Babamdan ileri, oğlumdan geri

NAZIM Hikmet'in sevdiğim dizeleridir: ‘‘Ben babamdan ileri, doğacak çocuğumdan geriyim.’’

Belki de ‘‘doğmamış çocuğumdan’’ demiştir, yanlış hatırlıyor olabilirim.

En büyük hata vardığımız noktadan ilerisinin olamayacağını düşünmek. Okulda olduğumuz yıllarda annelerimizle aramızdaki kuşak farkını kendi çocuklarımızla yaşamayacağımızı düşünürdüm. Şimdi çok şaşkınım. Dokunmatik bir çocuğun annesiyim. Halbuki biz elektrik düğmelerini çeviren kuşağız!

Ders verdiğim üniversitede her sene farklı kodlanmış öğrenciler çıkıyor karşıma. Aynı yaş grubunun özellikleri her sene değişiyor. Teknoloji, ekonomik durum, dünyanın gidişatı, doğal afet, giyip çıkardıkları, yedikleri, içtikleri, dinledikleri, okudukları. Bunların hepsi bir araya gelip davranışları belirleyen dış kodlama sistemlerini oluşturuyor.

Hayat bize en değişmeyen gerçeğin değişim olduğunu öğretirken, değişime direnmek de insanoğlunun değişmeyen özelliği olarak sürüyor. Değişimi görmezlikten gelmek ise tüm ilişkilere zarar veriyor.

* * *

Değişimi kavramamak bağlamında bugün sadece Avrupa Birliği ile ilişkilerden iki satır söz edeceğim. Sanılıyor ki hálá karşımızda iki kutuplu dünyanın Avrupası var. AB'yi eski haliyle algılayıp orada meydana gelen değişimi görmekte zorlanıyoruz. Bu yüzden de AB ile sağlıklı diyalog kuramıyoruz.

Irak Savaşı AB'deki değişim konusunda gözümüzü açmış olmalıydı. Bu son savaş, Amerika-Avrupa ilişkilerini derinden değiştirdi. Fakat bununla kalmadı. Avrupa'nın kendi içindeki siyasal dengelerini de bozdu.

Böyle olması ne ifade eder? Irak Savaşı sırasında olan bitene bakıp ‘‘Avrupa dağıldı, AB yok oldu’’ diye düşünenler haklı çıkmayacaklar. Zira AB'nin 2010 yılında küresel rekabette bir numaralı ekonomi olmak hedefi değişmedi. Bu hedefin ardındaki siyasal irade azalmadı. Bunun için hazırlanan planı (Lizbon Stratejisi) uygulamaya devam ediyorlar.

Algılamakta güçlük çektiğimiz bir başka gelişme de AB'nin kurumsal yapısının yeni oluşan AB anayasası ile değişmekte oluşu. AB'nin siyasal kimliği de değişimden payını alıyor. Önümüzdeki bir yıl içinde karşımızda AB olarak 25 üyesi olan yeni bir muhatap bulacağız.

* * *

Dünyadaki tüm ülkeler yeniden strateji belirliyor. Türkiye de bunu yapmalı. Ancak strateji değiştirmek demek, AB ilişkisine boşverip yerini sözgelimi Ortadoğu ile ikame etmek olamaz. Avrupa Birliği ne kadar değişirse değişsin, Türkiye'nin dış ilişkilerindeki ağırlığını koruyor. ABD ile stratejik ilişkimizin sürmesi, AB ilişkisinin sonu anlamına gelmiyor.

Babamdan ileri, oğlumdan geri ve işte dünya değişiyor.
Yazarın Tüm Yazıları