Paylaş
Bizim ülkenin standartlarında yeteneklisiniz…
Milyonlarca gencimizin olmak istediği yerdesiniz…
Ancak tam bir hikâyesiniz!
Aslında bir “hiç” siniz!
Zengin ve şımarık birer topçu olarak adınız geçecek ama sizi kimseler hatırlamayacak…
Giydiğiniz formanın ne olduğunu bilir misiniz?
Eda Erdem’e bakın, belki anlarsınız!
***
Siz, Eda Erdem’i tanır mısınız?
Size yöneticileriniz, Eczacıbaşı-Fenerbahçe kadın voleybol yarı final maçını izlettirsin…
O Çubuklu formanın nasıl taşınacağını, size o kızımız anlatacak…
Ben olsam ceza falan vermem size…
Sabah akşam Eda Erdem’i izletirim…
“Belki utanırsınız” diye…
“O Çubuklu formanın değerini belki anlarsınız” diye…
***
Elbette lafım size…
Emenike’ye, Sow’a bir şey anlatamam…
Onlar bugün burayı “çiftlik buldular”, yatacaklar… Yarın bir başka çiftliğe kaçacaklar…
Ama siz buradasınız…
Belli ki hiçbir yere kaçamayacaksınız…
Bu halk ile burada yaşayacaksınız… Bu sorumsuzluk ile giderseniz bilin ki;
Beş sene sonra para kazanmış birer balonsunuz…
***
Diyeceksiniz ki;
------Takımın sahibi yok!
------ Hata başkanda, antrenörde veya bir başka birinde…
Hepsi doğru…
Başkan, Mahmur Uslu ile birlikte; “bu işi en iyi biz biliyoruz, gelenlerin hepsi sahtekâr, biz yaparız bu işi” dediler…
-----Beceremediler…
Peki siz?
Bizim ülkemizde özellikle futbol, sistemsizlik üzerine kuruludur…
Bazen antrenör çıkar sorumluluk alır…
Bazen başkan çıkar ortaya sorumluluk alır…
Hiç biri olmadı mı birkaç tane forma aşkı demeyeceğim…
“Yenilmeyi sevmeyen” oyuncu çıkar ortaya…
Karakterlerini koyarlar…
Onlar, Tuncay Şanlı gibi, Auello gibi unutulmazlar…
***
Gerçeği konuşalım;
Bu işlerin forma aşkı gibi romantik yönü de yok…
Karakter ile ilgisi var…
Artık Dünya futbolu kazanmayı çok arzulayan –Winner- oyuncu aramıyor… Orayı geçti!
“Kaybetmekten nefret eden oyuncu” arayışı peşinde…
Futbol avcılarının kriterlerinde;
Birinci sırada, “yetenek” yok artık…
Birinci sırayı, “Kaybetmekten nefret eden oyuncu” aldı…
Yani sizler yoksunuz(!)
Sizler, “kaybetmeyi alışkanlık haline getiren”, “kaybetmenin mazeretini kendinden başka yerde arayan topçular” grubundasınız…
Şimdilik bu ülkede iş yaparsınız…
Ancak yarın yoksunuz…
***
Fenerbahçe seyircisi sezon başlarken verdi sizin notunuzu…
Sizlerin kaçak oynayacağını bildiği için onlar kaçtı tribünden…
“Biz bu filmi biliyoruz… Bunları izleyemeyiz” dediler…
Şimdi, “bu rezillik bir an önce bitsin” diyorlar…
Lefter ve Can Bartu’nun formaları yıkanıp kurutulmak için asıldığında 5.000 kişi toplanırdı…
Sizi tanıdı bu taraftar…
“Ben bunları izleyemem” dedi...
“Bunlar, “gündüz” değil “gece” oynamayı seviyorlar, bana değil yaptıkları işe saygıları yok” dedi…
Haklılarmış…
***
Bakın Cuma günü basketbol takımı sahne alacak…
En ucuz bilet 1200 TL…
Salonda yer yok…
Sizin maçlara gelen yok…
Farkında mısınız?
Yoksa hala, “aldığım paraya, yaptığım sözleşmeye bakarım mı” diyorsunuz?
Sırp çocuğu Kalinic, sınırlı yeteneği ile o formanın hakkını veriyor…
Nijeryalı Udoh, Atatürk’ü sizden daha iyi biliyor…
Bu taraftar da onların hakkını veriyor…
Yenilseler de başlarını üstünde taşıyor…
***
Bu işin milleti, ırkı, dini, yoktur…
Sizler bizim kahramanımız olsanız, elbette çok daha mutlu olurduk…
Ancak ne o yürek varmış, ne de işinize olan ciddiyet…
Bir Kuyt olamadınız… Bir Webo bile olamadınız…
En iyisi sizler sabah akşam, Eda Erdem’i izleyin!
“Adam” lığın cinsiyet ile ilgisi olmadığını anlayın!
Formaya olan aşkı, tutkuyu ve bulunduğunuz yerin değerini anlayın…
Hiç olmadı bu hafta sonu basketbol maçlarını izleyin!
Üzerinize giydiğiniz Sarı lacivert formanın ne olduğunu anlayın!
Paylaş