Paylaş
Kısacası; halkın çıkarlarını ona göz koyanlardan koruyacak tek seçenek olduğuna inandırma palavralarına dayanan... Halkçılığı ‘halk dalkavukluğu’na vardıran popülist iç siyaset için söylerler; ‘Bu kadar popülizm, komünizm getirir’ diye.
Yani sonu bataktır, fakirlik ve sefalette eşitlenmektir.
Hollanda örneğinde gördük ki...
Kurtarıcılığa soyunup halkı arkasına almak için, ‘tehdit ve saldırı altındayız’ paranoyasını kullanarak düşmanlık duygularını körükleyen dış politika
popülizmi de faşizm getiriyor.
HOLLANDA’YI ŞARLATAN KURTARICILARIN ŞERRİNDEN KİM KORUYACAK?
İç siyasette popülizmin, emeğini sömürüp zenginliğini çalanlardan koruma vaadiyle, geçmişte halkı nasıl soyup soğana çevirdiğini acı deneyimlerden biliyoruz.
Hollanda tecrübesi ise ‘milli duyguları’, düşman ve tehdit algılarıyla kamçılaya kamçılaya şahlandıran dış politika popülizminin ne kadar tehlikeli olabileceğini bir daha gösteriyor.
Yükselen aşırı sağın çılgınlıklarına karşı düne kadar makuliyeti savunan Başbakan Rutte, seçim günü yaklaşırken hâlâ dalganın önünü alamayınca havlu attı.
O panikle aklı, mantığı, sağduyuyu bir kenara bırakıp ırkçı-faşist rakibi Wilders’le popülizm yarışına girdi.
KAÇIK WILDERS Mİ BASİRETSİZ RUTTE Mİ?
Karşımızda, kazanmak için seçim savaşı bile çıkarmaya hazır bir kaçık olan Wilders... Ve onu alt etmek için onunla popülizm yarıştırmaktan medet uman bir basiretsiz, Rutte var.
Kaçıkla kaçık, basiretsizle basiretsiz olunmaz.
Rutte’ye kızıp göçmen ve Müslüman düşmanı Wilders’i iktidara getirmeyelim, mumla ararız sonra.
Kuran’ı yasaklayacağını, camileri kapatacağını söyleyen aklını kaçırmış İslamofobik bir faşisti, radikal bir ırkçı bozuntusunu mu Hollanda’nın başında görmek istersiniz?
Yoksa rekabet hırsına yenilerek saçmalayan, saygısızlaşan ama henüz aklını tam kaçırmamış, nispeten ılımlı bir ırkçı özentisinin Hollanda’yı yönetmesini mi tercih edersiniz?
WILDERS’İN İSTEDİĞİ BİZİ TAHTEREVALLİYE OTURTMAK
Papaza kızıp oruç bozmayacaksak seçimimiz bellidir.
Bir tarafta, kimin daha uzağa nefret ve ırkçılık fışkırtacağı maskaralığını başlatan hakiki ırkçı Wilders...
Diğer tarafta seçmenini kaptırmamak için ona öykünüyor gibi yapan, ‘ırkçılık lazımsa onun da dik âlâsını biz yapar, en adi ve aşağılık tatbikatını biz getiririz’ faşizanlığına göz kırpan sahte ırkçı Rutte...
Hangisini cezalandıracağız?
Bence popülizmin kendisini cezalandıralım.
Öbür ucuna binersek, bu cinnet tahterevallisinin kimi havaya kaldıracağı açık, tabii ki en deli olanını...
Kendisine de kaldıraç hizmeti verecek diye düşünen siyasetçimiz, yanılır.
Wilders’le Rutte’nin popülizm rekabeti, onlardan biri günü kurtarsa bile... Hollanda’ya ne şerefle itibar ne irtifa kazandırdı ne de Hollandalıların çıkarına yaradı.
Kurduğu tahterevalliye bizi oturtmayı başarırsa, ki en çok isteyeceği şeydir, Wilders’in kaybedeceği bir şey yok.
Fakat Hollanda ve Hollanda’daki kardeşlerimizle bizim görecek çok zararımız var.
Rutte’yi cezalandıralım derken aman ha Wilders’i parlatıp sevindirmeyelim.
POPÜLİZMİN SONU BERBAT
Şimdilik, kendimizi de cezalandırmak, ayağımıza kurşun sıkmak anlamına gelecek popülist yaptırımlardan kaçındı hükümet.
CHP’nin ‘lafta kalmasın tepkiniz, hemen bütün ilişkileri askıya alın’ baskısına boyun eğmeyerek sorumlu davrandı.
Hükümete ‘üzerimde baskı var’ deme fırsatı verdiği, muhataplarına karşı elini güçlendirdiği için CHP de doğrusunu yaptı.
Muhalefetin, iktidardan bir adım ileri gitmesi bazen iyidir.
Ama popülizm rekabetini tırmandırarak sorumsuzluğa zorlamamak kaydıyla.
Hamasi maskaralıklarla, sloganik şişinmelerle kalabalıkları galeyana getirerek baştan çıkaran ‘popülizm şehveti’ne kapılmanın sonuçları ortada.
Ülkesine deli gömleği giydirdi Rutte.
Mesele; referanduma gün sayan iktidarımızla muhalefetimizin de bu krizi yönetirken oy hesabına kapılıp aynı şeytana uymaması.
Paylaş