İLK yarının neredeyse tamamında oyunu kontrol eden, rakibe basan ve ayağa top yapan taraftı Trabzonspor. Her ne kadar gol atamasalar da oynadıkları futbol keyif verdi.
Organize paslarla hücuma çıkarken bir Premier Lig takımı görüntüsü verdiler. Rakibe de bir-iki pozisyonun haricinde hücum şansı vermediler. Ancak final paslarında aynı başarı yoktu. İleride Umut topla istediği şekilde buluşmakta zorlanınca gol de gelmedi. İkinci yarı Teofilo ve Gabric değişiklikleriyle hücumda daha farklı bir görüntü ortaya çıktı. Yine iyi pas yapan, oyunu pozitif oynayan, baskı kuran taraftı Trabzonspor. Karşısında, “1 puanı nasıl kurtarırım”ın hesabını yapan bir rakip vardı. İlk yarının aksine oyunu rakip ceza sahasının içerisine yıkmayı başarmasına rağmen, ama şanssızlık ama zaman zaman beceriksizlik artık adı her neyse, Trabzonspor’un ihtiyacı olan golü getirmedi.
Acınacak halde
Alanzinho-Teofilo değişikliği her ne kadar tribünleri umutlandırdıysa da Teofilo özellikle bu görüntüsüyle Trabzonspor kalibresindeki bir takımın golcüsü olmaktan uzaktı. Öyle ümit ediyorum ki, uyum sorununu kısa sürede üzerinden atıp Süper Lig’in çok daha mücadeleci ve zorluk derecesi yüksek bir lig olduğu gerçeğiyle beklentilere cevap verecek bir düzeye gelir. Ehliyetsiz ve yeteneksiz insanların elinde sahalarımızın zeminleri acınacak hale geldi. Bu hafta da Gabric zemin kurbanı oldu. 2016 Avrupa Şampiyonası’na aday ülkeye yakışmıyor bu görüntüler.