Paylaş
Bize 15 gün süren müthiş bir heyecan yaşattınız…
Hiç yılmadınız…
Geri adım atmadınız…
Futbolun ara verdiği günlerde bize spor zevki yaşattınız…
Bir sezonda 82 şer maç oynadınız…
Aldığınız paraları sonuna kadar hak ettiniz…
Avrupa’da son dört takım arasına girerek, ülkemizi temsil ettiniz…
Teşekkürler, şampiyon Anadolu Efes…
Teşekkürler, Fenerbahçe Beko…
Her maçta formasını sırılsıklam yapan Dunston’a
Bize basketbol resitali yaşatan, hiç çıkmadan oynayan Larkin ve Micic’e,
İki 5 numara sakatlanınca, müthiş bir yük taşıyan Melli ve Kalinic’e,
Babasını kaybeden Sloukas’a, yüreğini koyan Muhammed Ali’ye,
Hepinize teşekkürler…
***
Yeni oyunculardan kurulu bir kadroyu 18 yıl sonra Final Four’a götürüp final oynattığın için,
Efes’i 10 yıl sonra Türkiye Şampiyonu yaptığın için,
Takımını sürekli diri ve motive tutabildiğin için,
Fenerbahçe Beko gibi bir takımı kendi sistemi dışına çıkarmayı başardığın için,
Serinin son iki maçında kulübeden iki Türk oyuncu çıkartarak oyunun kaderini değiştirdiğin için;
Tebrikler sahanın içindeki Ergin Ataman…
***
Her kaybettiği maçtan sonra, sahanın dışına çıkan,
Pardon, bu cümleyi düzelterek tekrar yazmalıyım…
Maçı kaybedeceğini anladığı anda, oyunu sahanın dışına taşıyan,
Rakip kulübün başkanına, durduk yerde “azmettirici” diyen,
Başkanı kim olursa olsun, Fenerbahçe başkanına hakaret etmeyi kendine sermaye yapan,
Kaybettiği maçtan sonra, “Ataşehir’e gelmeyeceğim” diyen,
İkinci maçı kazandığı anda söylemini geri alan,
Hakemlere sürekli anons çağrısı yapan,
Kaybettiğini anladığı anda, genç oyuncuları sahaya sürerek onlara ‘setlik’ mesajı veren,
Rakip taraftarı tahrik edip, küfür edilmesini sağlayarak kendisini “mağdur” pozisyonuna sokan,
Son maçta, yarı finalde eledikleri Galatasaray taraftarını desteğe çağıran,
Efes gibi köklü bir camiayı dönüşü olmayan ittifak ve ihtilaflara sürükleyen,
Galatasaray gibi köklü bir camiayı, “yarıştıkları bir alanda başka takımın zaferi ile şölen yapmak” gibi küçük düşüren bir noktaya sürükleyen,
Ayrılıkları körükleyerek, kendi yerini güçlendiren,
Geren Ataman’ı tebrik etmeyeceğim!
Ataman’a bir uyarıda bile bulunmayan Türkiye Basketbol Federasyonu’nu da tebrik etmeyeceğim!
Bütün sezon boyunca takımlarının yanında olan, deplasmanda onu hiç yalnız bırakmayan,
Kombineler çıktığı anda bitiren,
Kaybettiği zaman bile takımını alkışlayan Fenerbahçe taraftarına da, tebrikler…
Ancak, salona sadece Ataman’a küfür etmek için gelen Fenerbahçe taraftarlarını da tebrik etmeyeceğim…
***
Bize 5 senedir Final Four yaşatan,
Son üç senedir üst üste Türkiye Şampiyonu olan,
5 oyuncusu sakatlanmasına rağmen, hiç şikâyet etmeden ve hiç pes etmeden yarışı sonuna kadar götüren,
Bazı maçlarda doğranmasına rağmen, bir tek “hakem” lafı etmeyen,
Kaybettiği anda rakibini tebrik eden,
Madalya törenini sonuna kadar izleyip rakibini alkışlayan,
Taraftarı sürekli kendi takımlarını desteğe çağıran, Obradovic’e tebrikler…
Nasıl kazanılacağını öğretmişti… Şimdi kaybetmeyi de öğretti…
***
Dolu dolu geçen bir sezonun ardından tebriklerimi ve sitemlerimi azdım…
Biliyorum ki birçoğu sizleri kızdıracak…
Olsun!
Bunlar benim düşüncelerim…
Ülkemizdeki gidişattan korkuyorum ve uyarmak zorunda kalıyorum…
Kendimce görevimi yapıyorum…
Rakip tarafa nefret söylemlerinde bulunarak, kendi taraftarını kemikleştirmek ve genişletmek; geçerli ama zararlı bir yoldur!
Başta kazançlı gibi gözükse bile zararı uzun dönemde ortaya çıkar…
Bakın Yunanistan ve Sırbistan da bizim gibi keskin ve sahanın dışına çıkan rekabet ile basketbollarını büyütüyorlar.
Ancak bu büyüme sağlıklı değil…
Bir gün patlar!
Yunanistan’da patladı bile…
İspanya’da da keskin bir rekabet var. Ancak sahanın dışına taşırmamaya çalışıyorlar…
Dikkatli olmamız gerekiyor…
Basketbolu ülkenin 1 numarasına taşıdık ancak bunu basketbolun asaletini bitirmek pahasına yapmayalım!
Çim sahada kazandığımız kötü alışkanlıkları, parkeye taşımayalım!
Futbolu örnek almayalım, hatta futbola örnek olalım!
Daha zordur ama basketbolu ‘nefret’ ile değil ‘sevgi’ ile büyütelim!
Paylaş