Paylaş
Tarih boyunca hep önemli bir yere sahip olan Edirne’nin geçmişi çok eskilere dayanıyor. Şehir ilk çağlarda Orta Asya’dan göç edip buraya yerleşen Traklar tarafından kurulmuş. Adına da Uskudama denmiş. MS 124’te Trakya’yı gezen Roma İmparatoru Hadrian, Edirne’ye kendi adını verip ‘Hadrianapolis’ demiş; zaman içinde bu isim Edirne’ye dönüşmüş. Yüzyıllar boyunca birkaç kez el değiştirdikten sonra 1361’de Sultan 1. Murat tarafından fethedilerek Osmanlı İmparatorluğu’nun taht şehri olmuş. Osmanlı’da Der-i Saadet (Mutluluk Kapısı) adıyla anılmış. 1829’da ve 1877-78’de Rusların, 1913’te Bulgarların, 1. Dünya Savaşı’ndan sonraysa Yunanların yönetiminde kalmış. Lozan Antlaşması sayesinde Türkiye’nin sınırlarına dahil olmuş. Bu geri dönüşün anısına yapılan Karaağaç’taki Lozan Anıtı şehrin hafızasında önemli bir yere sahip.
Sinan’ın ustalık eseri Edirne’de ilk adımınızı Selimiye Camisi’ne atmalısınız. Mimar Sinan’ın ‘ustalık eseri’ olan Selimiye, Edirne’nin simgesi. Tarihi bir meydanın ortasındaki caminin hemen arkasında Sultan Selim Saray Hamamı’nın kalıntıları ve küçük bir parkta bir araya toplanan eski Osmanlı mezar taşlarından oluşan koleksiyon var. 3. Murat’ın, camiye gelir sağlamak için Mimar Davut Ağa’ya yaptırdığı Selimiye Arastası’ysa turistik ürünler satan mağazalara teslim... Selimiye Camisi 2011’den beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde.Eski Cami’deki hat çalışmaları hafızanıza kazınacak.
Selimiye’nin karşısındaki Eski Cami ise Osmanlı’dan günümüze ulaşan en eski mimari eserlerden biri. Yapımı 11 yıl sürmüş; 1411’de bitirilmiş. Konyalı Hacı Alâeddin ve kalfası Ömer’in elinden çıkan caminin dokuz kubbesi var. İç ve dış mekânda karşılaşacağınız hat çalışmaları hafızanızda kalacak detaylardan. Anadolu erenlerinden Hacı Bayram Veli’nin bu camide vaaz verdiği söyleniyor. Hacı Bayram Veli’ye hürmeten vaaz kürsüsü caminin imamları tarafından kullanılmıyor.
Şehrin bir başka mimari hazinesi Üç Şerefeli Cami ise bu iki esere oldukça yakın. Adını her biri farklı tarzda inşa edilmiş üç şerefesinden alan ve 1447’de Sultan 2. Murat tarafından yaptırılan Üç Şerefeli Cami ile içindeki olağanüstü İznik çinileriyle dikkat çeken 1426 tarihli Muradiye Camisi’ni de gezi listenize ekleyin.
Merkezdeki bu özel camileri gördükten sonra Edirne’de padişahların saraylarını kurdukları, bugünkü adı Sarayiçi olan semte de uğrayın. Ünlü yağlı güreş müsabakaları burada yapılıyor. Edirne Rusların eline geçince, cephanelik olan Edirne Sarayı havaya uçurulmuş. Sarayı ayağa kaldırmak için bir süredir çalışmalar yürütülüyor. Yağlı güreşleri izlemeye gidenlerin oturması için yapılmış sıraların hemen yakınında Adalet Kasrı var. Kasrın önündeki iki taşa dikkat edin; biri halkın padişaha iletilmesini istediği dilekçelerin, diğeri padişahı kızdıranların kellelerinin konması için kullanılırmış.
Kentin bir diğer ilgi çekici noktası Sultan 2. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, Avrupa Konseyi Avrupa Müze Ödülü de dahil ödülleri var. Aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde. 1488’de 4 yıl gibi kısa bir sürede inşa edilen külliye, 400 yıl boyunca şifa dağıtmış. Burada güzel kokular, su sesi ve müzikle terapiler yapılırmış.
