14 Şubat 2008
Bugün el mecbur aşk ekseninde bir yazı yazacağım! 14 Şubat Sevgililer Günü’ne bir de Çekirge ekseninden yaklaşın istedim. Kutlu olsun!
Sokrat’tan bugüne aşk manzaraları / Sibel Atasoy
Aşkın kimyası, işlevi, süresi, ilahi aşk, aşkınlık...
Yeni aşık olmuş kişiler birbirlerine çok benzer, en azından biyokimyasal olarak... Normal olarak, erkeklerin kanında testosteron daha çok vardır. Ama aşık olduğunda testosteron oranı iner, kadınınki ise yükselir. "Bir şekilde, kadınlar daha erkeksi, erkekler de daha dişi olur" diyor Marazziti. "Sanki doğa, cinsiyetler arası farkı sıfırlamak istermiş gibi."
"Hayır, insanın bir aşkı oldu mu, "Bu sapıtmıştır, ötekinin aklı başındadır" diye, aşksız bir adamı aşık olana üstün tutmamalıdır. Sapıtmanın kötülük olduğu açık açık bilinseydi böyle konuşmaya hak verilirdi; halbuki en büyük iyilikler bize muhakkak bir Tanrı vergisi olan sapıtmanın aracılığıyla gelir. (Sokrat)
"Mevlana Şems ile buluştuğu zaman adeta zeytinyağı konmuş, fitili bükülüp yerleştirilmiş ve yeri neresi ise oraya asılmış bir kandildi. Yanarsa bütün dünyayı aydınlatacak, ne ışığı azalacak, ne yağı tükenecek, nuru günden güne parlayacaktı. Fakat bir kibrit, bir alev, bir şule lazımdı kandili yakmaya. Ve işte Şems bu görevi yapmıştır. Ama o kandil yanınca kendisi de bir pervane kesilmiş, varlığından geçip gitmişti." (A. Gölpınarlı)
Bu sohbete katılım ücretsiz.
Yer: Şifa Çemberi Eğitim & Danışmanlık Merkezi / Büyükdere Cad. 151 B Blok Yonca Apt. K:7 D:31 Zincirlikuyu
Tel: (0212) 347 41 53
http://www.sifacemberi.com
Sevgi üzerine
Katılanların hayran kaldığı, "Sevgi üzerine çok çalışmaya girdik ama böylesini yaşamadık" dediği Spersa, beğeni üzerine tekrar geldi. 11-17 Şubat arasında İstanbul Bilgi Paylaşım Derneği ve 18-25 Şubat arasında Ankara Neva Sanat ve Gelişim’de her akşam farklı grup çalışmalarının yanı sıra bireysel çalışmalar da sunacak. Ancak buraya yazmamın sebebi, 14 Şubat akşamı ücretsiz vereceği çalışma...
İlla sevgili olmanız gerekmiyor, sevdiğiniz birine hediye edebilirsiniz bu akşamı.
Sevgili olan ya da olmayan, sevgiyi daha büyük anlamıyla paylaşmak, anlamak isteyen herkese açık kalbi Spersa’nın (tabii yeri müsaade ettiği kadar!). Neler yapılacak bu gecede?
14 Şubat’ta Spersa kalbinize dokunurken "Dünya Sesle Şifa Günü" de kutlanacak. Dünyanın dört bir köşesinde yapılacak olan sevgide kavuşuma siz de katılın. Ayrıca: Çakralar dengelenecek. Ortak niyet ortaya konacak: Sevgi, birlik, barış, uyum, şefkat, merhamet, Küresel Uyum (Global Harmonization)... Hep beraber "Om mani padme hum" (Selam sana, lotustaki mücevher) mantrasıyla şarkı söylenecek. Bu kısımda müzik aleti çalan herkesin, enstrümanlarını getirmeleri öneriliyor. Perküsyon aletleri dahil.
Yer: Bilgi Paylaşım Derneği / Taksim Mete Caddesi, Park Apt. No:24/5 Taksim
Tel: (0532) 612 85 17
Yazının Devamını Oku 7 Şubat 2008
Etiler Kortel Korusu’nda, yeşillikler içindeki Yogaşala, insanı şehirden koparıp bambaşka dingin alemlere götürür. Buraya gelen çok önemli yabancı hocaların da takip edilmesi gerekir. İşte onlardan biri: Yogeswari, 8-9-10 Şubat tarihleri arasında Jivamukti Yoga dersleriyle İstanbul’da...
ünyaca ünlü "Jivamukti Yoga New York"tan Yogeswari, Yogaşala’da bir hafta sonu kursu veriyor olacak. Tarihleri de 8-9 ve 10 Şubat (8 Şubat 19:30-21:30, 9-10 Şubat 15:00-18:00)...
