YARINKİ seçimlere AB üyesi bir ülke olarak girseydik, Alanya'ya yerleşen Almanlar, Bodrum'da oturan İngilizler de oy kullanabileceklerdi.
Alanya belediye başkanlığına göz diken aday, ilçede sürekli ikamet eden 2 bin 500'e yakın Alman seçmen için Almanca el ilanları bastıracak, kilise açtırma vaadinde bulunacak ve oturdukları sitelerin çöpünü toplamamazlık edemeyecekti.
Laf Almanlardan açılmışken, ilginç bir bilgiyi de araya sıkıştırmadan edemeyeceğim. Şu anda sadece İstanbul'da 7 bin Türk, Almanca kurslarına gidiyor. Bu rakam, tüm Fransa'da Almanca öğrenenlere eşitmiş.
AB kurallarına dönersek, üye ülkelerde ikamet eden her AB vatandaşı, o ülkenin vatandaşı olsun ya da olmasın, yaşadığı ülkenin yerel seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip. Hatta bazı Avrupa ülkeleri, Türklere de bu hakkı tanıdılar.
* * *
Seçim kampanyası sırasında bazı adaylar, başkan seçildikleri takdirde yönettikleri belediyeyi AB standartlarında yöneteceklerini söylediler.
Gerçekten yerel yönetimlerde bir AB standardı var mı? Varsa ne anlama geliyor?
Öncelikle bilinmesi gereken, AB'ye üye ülkelerin yerel yönetim sistemleri birbirinin aynı değil. Ancak AB içinde geliştirilen ortak bir yerel yönetişim kavramı var. Bu anlayışın özelliği, yerel yönetimde katılımcılığın desteklenmesi. Ayrıca Türkiye'nin de gündeminde olan AB fonlarının kayda değer bir bölümü, yerel ve bölgesel yönetimlere ayrılmış durumda.
AB ile önemli bir farkımız, orada belediyelerin kendi kaynaklarını kullanmada ileri bir aşamada olmaları. AB fonlarının kullanımı çerçevesinde ve katılımcılık prensibi sayesinde AB belediyeleri, geleneksel belediye hizmetlerinin çok ötesine geçtiler. Sosyal refahı geliştirmeye yönelik merkezi yaklaşımlar, belediyelere devredilmiş durumda. Örneğin, işsizlikle mücadele ve ekonominin canlandırılması ile ilgili yetkiler belediyeler ait.
* * *
AB sürecindeki Türkiye'de yerel yönetimler, planlama ve uygulamada daha aktif rol almaya başlayacak. Örneğin, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinde alacağı mali yardımların büyük bölümü, ‘‘Ekonomik ve Sosyal Uyum’’ için harcanacak. Bu kapsamda dağıtılacak fonlardan çoğunlukla yerel yönetimler yararlanacaklar.
Yerel yönetimlerin söz konusu fonları kullanma kapasitesi var mı? Önümüzdeki dönem bu işlerin öğrenilmesi gerekecek. Bizde belediyelerin vergi toplama yetkisi sınırlı. Oysa AB fonlarının kullanımında bildiğimiz kadarıyla yüzde 25 oranında yerel katkı gerekiyor.
Görünen köy kılavuz istemez. Alanya'da yerleşik Almanların en talepkár seçmen olarak hayatımıza gireceği gerçeğini de yabana atmadan, 29 Mart'tan itibaren belediyelerin AB işini ciddiye almaları gerekecek.