Paylaş
Geçenlerde yaşadığım böyle ilginç bir olayı anlatayım size...
Uzakdoğu’dan döndüğüm günlerdi. Akşam yemeğinde arkadaşlarımla dışarı çıktım, yemek sonuna doğru da ayakkabılarımı çıkardım ayağımdan.
Çıplak ayak olmak hep özgürlüktür benim için...
Bütün gün ayaklarımı yoran ayakkabılarla devam etmektense, bıraktım Ajda Pekkan falan olmayı, aldım elime ayakkabıları, yalın ayak çıktım restorandan.
Kapının önünde yağmur çiseliyor ama ben yalınayak sokaklarda olmaktan çok mutluyum. Ne fotoğrafçı var ne gören birileri...
İstanbul’da yağmurda yalın-
ayak atmışım kendimi sokağa.
Arabam biraz ileride duruyor, oraya kadar tek başıma yürüdüm, kapıyı açtım atladım arabaya... Şoförün gelmesini bekliyorum.
O sırada kapı açıldı şoför koltuğuna bir kadın oturdu... Ön koltuğa başka bir kadın...
Arkaya bakmalarıyla birlikte, “Aaaa Ajda Pekkan” diye çığlık atmaları bir oldu. O sırada arka koltuğa, yanıma başka bir kadın geldi...
“Evet ben Ajda’yım da siz kimsiniz” dedim kızlara...
O sırada jeton düştü, rengi de modeli de benimkiyle aynı olan başka bir otomobile binmişim...
“Çok özür dilerim, sizin arabanıza bindim galiba yanlışlıkla” dedim...
Elimde ayakkabılarım çıplak ayakla hemen inmeye yeltendim...
O kadar naziktiler ki, “Lütfen Ajda Hanım inmeyin, izin verirseniz sizi gitmek istediğiniz yere kadar biz bırakalım” dediler...
“Eve gideceğim ama benim ev biraz uzakta hiç zahmet etmeyin” dedim.
“Ne zahmeti, biz çok seviniriz kız kıza sohbet ederiz” dediler...
O kadar tatlıydılar ki, “Tamam” dedim.
Biz önde, arkada benim araba, eve doğru yola koyulduk.
Yol boyunca sohbet ettik, güldük, eğlendik. Yolun nasıl geçtiğini anlamadık, bir baktık bizim evin önüne gelmişiz...
“Çok naziksiniz, lütfen eve gelin, bir kadeh bir şey ikram edeyim size” dedim.
Beni kırmadılar, eve girdik...
Oturduk evde de sohbet ettik.
30’larında ünlü bir avukatlık bürosunda çalışan üç güzel ve başarılı kadındı...
Bir baktım hiç tanımadığım üç kadınla evimde oturmuş, gülüyoruz, eğleniyoruz.
O gece dört kadın çok eğlendik...
Yeni arkadaşlar edindim.
Hayatın sürprizleri bizi bir araya getirdi.
Ben o yanlış otomobile binmesem belki de hayatımız boyunca hiç karşılaşmayacaktık.
Şimdi ise arada bir buluşmaya karar verdik. Hayatın bu sürprizlerini seviyorum...
Kenan Işık
Cuma günü tam Twitter falan uğraşırken hepimizin yüreğini ağzına getiren bir haber geldi.
Kenan Işık, spor yaparken kendini iyi hissetmeyerek yere düşmüş ve kafasını çarpmış.
Bilinci kapalı halde kaldırıldığı hastanede ameliyat edildi.
Hastanenin yaptığı açıklamada cuma akşam saatlerinde hayati tehlikesi sürüyordu sevgili Kenan Işık’ın... Umarım bu yazı gazetede çıktığında çoktan sağlığına kavuşmuş olur...
Sadece benim değil, televizyon seyircisinin pek çoğu için yıllardır değişmeyen bir klasik haline geldi “Kim Milyoner Olmak İster”...
Usta oyuncu, oyunlarıyla tiyatroseverlerin, yarışmasıyla herkesin gönlünde taht kurdu...
Allah’tan tek dileğim, onu sevenlerine bağışlaması.
Bizi yasa boğmaması...
Özgürlük yoksa
Perşembe akşamı Twitter yasaklandı, cuma günü tüm dünya bizi konuştu. Bir anda Pakistan, Tunus, İran “demokrasileriyle” yan yana anılmaya başlandık. Olacak iş değil...
Bilimde, sanatta, müzikte, sporda konuşulmamız gerekirken, biz bunu hak eden bir toplumken, yasakçı zihniyetimizi dünya konuşuyor! Çok acı, çok üzücü.
Bu yasağa gerekçe olarak özel hayatın ihlali gösteriliyor.
Ben ki sahte hesaplar yüzünden sosyal medyada başı en çok ağrıyan isimlerden biriyim.
Cuma günü toplum olarak yaşadığımız karabasanı görünce, sosyal medyada yaşadığım tatsız olayları bile unuttum.
“Aman gerekiyorsa benim başım ağrısın” dedim... Yeter ki özgürlüklerimiz gitmesin...
İnsan özgürlüğü elinden alınınca kıymetini daha iyi anlıyor.
Özgürlük yoksa, biz de yokuz.
Paylaş