BRÜKSEL Avrupa Parlamentosu’nun "işin cılkını çıkaran" kararı nasıl alındı? Brüksel’de konuşulanlara bakarsanız kaşla göz arası kotarılan bir karar söz konusu. Birkaç açıkgöz Yunanlı lobicinin marifeti...
Peki ama bu kadar kolay mı bu işler? Ve bu kadar kolaysa neden biz beceremiyoruz aynısını?
Brüksel’deki büyükelçimiz Fuat Tanlay’dan aldığım bilgiye göre, burada Türkler tarafından kurulan derneklerin sayısı 150’nin üzerinde. Buna rağmen etkin lobicilikte Türklerin esamesi okunamıyorsa bunun nedenlerini araştırmak gerek. Örneğin Ermeni ve Süryani grupları içinde kiliseler çok etkin. Kilise etrafında çok ciddi lobi ağları örülebiliyor. Bizim cami cemaatleri ise bunlarla kıyaslanmayacak kadar zayıf. Atatürkçü dernekler marjinalleşiyor. Dolayısıyla Türklerin üzerinde el ele tutuşacakları bir zemin bulunamıyor.
* * *
Ne yapmalı? Avrupa Parlamentosu’nun Brüksel’de bile sorumsuzluk olarak karşılanan zehir zemberek kararına ne tepki verilmeli? Bunu ulusal gururumuzun rencide edilmesi olarak görenlere katılmıyorum. Beni asıl Türkiye’yi AB karşısında çaresiz gibi gösteren ve "AB bütün isteklerini alırken bize hiç birşey vermemenin yolunu bulacaktır" diyerek bu ülkeyi yeteneksiz ilan edenler endişelendiriyor.
AB Parlamentosu karşısında elimizin kolumuzun neden bağlandığını doğru analiz etmeliyiz. Bunu yaparsak karşı örgütlenme için sağlam bir başlangıç da gerçekleştirebiliriz.
Son dönemde özellikle Batı demokrasilerinde "compassion politics" denilen, "siyasetçinin seçmeninin acılarını paylaşması" diyebileceğimiz bir yaklaşım hákim oldu. Dolayısıyla da seçmenin duyguları ile ülkeler yönetilmeye başlandı. Bugün ise bunu eleştiren kitaplar yazılmaya başlandı. Lider kimdir? Toplumu takip eden değil, kitleleri peşine düşüren insandır. Bu noktada da "compassion politics"in tehlikeleri üzerinde düşünmeye davet ediliyoruz.
* * *
Bizim Türkiye’den 732 Avrupa parlamenterinitek tek markaja alacak 2’şer gönüllü çıkmaz mı? Brüksel’deki Ermeni lobisinin izlediği yöntemi neden bizimkiler yapamaz?
Bunun organize edilmesi ve kaynağının yaratılması bu kadar zor bir iş midir?
Açıkçası benim ulusal gururum, AB Parlamentosu kararı karşısında değil, Yunanlı bir armatörün AB’de Türkiye için olumlu ifadelerin yer aldığı Kıbrıs raporunun değişmesi için lobi yapılsın diye harcadığı parayı duyunca zedeleniyor. Bunun karşılığını Türk iş dünyasında da bulduğumuz gün Avrupa Parlamentosu’nda işin rengi değişecektir.
Açıkçası benim ulusal gururum AB meselesi bir ulusal dava olarak görülmediği ve bu yolda sinerji yaratacak ekipler oluşturulmadığı için zedeleniyor. Türkiye insan kaynağını bu yolda seferber edemediği sürece de ulusal gururum zedelenmeye devam edecek, zira kendini çaresiz hissetmek en büyük zavallılıktır.