Ya ‘emperyalizmin işgal yürüyüşü’ değilse

17-25 ARALIK operasyonuna ilk tepkimi, ertesi gün şu cümleyle vermiştim: “Bir yolsuzluk operasyonu, bazen sadece bir yolsuzluk operasyonu değildir...”

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu’nun uzun yürüyüşüne ise başından beri şu gözle bakıyorum: Bir adalet yürüyüşü, bazen sadece bir adalet yürüyüşüdür...

Ama kesin bir inançla aksini düşünenler de var.

YA KURUNUN YANINDA YAŞ DA YANIYORSA

Hülya Koçyiğit, hapisteki gazetecilerin gazetecilikten yatmadığına gözü kapalı inanıyor. ‘Var bir suçları ki tutuklanıyorlar’ mantığıyla, körü körüne...

Demiyor ki ‘Ya içlerinde gerçekten yazıp çizdiklerinden ötürü yatanlar da varsa’...

Bir bakan, terörist bir yürüyüş olduğundan o derece emin ki... O yolları teröristler yürüsün diye yapmadıklarını söylüyor. Adalet talebinin yürüyüş gerekçesi olmasına üzülmüyor. Yollar için hayıflanıyor.

Demiyor ki ‘Ya haklılık payı varsa, ya gerçekten de karşı çıkılası adaletsizlikler yaşanıyorsa’...

Militanlık taşeronları, ‘emperyalizmin işgal yürüyüşü’ diye basıyor karalama cayırtılarını.

Haberin Devamı

Demiyorlar ki ‘Kriminalize ederek imkânsızlaştırdığımız şu demokratik protesto, yasaklanmasını savunduğumuz şu yürüyüş özgürlüğü var ya... Ya yarın tekrar bize de lazım olursa’...

KADER GİBİ PEŞİMİZDE

Dün hak arama ihtiyacı duyduklarında karşılarına dikilen ‘yasakçı kafa’yı, bugün onlar başkalarının karşısına dikiyor.

Yollara sloganik düşmanlaştırma barikatları örme işini, dün o barikatların ardına hapsedilenler üstleniyor bugün.

Kitap propaganda bile değil, yine silahtan tehlikeli.

Fikir vahim bir yanlış, ağır bir iftira filan değil, yine müebbetlik suç.

Serbest tartışma doğruyu arama zemini değil, yine içimizi karıştırma oyunu.

Gösteri ve yürüyüş haksız tepki değil, yine düşman hilesi, dış güç komplosu.

Sonuçta, gazetecilerin tutuklu yargılanması ve adalet yürüyüşü üzerine tartışmalarımız, içinden çıkılmaz bir akıldışılığa taşınıyor.

Mıntıka temizliğiyle ahali oyalamaya benziyor. Alın yazımızmış gibi, her gün delinin attığı taşı yeniden kuyudan çıkarma alıştırmaları yaptırıyor sanki gizli bir el bize.

KOÇYİĞİT’İN SORUNUNU NABİ HOCA YAZMIŞTI

‘Hülya Koçyiğit biliyorsa bize de söylesin gazetecilerin suçlandığı gazetecilik dışı faaliyetleri’ deniyor ya...

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma sorunu zannediliyor.

Haberin Devamı

Oysa sorun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sıkça yakındığı üzere bozulmuş, üstünde oynanmış, kurgulanıp saptırılmış, çarpıtılmış, başkalaştırılmış bilgi sorunu. Yoksa bilgisizlikten kaynaklanmıyor.

Sıradan, düz, bayağı, adi bir cehalet vakası sanmayın.

Bir nitelikli cehalet olayı. Kuşkunun, şüphenin devreden çıkarılması yoluyla, aklın uyutulup dolandırılması gibi bir şey.

‘ENFORMATİK CEHALET’ TEŞHİSİ

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın uzun yıllar önce kitabını yazdığı ‘Enformatik Cehalet’ durumu yani.

Tarık Buğra o kitabı tanıtırken “Okuyanlar, en ileri, en uyanık ülkelerde bile düşünme gücünün nasıl esir alındığını, beynin nasıl ve hangi amaçlar için robotlaştırıldığını görecek, ortaya çıkan tablo ile derin derin düşünüp sarsılacaktır” diye yazmıştı.

Haberin Devamı

Alın size, girdisiz bırakarak değil, girdi bombardımanıyla cahilleştirmenin kitabı.

Bilgi kirliliğiyle zekâ körelten, zihne dezenformasyon çorabı ören, göz boyamalı, muhtevalı,  içerikli bir cehalet türü.

Gerçek tartışma gündemlerini sulandırma vasıtası. Uydurulmuş, yapay, sahte bilgiyle örtbas etme aracı.

Kimlerin işine mi yarıyor olabilir?

Nabi Hoca’ya göre, dengelerin değişmesini istemeyen, toplumun gündelik hayatını hem de zorla tanzim etmek isteyen güçlerin işine yaradığı kesin...

Yazarın Tüm Yazıları