AKP’nin ataklarıyla bir yandan türban, bir yandan İmam Hatipler’e ÖSS’de katsayı uygulaması tartışmaları hızla devam ediyor...Yıllardır Türkiye’de İslam’ı siyaset arenasına çekmeye uğraşanların pompaladığı türbanlılar, İmam Hatipliler kamuoyu önünde artık mağdur! AKP ve diğer merkez sağ partiler bu mağduriyete körükle gidiyor. Çoğunluk mağdurların yanına geçiyor. Karşıtlar ‘anti-demokratik’ olmakla suçlanıyor, hatta ‘anti-demokratik’ görünmemek için bazıları sesini bile çıkaramıyor. Bazıları ‘Ya, alt tarafı türban, taksınlar her yerde, olsun bitsin’ demeye bazıları da ‘İmam Hatip mezunu, lise mezunu ne fark eder? İyi olan kazansın’ demeye başladı bile... Kamuoyu oluşuyor, dönüşüme az kaldı...Peki sorun sadece türban ve İmam Hatip sorunu mu? Bir örnek verip sorunun yanıtını size bırakmayı uygun buluyorum. Geçen hafta pazar günü Hürriyet’in arka sayfasında bir reklam vardı. Seven Hill reklamı... Aynı reklam bir ‘Cemaat Gazetesi’nin ikinci sayfasında da yer aldı. Küçük bir farkla. Bacak farkıyla... Söz konusu ‘Cemaat Gazetesi’nin reklam servisi mankenin çok az görünen bacak bölümünü ‘dindar’ okurlarının hoşgörmeyeceğini düşünüyordu. Ya da kadın dizini bu kadar göstermenin bile ‘günah’ olduğunu... Öyle ya da böyle, reklam ‘dini kaygılarla’ budandı ve öyle yayınlandı. Sakın yanlış anlamayın. ‘Cemaat Gazetesi niye böyle davrandı’ diye sorgulamıyorum. Gazete hedef kitlesini seçmiş, politikasını da ona uyarlamış... Bu kadarcık bile kadın dizi göstermenin okurlarının tahammül sınırlarını aşacağını düşünüyor. Bu nedenle de kendince okuruna saygısızlık yapmak istemiyor... Burada belki ‘reklamverenin iletişim özgürlüğünün kısıtlanmasından’ söz edilebilir, ama şimdilik konumuz o değil. Reklamveren de ‘Cemaat Gazetesi’nin okurlarına saygısından ‘gerekli değişikliği yapmış’ deyip geçelim. Peki ya ileride aynı ‘Cemaat Gazetesi’ kadının kolları da kapanacak derse? Peşinden başı açık olmaz diye diretirse? Hedef kitle yeterince büyürse, neden olmasın? Anlayacağınız konumuz türban ya da katsayı değil... ‘Hangi hedef kitlenin’ büyütülmek istendiği... Konumuz dini kaygılarla ‘süzgeç’ görevi gören ‘karar vericilerin’ sayılarının artıp artmayacağı...Şimdi soruyorum. Sorun gerçekten avuç içi kadar bir bez parçası ya da iki rakamlı bir katsayı sorunu mu? Bakkal hesabı devri kapandı Geçen hafta Banyan isimli bir restorana davet edildim. İstanbul’da Ortaköy’de. Nişantaşı’nda da bir tane var. Banyan’ın Ortaköy manzarası müthiş... Hem boğaz, hem Boğazköprüsü manzarası üst kattan ayaklar altında. Banyan’ın dokuz ortağı var. Ama asıl girişimciler Aslı Durukan ve eşi Cem Durukan... Aslı, Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu. Coca-Cola’da Cappy’nin ürün müdürü iken ayrılmış ve Banyan’ı açmış.Cem, hálá Coca-Cola’da, Aslı’nın akıl hocası hem de mönü danışmanı.. Aslı ve Cem, Coca Cola’da pazarlama adına ne öğrenmişlerse Banyan’da onu uygulamışlar..’Bravo’ dedim, ‘Bir pazarlamacı restoran açacaksa böyle açmalı.’ Banyan’ın ilk ilkesi pozitif farklılaşma... Mönüde tamamen özgün lezzetlere yer verilmiş. Portakallı biftek, chili teriyaki soslu sakede marine edilmiş fillet mignon, wasabili patates püresinde ızgara somon... Asya baharatları ve dünya mutfağı al takke ver külah haline getirilmiş... Suya salatalık ve limon katılmış... Tabaklar özel tasarım... Banyan’a özgü çaylar üretilmiş..