Paylaş
*
İyice değişik bir iş haline geldi bu mesele. ‘Aman sahip olduklarını gösterme, nazar değer’ zihniyetinin hakim olduğu doğu ülkelerinin aksine, kapitalizm rüzgarının en sert estiği batı ülkelerinde ‘Göster, daha çok olsun!’ fikri öne çıkıyor.
Kim ne derse desin, bu sistemin bütün dünyadaki yaratıcısı Paris Hilton’dur. Kendi deyimiyle, genç yaşlarından itibaren New York partilerinde dolanmaya başladığı günlerde ve ailesinin servetini reddeder ama bir o kadar da gösterir tavırlarıyla herkes tarafından takip edilen biri olup çıkmıştı yıllar önce. Paris Hilton’a kadar ünlüler; kameralardan kaçan, şapkalarını yüzlerine kadar çeken, yakalarını kaldırıp arabalarına koşturan tiplerdi. Paris, ‘Gelin ve beni çekin!’ furyasını başlattı. Bir, iki defa çok özel videolarının basına sızmasıyla sarsılsa da bu yaşına kadar markasını çok iyi yöneten biri oldu hep. Parayla paylaşım yapmanın ve aracı olmaksızın direk markayla çalışmanın da mucidi olduğu söyleniyor. Bir anlamda sosyal medyanın divası yani kendisi.
*
Şimdi gelelim boynuzun kulağı geçtiği yeni dünyaya...
İki tür Instagram ünlüsü var. Birincisi ana akım medyada işler yapan, dizi filmde, filmlerde oynayan, şarkı söyleyen; yani bir mesleği olan, bu mesleği icra ederken ünlü olan ve bu ününün karşılığını sosyal medyada bulan insanlar.
Bu kategoriye giren dünya devleri 144 milyon takipçiyle Selena Gomez, 153 milyon takipçiyle Ronaldo, 123 milyon takipçiyle Beyonce gibi birçok isim. Bunların masif takipçi rakamları ve bu rakamların parasal karşılığı başka bir inceleme konusu. Bunları konuşmaya kalksam hayal gücüm yetmez, zaten bu kadar para benim ağzıma yakışmaz!
Bu ünlü tipinin bizdeki örnekleri ise bir dünya starı ve 19,5 milyon takipçili Nusret, 12,4 milyonla Burak Özçivit, 9,2 milyonla Hande Erçel, 6,3 milyonla Elçin Sangu, 6,8 milyonla Acun Ilıcalı, 9,3 milyon takipçili Murat Boz gibi isimler. Bu seviyede daha birçok ünlü isim var bizde de.
Tüm sosyal medyada olduğu gibi, bu kategorideki ünlülerde de ‘Instagram’a bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur’ felsefesi geçerli. Bu konuya yoğunlaşan ünlünün hesabı daha büyük rakamlara ulaşıyor ama esas mesele yine de ünlünün televizyonda, sinemada yaptığı ana akım işler ve başarıları. Yani birkaç milyon takipçi sahibi olabilmek için, sadece içerik üretip ‘takipçi kasmak’ yetmiyor bizde.
Çalışan kazanıyor, elması kızarıyor. Çok önem vermedikleri için, Kıvanç Tatlıtuğ gibi bir starın ya da Tarkan gibi dev bir ismin Instagram hesapları 2 -3 milyonda kalabiliyor.
*
‘Takipçi kasmak’ yani takipçi sayısını artırmak için sosyal medyaya özel içerik üretip, takipçilerini katlamaya çalışmak zorunda olan bir ikinci kategori var dünyada. Bu insanlar yaptıkları işlerden ünlü olmuş değiller.
Sosyal medya ünlüsü bunlar. Buradan ünlü olup, buradan paraya koşuyorlar.
Bu grubun lideri 125 milyon takipçiyle ve açık ara en büyük paylaşım etkileşimleriyle, dünyada ‘en çok beğenilen ilk on paylaşım’ listesine 3 tane fotoğraf sıkıştıran Kylie Jenner.
Bu kardeşimiz bildiğiniz gibi manken ama asıl sosyal medya fenomeni. Kendi evinde çekilen, ablasıgillerle birlikte rol aldıkları Kardashian şovunu saymıyorum, o saylanmaz! O şova ayakkabını koysan, gol olur! Şovda iki kere kapıdan görünen dünya çapında ünlü oldu.