Bu kurs, Asana’ların (yoga hareketlerinin) Vinyasa Krama (hareket ve nefesin birbirine bağlanması) bağlamında, mat üstünde doğru uygulanması ve bunun günlük hayatımıza yansıması konusunda derinleşecek. Vinyasa serisine maksimum etkinliği kazandırmak için her derste arkaya eğilme, döndürme, kalça açma ve ters duruşlar gibi farklı hareket gruplarına odaklanılacak. Bu kurs her seviyeye açık olup, kurs dili İngilizce olarak yapılacak ve kurs sırasında tercüme yapılmayacak, bilginize...
Jivamukti Yoga nedir
Jivamukti Yoga, Sharon Gannon ve David Life tarafından 1984 yılında, New York’ta kuruldu. Jivamukti Yoga’nın temelinde Vinyasa Krama uygulaması sayesinde deneyimlenebilecek 5 farklı yogik disiplin olan Swadhyaya (Kendini Tanımak), Ahimsa (Şiddet Uygulamamak), Dhyana (Meditasyon), Bhakti (Bağlılık) ve Nada (Sesin Yogası) bulunuyor.
Yogeswari kimdir
Yogeswari, Jivamukti Yoga’nın en eski ve üst düzey hocalarından biri... New York’ta yaşayan Yogeswari, tüm dünyada eğitim vermekte olup düşünce geliştiren öğretileri ve hem yaratıcı hem de canlı Asana sıralamalarıyla çok iyi tanınıyor. Yogeswari’nin bunun yanı sıra 20 yıllık bir dans ve koreografi geçmişi de var.
Kurs Ücreti: 285 YTL
Tel: (0212) 263 24 11
Yazının Devamını Oku 31 Ocak 2008
Asthanga Yoga, Dinamik Yoga, Pilates, Yoga Trans Dance tekniklerinden bir harmanlama ile ortaya çıkan kuvvetli bir yoga biçiminden bahsedeceğim. İç Denge Yogası, bedensel ve zihinsel konsantrasyon gelişimi ile farkındalığı yükseltiyor. Kişiye yüksek kalori kaybının yanı sıra sağlıklı, fit bir beden kazandırıyor. Madhulika Mara’nın (Didem Ertan) geliştirdiği yöntem, Galatasaray’da Fazıl’s Studio’da...
ande Minetoğlu adlı Çekirge okuyucusundan aldığım mail’i aktarıyorum size:
"Selamlar...
Fazıl’s Studio NYC, New York’un 100 yıllık bir dans stüdyosunun Avrupa genelindeki merkezi olarak İstanbul’daki yerini almıştır. Didem Ertan’ın (namı diğer Madhulika Mara), İçsel Denge çalışmasına ben de zevkle katılıyorum ve çok memnunum.
Sizin yazılarınızı da zevkle okuyorum. Bu iki zevki birleştirmek istedim.
Sevgiler. Güzel günler..."
Madhulika Mara’nın kendi adını taşıyan internet sitesine girdiğinizde, yerçekimine karşı koyan, adeta uçan, kemikleri yokmuşçasına eğilip bükülen uzun saçlı şahane bir kadın görüp şaşırıyorsunuz. Ama bunları, bir süre sonra sizin de yapabileceğinizi biliyor muydunuz? Hayatta her şey denge üzerine kurulu. İç Denge Yogası da Madhulika Mara (Didem Ertan) tarafından, üzerinde titizlikle çalışılarak, sistematik bir şekilde düzenlenmiş kuvvetli bir yoga biçimi. Asthanga Yoga, Dinamik Yoga, Pilates, Yoga Trans Dance tekniklerinden bir harmanlama ile ortaya çıkan bu yeni yoga biçimi, bedensel ve zihinsel konsantrasyon gelişimi ile farkındalığı yükseltiyor. Kişiye yüksek kalori kaybının yanı sıra sağlıklı, kuvvetli ve fit bir beden kazandırıyor. Unutmayın ki beden ve zihin buluştuğunda gerçek denge o zaman ortaya çıkacaktır. Denge Yogası, daha önceden yoga yapmış ya da yapmamış herkes için uygun. Seride üç seviye rengi var: Siyah-Beyaz-Mor.
Profesyonel dansçı, eğitmen ve koreograf olan Mara, İç Denge Yogası’nı kendisinin ve dansçıların üzerinde deneyerek geliştirmiş. Metodu ders boyunca giderek temposu artan bir hareket serisinin üzerine oturtmuş. Bu yoganın etkileri neredeyse ilk birkaç derste bedende ve zihinde kendini göstermeye başlıyor. Mara, Denge Yogası’nı İstanbul’da Fazıl’s Studio NYC, Açık Sahne, Mavi Dans ve çeşitli mekanlarda atölyeler vererek tanıtıyor.
