Anılarınız mı sizin için değerli, yoksa geleceğiniz mi?
Şöyle açarsak...
Bir masaya oturduğunuzda daha çok hatıralarınızı mı konuşuyorsunuz, yoksa önümüzdeki günlerde yapmayı planladıklarınızı mı?
Hele hele biraz konuşkansanız.
Sık görüştüğünüz dostlarınıza sorun bu durumu aslında...
Bakalım, anılarınızdan mı bıkmışlar, yoksa gelecek planlarınızdan mı?
Bıkmışlar diyorum, çünkü maalesef insanların çoğu dinlemeyi değil, konuşmayı seviyor.
Belli ki, aşk-sevgi ile hırs kavramları birbirine karışmış.
Her nasılsa her ilişkinin adı “aşk” olmuş.
Yan yana görülen herkese “aşk yaşıyorlar” yakıştırması yapılıyor ya...
Olmaz bence, olmaz, kızıyorum, üzülüyorum.
Aşk bu kadar “ucuz” olamaz.
Bence...
Aşk nedir, ne değildir?
Çünkü...
Havalar birden öyle ısındı ki, çevremizdekilerin ilk lafı belli ki, “of ya çok sıcak” olacak...
Klima üreticileri ve BEN hariç. Çünkü oldum olası üşürüm ve o yüzden çok severim sıcağı.
Kime “merhaba” desek, “Bu ne sıcak ya” diye şikayetlerine kulak misafiri olacağız.
Halbuki, daha bir ay önce “Bir türlü ısınmadı havalar, donuyoruz” diye şikayet ediyorduk ama o günleri asla hatırlamayacağız.
Çünkü insanoğlu böyle...
Nankörüz...
Çabuk kızanlar, çabuk darılanlar...
Etmediği lafı bırakmayanlar ve sürekli “bela” okuyanlar...
Kazık yiyen çok, kazık atanlar ortada yok gibi...
Herkes mi kötü diye düşünürken...
“Öfke kontrolü problemi” yaşayanlara, kendi düşüncelerimi aktarayım istedim.
Vallahi ne bela okuyun, ne kafaya takın, dönün arkanızı, önünüze bakın, ama...
O kadar da boş bırakmak olmaz. Sadece Allah’a havale edin...
Hem de madde, madde:
1- Öncelikle tatilinizi 3 parçaya bölün... Sadece 15 günlük bir tatiliniz olsa bile, 5’erden 3 parçaya ayırın... Belki yol masrafı artar ama kısa olan, tadı damağınızda kalan her şey daha güzeldir ve unutulmaz.
2- Tatilinizin ilk bölümünde sakin bir yere gidin... İlk hedef eğlenmek değil, dinlenmek olmalı...
Seviyorsanız, pek kimselere görünmeden bronz da olursunuz. İkinci bölüm, kesinlikle eğlence...
Üçüncü bölümse, kışa girmeden huzur bulma tatili olmalı...
3- Tatilde, yaz aylarının da insanın kalbini ısıtan sıcaklığı içerisinde öncelikle “aşk”ı hedefleyin.
Yoksa bulun, varsa mutlaka tazeleyin! Çoluk çocuğa karışmış olmanız, “aşk”ı unutmanız, hafife almanız anlamına gelmez.
Hep, kendinize nasıl dikkat etmeniz gerektiğini söylerim.
Hep, “Dikkat, dikkat” diye yazarım... Şimdi belki şaşıracaksınız ama diyorum ki;
“2015’i dağıtma yılı ilan edelim!”
Dağıtma derken...
Sadece “kendimize” oynayalım, canımız ne istiyorsa yiyelim, içelim...
“Yaz geliyor, kilo verelim” vs.
diye canımızı sıkmaktan vazgeçelim.
Şarkı söylemek bahaneydi...
Son yıllarda daha iyi anlıyorum, şarkı söylerken başka şeyler yapmışım ben.
Mesela, o yılın moda olacak takılarını belirlemiş, modaya yön vermişim.
Seslendirdiğim şarkılarla ‘şiddete dur’ demişim, sloganlar yaratmışım.
Sosyal sorumluluk projeleri başlatmışım, teknolojiyi yükseltmişim ve tüm bunları sanatla dile getirmişim.
Devam edeceğim ama büyüyerek değil, çoğalarak değil...
Azalarak, eleyerek, hayatımda yaşadığım hiçbir şeye şaşırmayarak.
Bir tanıtım toplantısında bana olan sevgisini dile getirmiş ve benimle birlikte şarkı söylemek istediğini açıklamış.
Çok teşekkür ediyorum güzel sözleri için...
Serenay, benim de genç kuşakta en sevdiğim ve başarılı bulduğum oyuncular arasında.
“Medcezir” dizisini uzun süre takip ettim.
Orada seslendirdiği şarkıları da biliyorum.
Ve size bir şey söyleyeyim mi, ben “Medcezir”de ne zaman Serenay’ı şarkı söylerken görsem, aklıma hep Jane Birkin geldi.
Serenay’ın sesi bana hep Jane Birkin’i çağrıştırıyor.