Brüksel BU akvaryumun içinde balık olmaya razıyım! Böyle buyurdu Jacqueline Gerard...
Eski okul arkadaşım, şimdi Brüksel’in sanat üniversitesi St. Luc’te mobilya tarihi dersi verdiğine göre bir bildiği vardır dedik. Dıştan bronz kaplumbağacıklarla bezeli küre biçimindeki muhteşem akvaryum 1875’ten kalma. Japon etkisi altında yapılmış, üzerinde durduğu zarif ayağa ejderhalar tırmanmaya çalışıyor. Brüksel’e ayak basar basmaz soluğu Avrupa Parlamentosu yerine Antika Fuarı’nda almam ne büyük değişiklik! Artık anlayın Türkiye-AB ilişkilerinin durumunu... Aslında belki de doğru yerdeyim! Türkiye’nin üyelik başvurusu da yakında âsâr-ı atika sayılacak duruma gelecek. Gerçi herhangi bir nesnenin antika kabul edilmesi için genel geçer kural onun en az yüz yıllık olması. Ancak uluslararası ilişkilerde 50 yıl da yeterli bulunabilir. AB sürecinin Türkiye’ye her alanda standartlarımızın yükselmesi anlamında büyük yararı oldu, hâlâ da oluyor. Ancak bugün Davos’ta tartışıldığı gibi Avrupa’nın borç krizi Euro bölgesinin geleceğini belirsiz kılıyor. Türkiye-AB ilişkilerini bu resmin içinde değerlendirince üyelik kaçıncı bahara, belli değil. Biz şimdilik mümkün olduğu kadar bu süreçten evimizi düzeltmek için yararlanmaya bakalım. * * * Kısaca BRAFA diye tanınan Brüksel Antika ve Güzel Sanatlar Fuarı’nın düzenlendiği Tour Taxi binasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onur konuğu olduğu uluslararası iş dünyasının bir toplantısına katılmıştım. Tam finansal kriz öncesi, Türkiye-AB ilişkilerine daha umutla bakılan bir dönemde Avrupa Gül’ü dinlemek istemişti. Bugün bu noktanın gerisindeyiz. Türkiye geri plana düşerken “Avrupa dağılacak mı?” sorusu da gündemde. Ancak ekonomistlerin yanıtı ters yönde. Borç krizine rağmen daha fazla birlik çağrısı yapılıyor. Euro konusunda ise Avrupa Merkez Bankası Başkanı Trichet başta olmak üzere ekonomistlerin çağrısı Euro bölgesi kurallarına yeniden uyulması yönünde. Nitekim Trichet Davos’ta sordu: 2004-2005 yıllarında Euro bölgesinde izin verilen bütçe açığı kuralını delen Fransa ve Almanya değil miydi? * * * Biz yine Brüksel Antika Fuarımıza dönelim. 18’inci yüzyıl başı Rumen bir sanatçının eseri olan 40 santimlik bronz heykelin 380 bin Euro’ya alıcı beklediğini görünce “Ekonomik krizde sanata yatırım bir sığınma alanı mı?” sorusu üzerine düşündük. Nitekim bu prestijli fuarın başkanı Bernard de Leye, ekonomik istikrarın olmadığı dönemlerde banka araçlarına yatırım yapan pek çok kişinin yüzünü sanata çevirdiğini söylüyor. Bizler geçiciyiz, ama sanat eserinin kalıcılık ve yatırım anlamında güven veren bir tarafı var. BRAFA gibi bir fuarın güvencesi, sahtesi kaçağı olmayan doğru yerden alışveriş yapma fırsatı sunması. Paris’ten Barcelona’ya, Münih’ten Brüksel’e tüm ünlü galeriler malını burada sergiliyor. Her ürünün kaydı tutulmuş, nereden geldiği belli. Darısı eskinin kıymetini bilmekte de AB standardını yakalamakta. Avrupalı balıklar yüzdükleri akvaryumun kıymetini biliyorlar, bizim gibi tarih cenneti bir ülkede yaşayıp da Hayali’nin dediği gibi “O mahiler ki derya içredur, deryayı bilmezler” durumda değiller.