Bilgi için: info@madhulikamara.com / www.madhulikamara.com / Fazıl’s Studio NYC Tel: (0212) 249 69 54
Yazının Devamını Oku 24 Ocak 2008
Peki bu ne kadar mümkün? Dr. Sangeeta Sahi, bilinçaltını kodlama teknikleriyle bunun mümkün olduğunu söylüyor. Derinlerde bir bilinçaltı zihin vardır. Maddeyi bu güç kontrol eder, çünkü onun içinden doğmuştur ve maddenin bu kadar bilinçsiz görünmesi de bundandır. Fiziksel beden de aynı nedenle bu gücün etkisi altındadır. Çoğunlukla bedenin içinde neler olduğunun bilincinde olmamamızın nedeni budur. Varlığımızın önemli bir bölümü olsa da bilinçli irademizi onun üzerinde pek kullanamayız. İçimizdeki Yüksek Güç doğal sürecinde bilinçaltını kendine açıp, onu kontrolüne ve ışığına alacaktır." Sri Aurobundo
Zamanın doğuşundan bu yana insanoğlu maddesel dünyayı ve maddeyi kontrol etmenin, etkilemenin ve yönetmenin gizemi üzerine çalışmıştır. Ulaştığımız yanıtlarsa kendi içimizde yatar. Maddesel varlığımızın yüzde 80’i bilinçaltı zihnimiz tarafından kontrol edilir. Bilinçaltı tam anlamıyla bir bilgisayar gibi çalışır; tüm imgeler, izlenimler, anılar süzülmeden ve sansürlenmeden ona işlenir. Bu izlenimler ya da hatıralar tekrar tekrar işlenirse inanışlara, şartlanmalara, alışkanlıklara dönüşürler.
Çevremize, ilişkilerimize karşı tepkilerimizi bu inanışlar ve davranış kalıpları yaratır. Örneğin, çocukluğunuzda size zenginlerin kötü insanlar oldukları söylendiyse ve bilinçaltı zihniniz bu kodlanmayı kabul ettiyse, bugün maddesel gerçekliğinizde zengin olmayı nasıl yaşayabilirsiniz ki? Zihniniz kötü bir insan olmanıza izin vermeyecektir.
Aynı inanış maddesel sağlığınızı da yaratır. Eğer zengin olmayı seçtiyseniz ve zihniniz zengin olmanıza izin vermiyorsa, zengin olmak ve zengin olmanın getirdiği maddi lüksleri yaşayabilmek için hayatınızın büyük bölümünü daha çok para kazanarak geçireceksiniz. Maddesel bedeniniz strese girecek, yorulacak, yıpranacak. Bu da bir dizi kimyasal dengesizliğe ve hastalığa yol açacak.
Bu bilinçaltı inanışlar ve kodlamalar aile genleri, kültürel ve tarihi etkiler, okul, aile, arkadaşlar, geçmiş yaşamlar ve ruhun geçmiş inanışları gibi farklı katmanlardan kaynaklanır.
Peki ya bu inanışları, şartlanmaları ve kodları bütünleştirip, bugün yaşamayı seçtiğiniz maddesel gerçekliğe daha uygun kodlarla değiştirmenin bir yolu olsaydı?
Böyle bir yol var. Geçmişte yaşamak yerine, Sri Aurobundo’nun gösterdiği gibi içinizdeki Yüksek Güç’le bağlantıya geçerek var olan inanış ve kodlamalarınızı öğrenebilir ve onları seçtiğiniz maddesel yaşamı deneyimlemenize izin verecek kodlarla değiştirebilirsiniz.
Böylece iş ve kişisel ilişkileriniz, bedensel ve zihinsel sağlığınız ve yaşam tarzı seçimleriniz değişecektir. "Zenginler kötü insanlardır" kodunu alıp, yerine "zenginler insandır" kodunu koyarak hayatınıza birçok yeni fırsatı çekip, zengin olmayı yaşayabilirsiniz. Böylece spiritüel hakimiyeti gündelik yaşamınıza uygulamış olursunuz.
Seminerleri kaçırmayın
Dr. Sangeeta Sahi, Hindistan ve Amerika’da birçok spiritüel ustayla çalıştıktan sonra Birleşik Devletler ve Doğu Avrupa’da kuantum fiziği ve biyofizik üzerine araştırmalar yapmış bir tıp doktorudur. İnsan enerjisi ve bilinci alanlarında derinlemesine çalışmış ve bunları zihnin fiziksel sağlık, beslenme ve değişim sistemleriyle bağdaştırmıştır.