İkinci ilke, tutarlı bir konsept.. İsim Banyan. Hint incir ağacı demek. Bu ağaç Asya’da ölümsüzlüğün ve gücün simgesi.. Logo Banyan ağacı yaprağından türetilmiş, personel önlüklerinden bardaklara her yere işlenmiş. Slogan, Asya kültürü ile turalı ‘food for the soul’ (ruhunuzu besler!). Dekorasyon yine Asya kültürü ile tutarlı. Tüller, dinlendirici renkler... Masalarda Japon Bonzailer..Üçüncü ilke, net fiyatlandırma... Alınan paranın hakkını vermek (good value for Money). Her müşteri ‘Az ödemedim, ama hakkını verdiler’ demeli... Yazlık mekanlarla aynı fiyat aralığında daha fazla değer sunmak. Yemek eşliğinde ücretsiz Kerem Görsev ve Aytek Şermet jazz akşamları... Kaliteden asla taviz vermemek. Katkı maddesi kullanmamak. Asya’dan ithal orjinal malzeme kullanmak..Sonuç, başarı... Banyan iki yılda hem öğlen, hem akşam dolup dolup boşalıyor. Bu devirde bakkal bile açacaksan, başarılı olmak istiyorsan bir pazarlama planı şart. Kime hitap edeceksin? Nasıl farklılaşacaksın? Fiyat stratejin, tanıtım stratejin ne olacak.. ‘Bakkal hesabı’ devri kapandı.. Devir pazarlama devri.. Hurley oraya taktı Liz Hurley’ün rol aldığı ikinci Magnum reklamı da yayına girdi. Hurley ilk reklamda olduğu gibi yine büyük bir tutkuyla, ağzını yaydıra yaydıra Magnum yemeye devam ediyor. Sonra karşısında bir dudağı yerde bir dudağı gökte bir adam görüyoruz. Hurley aşağılarda bir yerlere bakıyor. Birden ‘Acaba Hurley ilk reklamdaki gibi yine açıkta bir şey mi gördü?’ diye heyecanlanıyoruz. Görmemiş.. Hurley sadece şoföründen anahtarını istiyormuş.. Ama biz gördü sandık? Doğru söyleyin sanmadık mı? Bu son reklamdan sonra Magnum’un ne yapmak istediği iyice ortaya çıktı.. Magnum’a cinsel bir anlam yüklenmeye çalıştığı artık çok açık..Pepsi şahtı Pepsi mavi renge sahip çıkıyor. Coca-Cola kırmızısından farklılaşmak iyi bir şey. Peki ‘mavi’ rengi pekiştirmek için ‘mavi cola’ üretmeye gerek var mıydı? Cola, ‘cola rengi’ ile bu kadar özdeşleşmişken bu kadar zorlamaya gerek var mıydı? Yoksa ileride Pepsi sadece ‘mavi cola’ üretip Coca-Cola’dan farklılaşma yoluna mı gidecek. Olabilir.. Amerikan pazarı için her şey olabilir. Türkiye pazarı için Pepsi Blue henüz çok ütopik bir ürün. Pepsi, Pepsi Blue için harcadığı enerjiyi normal ya da limonlu Pepsi’ye harcasa çok daha iyi olur.. Sakız işi aştı Sakız işi yeni ürün konusunda iyice kendini aştı.. Şimdi de Vivident’ten Tarçınlı Damla Sakızı.. Vivident’in Tarçınlı Damla reklam stratejisi çok başarılı. Tarçınlı Damla ile Kazandibi arasında belleklere bağlantı kurdurmak çok yaratıcı. Lezzetin kanıtı olarak da ünlü aşçı Vedat Başaran’ı kullanmak işin tuzu biberi olmuş.. Kutlarım..Tang akıllandı Anne-baba onayını almadan kolay kolay çocuğa bir gıda maddesini yedirip içeremezsiniz. Hele de bu ürün ev içinde tüketiliyorsa, satın alıcısı anne tüketicisi çocuksa.. Hele de içinde katkı maddesi olabilir diye Anneler çocukların çok fazla yemelerine içmelerine izin vermiyorlarsa.. Tang’in yeni reklamındaki slogan: ‘Anneler her şeyin iyisi bilir’. Tang’in ne yapmak istediği hemen anlaşılıyor değil mi? Klasik ama çok doğru bir slogan. Annelerin gururunu okşamak her zaman işe yarar! Özür ve düzeltmeGeçen hafta Babalar Günü nedeniyle Durex’in bir ilanına yer vermiştim. Teknik nedenlerle ilanın tamamı çıkmamış. Özür diliyor bu hafta yeniden yayınlıyorum.ÇekirgelikEn iyi din, en fazla hoşgörülü olandır. (MME. DE GIRARDIN)