Şehrin kozmopolit yapısında önemli yeri olan, Yahudi cemaatinin en büyük ibadethanelerinden biri de Edirne’de. Büyük Edirne Sinagogu 1905’te bir yangınla yok olmuş ve 2. Abdülhamit’in fermanıyla yeniden yapılmış. 1934 Trakya olaylarında Yahudi cemaatinin Edirne’yi terk etmesiyle boş kalan sinagog, 2015’te yeniden açıldı. Benzer bir kaderi paylaşan ve 2004’te yeniden açılan Sveti Georgi Bulgar Kilisesi’ni de gezi listenize ekleyin.
Edirne’de görmeye değer eserlerden biri 19’uncu yüzyılda, daha önceleri bir Romano-Bizans binasının olduğu yere inşa edilen Makedonya Kulesi. Selimiye Camisi’ne oldukça yakın bir noktadaki Edirne Müzesi’nde, Makedonya Kulesi kazılarından elde edilen bulgular sergileniyor. Kentte bir de Türk İslam Sanatları Müzesi var; küçük ancak çok güzel.
15’inci yüzyıldan kalan Bedesten Çarşısı ve Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan Ali Paşa Kapalı Çarşısı şehrin hareketli alışveriş merkezleri.Karaağaç istasyon binası, bugün okul.
Karaağaç’ı unutmayın
Edirnelilerin soluklanmak için gittiği Karaağaç’a geniş vakit ayırın. Meriç kenarınca uzanan söğütlüğün arasından giden yolu bile keyif veriyor. Burada Lozan Anıtı’nın yanı sıra 2. Abdülhamit devrinde Edirne Tren Garı olarak yapılmış istasyon binası ve bahçesindeki 1910 Alman yapımı lokomotif dikkat çekiyor. Sirkeci Garı örnek alınarak Mimar Kemalettin Bey tarafından neoklasik üslupta inşa edilen gar, İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan demiryolunun en önemli istasyonlarından biriymiş. Günümüzde Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak kullanılıyor.Meriç Nehri üzerindeki köprüde fresklerle süslü kameriyeye dikkat edin.
Günbatımını Tunca ve Meriç nehirlerinin birleştiği noktada izlemekse ayrı bir keyif veriyor. Nehrin üzerinde iki muhteşem Osmanlı köprüsü var. Özellikle Meriç Nehri’nin üzerindeki köprüde fresklerle süslü kameriyeye dikkat etmenizi öneririz. Nehir kenarındaki Hanedan, sunduğu lezzetlerin yanında güzel bir manzara da vaat ediyor.Meşhur tava ciğeri her sokakta bulabilirsiniz.
Ciğer yiyin, peynir alın
Edirne gezimizde The Plaza Hotel’de konakladım. Merkezi konumunun yanı sıra tasarımı, güler yüzlü personeli, lezzetli menüleriyle rahat bir ortam sundular. Şef Gökhan Çekver’in elinden çıkan lezzetleri tadabileceğiniz La Strada da otelin giriş katında.
Konaklamak için Hilly, RYS ve Margi de merkezi ve güvenilir adresler.
Edirne’de tabii ki meşhur tava ciğer yemeli. Akla ilk Ciğerci Aydın gelse de Edirnelilerin tercih ettiği Çiçek Tava Ciğer’i deneyebilirsiniz. Bahri Bey, Niyazi Usta, Kazım Usta, Kemal Usta ve Kırkpınar da diğer önerilen yerler.
Buranın köftesi de meşhur. Şehrin en eskisi Köfteci Osman.
Koyun sütünden üretilen Edirne peynirini tatmak isterseniz, Saraçlar Caddesi’ndeki dükkânlara uğrayın.
Badem ezmesi, acıbadem kurabiyesi ve bademli kurabiye için Balık Pazarı Caddesi’ndeki Sayınbaş ve Alipaşa Çarşısı’ndaki Kervan Şekerleme’yi tercih edebilirsiniz.
Paylaş