Bir mektubun öyküsü

FRANSA’nın Avrupa Birliği’nde Türkiye’ye karşı tavrı netleşmeye başladığından bu yana aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu pek çok ‘frankofon’un ağzını bıçak açmıyor.

Globalizmin dayattığı İngilizce’nin tüm şirretliğiyle dünyaya hakim olmasına rağmen hálá Türk aydın kesiminde Fransız dilinde eğitim görmüşlerin hatırı sayılır bir ağırlığı var.

İster Fransızca konuşan anlamında ‘frankofon’ diyelim, ister Fransız dostu anlamında ‘frankofil’, sonuç itibarıyla bu kesim Fransa’nın tavrı karşısında büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Aydınlanma’nın öncüsü ve özgürlük-eşitlik-kardeşlik sloganının doğum yeri olan Fransa’dan bu kadarı beklenmiyordu. Kendimizi kötü hissettik. Ne olmuştu bizim ‘sevgili Fransa’mıza. Politikacıları bir yana, Fransız aydınları bile nasıl olur da Türkler söz konusu olduğunda bu kadar dışlayıcı olabilirlerdi? Tarihte ne zaman ‘Öteki’ni dışlayıcı tavır alsa başı derde giren Avrupa geçmişten hiç mi ders almamıştı? Fransız televizyonlarında duyduklarımız, Fransız gazetelerinde okuduklarımız karşısında şoktaydık.

* * *

Ne yapabilirdik? Gazeteci ve akademisyenlerden oluşan İstanbullu küçük bir grup olarak yola çıktık; Fransız kamuoyuna yönelik bir çağrı hazırlayacaktık. Metni hazırlamamız bir ayı aştı. Fransız kültürünü solumuş insanların ne kadar müşkülpesent olduklarına bu süreçte hep birlikte tanık olduk. Esas felaket ise imza toplama sürecinde yaşandı! Çağrı metninin 74 imzacısı arasındaki birkaç kişi dışında hemen herkes değişiklik talebiyle geldi. Bu süreç zarfında Fransız kültürü ile yetişmiş olmanın kılı kırk yarmak ve güçlü bir egoya sahip olmak anlamına geldiğini de anladım. Mektubun içeriği bizi o kadar yordu ki imza toplama işini tamamlayamadan süre doldu.

Neticede bizim mektup Le Monde Gazetesi’ne ulaştı. Ancak aynı gün Le Monde’un genel yayın müdürü görevden alındı. Zeynep Oral’ın 45 kadar telefon görüşmesi sonunda mektubun 17 Aralık öncesinde Le Monde’un Görüş sayfasında yayınlanacağının haberini aldık.

Bu arada dün Le Figaro Gazetesi mektubun haberini yaptı. Fransız haber ajansı AFP de dün mektubun varlığını duyurdu.

Mektubu başta Yaşar Kemal olmak üzere Fransız devletinin şeref ve diğer kültür madalyalarını taşıyan dostlarımız da imzaladılar. Mektubun iki özelliği daha var. İmzacılar çok farklı siyasi görüşlerden geliyorlar. Ve üçte biri kadın aydınlardan oluşuyor.

* * *

Bu mektubun öyküsünü ders alınabilecek bir örnek olarak okurlarımızla paylaşmak istedim. Bundan sonra asıl üzerinde iletişim çalışması yapılması gereken konu Kıbrıs’tır. Çünkü Avrupa 24 Nisan referandumunu çoktaaan unuttu.
Yazarın Tüm Yazıları