Bu kızın sosyal medya başarısı bambaşka. Herkese tur bindirmiş durumda. Ha, ‘Ne yapıyor?’ derseniz; bir büyük prodüksiyonla setler kuruluyor, yüzlerce fotoğraf çekiliyor, biri seçiliyor, özenle düzenleniyor ve paylaşılıyor.
Ama sonuçta, özetle ve bence, kızımız kamera karşısında gerim gerim geriliyor, budur!
*
Birinci kategorinin para pul işleri bizi ilgilendirmiyor demiştik. Gelelim Kylie bacımızın başını çektiği ikinci kategoriye karşı hissettiğimiz haset duygusuna.
Bir röportajını izlediğim, 10,5 milyon takipçili TheFatJewish adlı değişik arkadaş, bir fotoğraf paylaşımı için yüz elli bin dolar aldığını açıkladı geçen. Yüz elli bin dolar, yani sekiz yüz bin Türk Lirası! KDV dahil mi acaba?
Sık sık elalemin paylaşımlarını kesip biçip, kendi uyarlamasını(!) yapmakla suçlanan bu oğlan; kendi fikrine kaldığında yere naylon serip, üstüne hardal sıkıp, ketçap dolu leğene düşme videosu çeken bir garip tipleme. Ama ayağına bilmem ne marka spor ayakkabıyı çekip, slip mayosuyla ve koca göbeğiyle havuz kenarında güneşlenirken bir fotoğraf paylaşınca, bir milyona yakın parayı cebe indiriyormuş meğer!
Bunun gibi o kadar çok insan var ki dünyada, inanılır gibi değil! Ekstrem partiler, muhteşem arabalar, hiç bitmeyen gece hayatı, üstüne bir battaniye çekip özel uçaklarda dinlenmeler, aslanlarla kaplanlarla boğuşmalar ve bir tek fotoğraf paylaşımına alınan yüz binlerce dolar.
Röportajında diyor ki TheFatJewish, ‘Benimki hiçbir şey değil, tek paylaşıma bir milyon doların altında konuşmayan bir sürü isim var. Kylie Jenner’ı hayal bile edemiyorum!’
Boş beleş işlerle milyon lira indiren sen bile hayal edemiyorsan, biz ne yapalım peki?
*
Sakin olalım, bizde tabi ki bu kadar para dönmüyor bu ikinci kategoride.
Sosyal medyadan ünlü olmaya çalışan, kendi çabalarıyla takipçi kasan, içerik üreten, farkını anlatmaya çalışan, skeç yazıp çeken, kameranın karşısına geçip bıdır bıdır konuşan bir dolu hesap sahibi var bizde de. Bizdekilerin farkı, bu işi kariyer olarak görenlerin manyaklık seviyelerinin daha düşük olması. Çok çılgın işler yapanlara markalar sıcak bakmıyor bildiğim kadarıyla. Bizde genelde komiklikler, şakalar şeklinde ilerliyor mevzu.
Bizdeki paralar çok daha düşük. İşe sıfırdan başlayan, 100 bin takipçiye yıllar sonra alnının teriyle ulaşmayı başaran, bu süreçte yüzlerce skeç yazıp çeken, gece gündüz bu işe emek veren ve beş kuruşsuz geçen iki yılın ardından, bir paylaşım için markalara anca iki bin lira telaffuz edebilen arkadaşlarım var. Her işte olduğu gibi, bizde hala bu konular ricayla minnetle yürüyor; pazarlıklar tanışıklık ve ilişkiler üzerinden devam ediyor.
Yüz bin takipçin yoksa da kimse yüzüne bakmıyor!
*
Batının ahlaksızlığını değil, ilmini, sanatını alalım tamam da baksana adamlar nasıl para basıyorlar!
Benim yüz bin olmama daha neredeyse yüz bin var!
Bizim apartmanın önüne naylonu serip; mayoneze, ketçaba bulanmam an meselesidir, haberiniz olsun!
*
Biz işimize, gücümüze bakalım, ruhumuzun peşinden gidelim. İşimiz fiziken insanların karşısına çıkıp güldürmek. 01 Şubat Cuma günü saat 21:00’de Sahne Beşiktaş’ta tek kişilik oyunum var. İstanbul’daysanız, gelirseniz, doksan dakika kesintisiz ve çok güleriz. Beklerim!
*
Not: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş