Oruçlu, iftarlı, sahurlu günler yaşıyoruz. Yediğiniz her lokmanın farkına vararak ve şükrederek mi, yoksa midenizi bombalarcasına mı yemek yiyorsunuz? Düşünün...
İstanbul’da insanlar bir tuhaf oldu. Zaten stres dolu bir koca şehir olan Şehr-i İstanbul’da, özellikle iftar vaktine yaklaşan saatlerde trafikte herkes bir ‘canlı bomba’!
İnanın, abartmıyorum. Ramazan geldiğinden beri o kadar çok trafik kazası ve akabinde ‘adam dövme’ye şahit oluyorum ki, kendimi vurdulu kırdılı bir aksiyon filminde figüran gibi hissediyorum!
Genellikle ben de o sırada sıkışık trafikte, direksiyon başında oluyorum. Ve kendi kendime ‘Ramazan’ın ve ’oruç’un tanımını soruyorum.
Bizim dinimiz hoşgörü dini değil mi?
Oruç demek, nefsini, ahlakını, ağzından çıkanı terbiye etmek değil mi? Peki o zaman niye sürekli küfür edip kavga ediyorsunuz a İstanbul ahalisi?
Tabii ki ben de biliyorum trafiğin dayanılmaz olduğunu. Ancak sinirlenip adam dövünce de açılmıyor vallahi! Peki, o halde eve vardığınızda yediğiniz yemekte hayır kalıyor mu?
Bütün bunları düşünürken aklıma Osho’nun ‘Yoğun Tempolu İnsanlar İçin Meditasyon’ adlı kitabındaki bir bölüm geldi. Anlatmak istediklerime tercüman olan bir yazı.
Afiyet olsun!
Bilinçli tatma
Çok bilinçsiz, düşünmeden, robot gibi yiyoruz. Lezzet yaşanmaz ve deneyimlenmezse, yalnızca kendini dolduruyorsun demektir. Yavaş git ve tadın farkında ol. Yiyecekleri sadece yutma. Telaşsız bir şekilde tatlarına bak, tat ol. Tatlıyı hissettiğinde de tatlılık ol. O zaman o tat bütün bedende hissedilebilir. Yalnızca ağızda, dilde değil, dalgalar halinde bütün bedende hissedilebilir.
Her ne yiyorsan, tadını hisset ve tat ol. Tat olmadan, duyuların cansızlaşacak. Giderek daha az duyarlı olacak. Duyarlılık azaldığında bedeninin hissedemeyeceksin, duygularını hissedemeyeceksin. O zaman sadece kafada merkezlenmiş olarak kalacaksın.
Su içerken serinliği hisset. Gözlerini kapat, suyu yavaş iç, tadını al. Serinliği hisset, o serinlik olduğunu hisset, çünkü serinlik sudan sana geçiyor, bedeninin bir parçası oluyor. Ağzın suya değiyor, dilin suya değiyor ve serinlik aktarılıyor. Bunun bedeninin bütününe olmasına izin ver, bütün bedeninde bir serinlik hissedeceksin. Bu yolla duyarlılığın gelişebilir, daha canlı olabilirsin.
KISA KISA
Geçtiğimiz cuma günü Eric Pearl’ün ‘Tekrar Bağlantı’ seminerinin tanıtım gecesine katıldım. Katılım ve ilgi çok yoğundu. Eric Pearl, kendi hayat hikayesini mizahi bir dille anlatarak ve sadeleştirerek artık her insanın ‘şifacı’ olabileceğini vurguladı. Öğrettiği ‘Tekrar Bağlantı’ şifasının ise ‘enerji’den ve bir ‘yöntem’den çok ileri bir şey olduğunu söyledi. Hayatta tek bir doğrunun olduğunu düşünenlerdenseniz, bunu kabullenmekte zorlanabilirsiniz, ancak yeniliklere açık ve zamanın ötesinde olmayı başaranlardansanız Pearl’ün anlattıkları ilginizi çekecektir. Seminerin tümüne katılan bir yakınım, artık şifa verebildiğini, artık ‘borsacı’ olarak stres yaşamak istemediğini söyledi. Bunu Eric Pearl başarmadı ancak ‘katalizör’ oldu. Unutmadan Eric Pearl, mart ayında tekrar İstanbul’da olacak.
KISA KISA
Geçtiğimiz hafta OWO’ya yapılan saldırının sebebi hala meçhul. Ancak sebep ne olursa olsun, insanların canına kastedilmesini açıklamaz. Herkesin kalbine sevgi dolmasını dileyerek, bazen içimizde bizi ayartmaya çalışan kötülüklere kulak vermeyelim diyorum. Aklınızdan bir düşünce geçmeden ya da geçerken(!), ağzınızdan bir laf çıkmadan, bir davranışta bulunmadan önce bir kez daha düşünün.