Avrupa Parlamentosu Bütçe Komisyonu üyesi Sosyal Demokrat kanadından İsveçli Göran Farm’a göre, Türkiye’nin AB’ye üye olduğu takdirde yük getireceği iddiası bir efsaneden ibaret.
Göran Farm sıradan bir parlamenter değil, aynı zamanda Avrupa Parlamentosu’nun AB bütçesiyle ilgili harcamalarını inceleyip onay veren bütçe komisyonunda görev üstleniyor.
Göran Farm bu açıklamayı, geçen hafta sonu İstanbul’da Şişli Belediyesi’nin düzenlediği toplantıda yaptı.
Türkiye’nin AB bütçesinde büyük bir gedik açacağı korkusu o denli güçlü ki, toplantıda yanımda otururken kulağımın dibinde söylemiş olmasına rağmen Farm’ın bu sözlerini teyit ettirmek ihtiyacını duydum. Çünkü eğer bu iddia bir masalsa, buna biz de kendimizi inandırmış durumdayız.
Göran Farm görüşünü biraz daha açtı. Özetle şunu söylüyor. "Elbette ki her yeni üye gibi Türkiye için de bir para harcamak durumunda kalacağız. Ama bu söylendiği kadar abartılı bir rakam olmayacak. Üstelik bu harcama AB açısından 5-10 yıl gibi nispeten kısa sürede geri dönüşü olan mükemmel bir yatırımdır."
İnsan vizyon sahibi olup günlük politikanın rüzgárlarına kapılmazsa, demek ki gerçek durum bu. Ne yazık ki Avrupa Parlamentosu’nda da çoğu kez kısa vadeli politik çıkarlar ağır basıyor, tıpkı bizdeki gibi.
Her ne olursa olsun, Avrupalı parlamenterler tarafından Türkiye için söylenmiş binlerce sayfalık sözler içinden Göran Farm’ınkileri mutlaka kayda geçirmeliyiz. Tabii eğer söyleneni duymak istiyorsak. Bunu şunun için söylüyorum: Avrupalı parlamenterler içinde pek çok ipe sapa gelmez laf söyleyen de var, ama Türkiye’nin epey destekçisi de bulunuyor. Sorun biraz da kendimizde. Bizim medya filtrelerimiz ne yazık ki iyileri süzgeçten akıtıp saçma sapan lafları manşete çekiyor. Bana göre pozisyonu gereği Göran Farm’ın sözleri de manşet olmayı hak ediyor.
Ayrıca demek ki Avrupa Parlamentosu sadece Türkiye düşmanlarının doldurduğu bir yer değil.
* * *
AKP’nin kapanma davası bizi yeniden AB süreci içine itti. Son iki yılda Avrupa Birliği konusunun Türkiye’nin gündeminde aldığı yer yavaş yavaş küçülmüştü. Olumsuz bir taraftan da olsa yeniden AB ile yatıp AB ile kalkmaya başladığımız bir döneme girdik. Keşke sürecin canlanma sebebi bu olmasaydı. 301’inci madde değişikliği daha önce yapılabilseydi.
AKP kapatılmayabilir. Ancak önümüzdeki bir buçuk-iki yıllık dönemde istesek de istemesek de kapatma davası ve bu davaya bağlı olarak yargılanıp mahkûmiyet giymesi muhtemel bazı siyasetçilerin işi Avrupa Adalet Divanı’na taşıyacaklarını öngörmeliyiz. Bu da yine olumsuz bir açından da olsa bir AB gündemimiz olacağını gösteriyor.
AB yokmuş gibi davranmayı çok isteyenlerimiz olabilir. Oysa atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti. AB ile sandığımızdan fazla iç içeyiz. Bu ince uzun yoldan geri dönüş için artık çok geç. Zaman zaman istenmediği kadar uzun mola vermek durumunda kalsak bile, sonunda Türkiye’nin istikameti belli.