IMF ve AB'ye teşekkür

BAŞKA hiçbir yere benzemeyen bir ülkede yaşamak. Bu ülke kimi zaman kurşun ağırlığıyla çöker üstümüze. Sonra bir de bakmışız, mavi sularda süzülen yelkenli hafifliğiyle ufka doğru yol almaktayız.

Başbakan'ın çevresinde bir Malezya hayranlığıdır gidiyor. Biz Malezya'ya benzeyebilir miyiz?

* * *

Türkiye bugün ekonomisini toparlamak için Malezya'nın bir dönem yaptığı gibi finans piyasasına dışarıdan sıcak para girişine kapılarını kapatabilir mi?

Önce bir soru: Küreselleşme çağında olmak ne demek? Finansal küreselleşme, dünya üzerindeki sermayenin istediği ülkeye istediği anda sıcak para olarak girebildiği, canı istediğinde de çekip gidebildiği bir sistemi ifade ediyor. Türkiye gibi ekonomisi istikrara kavuşmamış ülkelerde sıcak para her zaman risk yaratır. En ufak sarsıntıda bu paranın kaçıp gitmesinden çok zarar gördük. Krizlere girdik.

En son krizin getirdiği sonuç bugün tüm yasaları değiştirebilecek çoğunlukla iktidardadır. Peki ya çare? Malezya gibi olmak mı? Sıcak parayı yasaklamak mı? Yoksa finansal küreselleşmenin nimetlerinden yararlanabilecek bir ülke konumuna geçmek mi?

* * *

Şayet demokrasiniz güçsüz, partileriniz oligarşikse, denetim mekanizmalarınız şeffaf değilse, uluslararası sermaye bizim neyimize? Eski sistemde devam edeceksek kovalım gitsin sıcak parayı, rahat edelim.

Yok eğer bu ülkede gerçekten bir şeyler değişsin istiyorsak, o zaman demokrasimize çekidüzen verip şeffaf denetim mekanizmalarını işletmekten başka çaremiz yok.

Hayat bize bunu da öğretiyor.

Geçmişin beceriksiz iktidarları ekonomiyi öyle kötü yönettiler ki, yurtdışından gelen sıcak paraya bel bağlamaktan başka çareleri yoktu. Kısa vadeli sermaye girişlerine dayalı ekonomik modelle geldiğimiz nokta ise ortada.

Halkın parasını kendi yandaşlarına ulufe gibi dağıtan bir sistem küreselleşmeye direnemezdi. Türkiye, ekonomiyi açıp siyaseti değişime kapalı tutmuş olmanın sancılarını hálá çekiyor. Ömür boyu parti liderlerinin, seçmen desteğinin menfaat ilişkilerine bağlı olduğu, parti içinde kapıkulluğunun egemen kılındığı her sistem küreselleşmenin esiri olmaya mahkûmdur.

* * *

IMF'siz günlere dönmek için tek çare demokratikleşmedir. Demokratikleşmeden anlamamız gereken ise en başta halka ait paraları kendi destekçilerine dağıtan sistemin şeffaf denetim mekanizmalarıyla tasfiyesidir. Amaç gerçekten bu ise IMF de, AB de Türkiye için bu yolda önemli birer itici güçtür.

Gelin kendimizi Malezya ile, İskoçya ile, Korsika ile kıyaslamaktan vazgeçelim. Burası her şeyiyle kendine özgü bir ülke. Bunun farkına ve tadına varalım. Oyunu demokrasinin kurallarıyla oynayan global oyuncuyu kimse yenemez.
Yazarın Tüm Yazıları