğer adalara geçiş imkanının bu tercihte etkisi varmış.
İkonik sahil kulüplerini tercih eden
Sürdürülebilirlik mesajı
Londra’da yaşadığım için söyleyebilirim ki İngiliz kültüründe otomobillerin ve özellikle kültürel bir mirası temsil eden markaların yeri büyük. Bunlardan biri de İngiliz kültüründe derin bir yeri olan Range Rover. İngiliz Kraliyet ailesinin resmi olarak tüm araçları ,kortej otomobilleri dahil bu markaya.
Hatta Prens Philip vefat ettiğinde cenazesi dahi kendi tasarladığı özel üretim bir Range Rover ile taşınmıştı.
Hem kraliyet ailesi hem de İngiliz aristokrasisi işte bu kadar düşkün bu markaya ve yarattığı kültüre.
Türkiye’de aynı gusto ve derinliği yansıtan, Bodrum’daki Villa Maça Kızı’nın adeta üyelikli bir kulübe dönüştürüldüğü Range Rover House etkinliğine, Borusan Otomotiv İcra Kurulu Başkanı Hakan Tiftik’in davetlisi olarak katıldım.
Açıkçası bu İngiliz markanın sürdürülebilirlik ve sanat alanında oluşturduğu değerlerin yanında Bodrum’un gastronomi kültürünü benimsemesi ve desteklemesi hoşuma gitti. Markanın desteği ve Slow Food Bodrum platformu ile İtalyan şef
Avrasya lezzetleri
İstanbul’daki etnik mutfak hareketliliği cidden heyecan verici. Bunun son örneği Türkiye’nin tek iki Michelin yıldızlı restoranı TURK’un kurucusu şef Fatih Tutak danışmanlığından menüsü hazırlanan Gallada. İsmi Galata’dan gelen ve “suya inen yol” anlamına gelen mekân, The Peninsula İstanbul Otel’in deniz hattında yer alıyor.
Restoran İpek Yolu’ndan geçen Avrasya ticaret yollarının tarihi tatları, lezzetleri ve geleneklerini çağdaş bir şekilde sunmuş.
Bu yeni mekânı Türkiye’deki gastronomi dinamikleri adına “Oyunu Değiştiren” sıfatıyla yorumlayan Fatih Tutak ile sohbetimizde taşıdığı tüm heyecanı gözlerinde görebildim. Türk ve Asya mutfağının el ele yürüdüğü bir menü tasarlayan Tutak “Tarihi yarım adanın karşısında, Orient Express yolcularının dolaştığı sokaklarda, Asya’nın en köklü otel markasının içinde bir mekân oluşturunca ortaya böylesine iddialı bir restoran çıktı. Menü de yine tüm bu duygu ve değerler gibi İpekyolu kültürünün izlerini ve lezzetlerini taşıyor.Özellikle yabancı turistlerin Türk mutfağını görmek istedikleri seviyenin biraz daha kalıplarını kırmış, daha cesur ve gerçek anlamda köklerine inebilen bir mutfak olduğunu düşünüyorum. Türkiye’mizin coğrafi ve tarihi geçmişini tabaklara taşıdığımız Gallada, Avrasya kültürünün iddialı bir temsilcisi oldu” dedi.
Mimar Zeynep Fadıllıoğlu’nun tasarımını yaptığı restoranın Boğaz’a bakan dış ve özellikle de iç mekân tasarımını sıra dışı buldum.
Mekanın üst katındaki bir tekne içi hissiyatında tasarlanmış Topside Bar ise yine aynı seviyede hem Karaköy’ün liman kültürüyle hem de The Peninsula Otel’in lüks duruşuyla uyumlu bir konseptteydi.