Devlet memuru nasıl nayloncu oldu?

BUGÜN size; hiçbir ticari faaliyeti bulunmayan, sabah evinden işine, akşam işinden evine gidip gelen, dördün birinden maaş alan devlet memuru Hamdi T'nin, nasıl ‘nayloncu’ olduğunun ve ağır ceza mahkemesinde hapis istemiyle yargılandığının hikayesini onun kaleminden anlatacağım.

‘‘Devlet memuruyum. Oturduğum apartmanın iki yıldır yöneticiliğini yapıyorum. 48 dairelik apartmanın tadilat ve onarım işleri için zaman zaman çimento, kum, kiremit, kireç ve alçı malzemelerine ihtiyaç duymaktayız. Bu malzemeleri, daha önce yöneticilik yapmış arkadaşlarımın tanıştığı ve fiyatını uygun bulduğumuz zaman alış yaptığımız, parasını veresiye olarak sonradan ödediğimiz bir firmadan almaktayız. Bu kişi ile tanışıklığımz dört yılı geçmektedir. Aldığımız her malın faturaları, irsaliyeleri ile birlikte dosyalarımızda mevcuttur. Bu satıcının karşı inceleme neticesinde faturalarının sahte olduğu gerekçesiyle, apartman yönetici sıfatıyla ben ve benden önceki iki yönetici; sahte fatura aldığımız suçlamasıyla ağır cezada yargılanmaktayız. Sizin köşe yazılarınızı okuyunca bize umut ışığı olacağınızı düşündük. Böyle adalet olur mu? Bu nasıl yasa? Mal alan hangi şahıs, mal aldığı firmaya senin faturaların sahte mi diye sorabilir, bunu nasıl anlayabilir?’’

TEMİZEL NE DEMİŞTİ?

Vergi kanunlarımızdaki 1998 yılındaki değişiklikler sırasında yeni tanımı ile kapsamı genişletilen naylon faturayı; ne siz, ne ben, ne de Maliye Bakanlığı'nın hiç bir yetkilisi anlayamaz. Çünkü bu faturalar Vergi Dairelerine kayıtlı işyerleri olan, vergi daireleri tarafından yoklama yapılarak varlığı tespit edilen firmalar tarafından kesilir. Ayrıca bu faturalar, Defterdarlıklar tarafından yetki verilmiş anlaşmalı matbaalarda bastırılır. Bütün şekil şartları eksiksiz olarak mevcuttur. Bu işlerle, elinde devlet gücü olmasına rağmen başa çıkamayan Devlet, nayloncularla mücadele sorumluluğunu vatandaşa devretmiştir.

1998 yılında Vergi kanunlarındaki değişiklik çalışmaları sürerken çeşitli defalar görüştüğümüz Sayın Bakan Zekeriya Temizel bizi arayarak ‘‘359'ncu maddedeki sahte ve muhteviyatı itibarı ile yanıltıcı belge tanımlarındaki değişiklikleri ve hapis cezalarını sahtekarlar için getirdiklerini, buna karşı çıkılmasının haksızlık olduğunu’’ söyledi. Ben de kendilerine, ‘‘Bu tür düzenlemelerin hep hırsızlar ve dolandırıcılar için yapıldığını, fakat hiç kimsenin onlara hesap sormaya cesaret edemeyeceklerini ve bu ağır cezaların sıradan vatandaşlara uygulanacağını’’ söyledim. Kendileri bana, rahat olmamı bu uygulamanın sadece sahtekarlara yapılacağını ifade etti. Daha o zaman bu değişikliklere karşı yazılar yazarken sadece vergi mükelleflerinin başlarının derde gireceklerini düşünmüştüm, ama sorunun bu boyutlara ulaşacağını doğrusu görememiştim.

Düşününüz, işyeri bulunmayan, vergi mükellefi olmayan bir devlet memuru; yöneticisi olduğu apartımanın tamiri için malzeme satın aldığı gerçekte var olan firmanın nayloncu sayılması nedeniyle, kendisi de nayloncu sayılıyor ve ağır ceza mahkemelerinde sürünüyor.

İşin ilginç yanı ‘dördün birinden maaş alan naylonzede devlet memuru Hamdi T.’ aldığı hapis cezasının yanı sıra ‘sabıkalı’ siciline kaydolacak ve devlet memurluğu görevine son verilecek. Hem işinden, hem ekmeğinden olacak.
Yazarın Tüm Yazıları