Dr. Sangeeta Sahi, tüm dünyayı dolaşarak "bilinçaltı yeniden kodlama teknikleri"ni de içeren kuantum bütünleyici modeli üzerine dersler veriyor.
Dersleri ve atölyeleri hakkında daha fazla bilgi almak için www.genuinehumanbeing.net adresine başvurabilirsiniz.
Bu arada şubat ve mart ayında İstanbul’da düzenleyeceği seminerleri kaçırmamanızı öneririm. Hayatınızı istediğiniz gibi yaşamak için!
Yazının Devamını Oku 17 Ocak 2008
İfadesel Sanatlar ve Sosyal Değişim Danışmanı (Expressive Arts and and Social Change Consultant) Ayşe Songül Vardar ile tanışmanızı istedim. Sorunlarınızla aranıza sanatla mesafe koymak için! Hayatıma bir şekilde giren, içimi ferahlatan insanlar var. Bunlara son örnek, sevgili dostum Sercan Çalışkan sayesinde tanıdığım Songül Vardar... Sorunlu ve sorumlu hayatlarımıza bir ışık gibi doğacak sanat terapisini anlatıyor yazısında. Eğer bugünlerde siz de benim gibi derin bir nefes alma ihtiyacı içindeyseniz Songül Vardar’ın yazısını okuyun. Bir çıkış yolu bulacaksınız mutlaka!
* * *
Çocukluğumdan hafızamda yer etmiş bir anım var. Daha okula başlamamıştım. Sokakta oynayabiliyorduk o zamanlar, her yer binalarla kaplanmamıştı. Bütün gün sokakta, boş arsalarda koşar, gezer, oyunlar icat ederdik. Evin arka tarafındaki topraklar gelincik tarlasına dönerdi bahar aylarında, cazibesine kapılırdık kırmızının, koşardık tarlalarda. Yine sokakta oynadığımız bir gündü... Tül gibi uçuşan kırmızıların büyüsüyle zamanı unutmuş ve evden epey uzaklaşmıştık. Birden yağmur bastırdı, küçük adımlarımızla koşarak geriye dönmemiz epey uzun sürdü. Eve varınca, yokluğumdan hayli endişelenen annem, kaygısını ve sevgisini süpürge dayağıyla belli etti. Sonra üzerimi değiştirdi, boya kalemlerimi ve resim defterimi verip, sobanın yanı başına oturttu beni. Resim yapmaya başladım. Süpürgenin kızarttığı yerlere rağmen, giderek artan bir yoğunlukta huzurlu hissettiğimi hatırlıyorum. Çok şey iç içeydi belki o anda ama sıcacık soba bedenimi ısıtırken, resim yapmak da içimi ısıtmıştı. Resim yaptıkça, süpürgenin izleri silinmiş, acımı unutmuştum. Yıllar geçti çocukluğumun bol oyunlu, bol hayalli ve resimli günlerinden bu yana... Epey bir ara verdim resim yapmaya, ama dönüşüm şahane oldu. 2 yaşındaki kızımla bol bol oyun oynuyor, resim yapıyor, şarkı söyleyip, dans ediyoruz. Unuttuğumu sandığım oyunlar, şarkılar yüzeye çıkıyor anıların arasından. Ada’yla bu anları yaşarken görüyorum ki resim yapmak, dans etmek, oyun oynamak için hiç çaba sarfetmesine gerek yok onun. Performans kaygısı yok, sonunda ne çıkacak gibi estetik bir endişesi yok. Sadece içinden geleni yapıyor, "an"ın tadını çıkarıyor... Büyüdükçe ise durum farklılaşıyor. Büyüdükçe, "an" bizden uzaklaşıyor mu ne? Geçmişin muhasebesiyle, gelecek kaygısı arasında kendimizden iri kıyım birer sandviç yapmaya pek meraklı hale geliyor, sıkışıklık duygusuyla yaşamayı alışkanlık haline getiriyoruz çoğunlukla. Sorunlarımızı çözmek için ise yaratıcı potansiyelimize başvurmak genellikle hiç mi hiç aklımıza gelmiyor.
İçimizdekini anlamanın yolu
Sanat terapisiyle tanıştıktan ve hayatımın rotasını bu yöne çevirdikten sonra, sorunlar yaşadığım dönemlerde ve önemli kararlar arifesinde resim yapar, dans eder, yazarım. Sorunla arama sanat ile mesafe koymak iyi gelir, zihnim berraklaşır, yeni bir boyut kazanır olay. Bir karar arifesindeysem de, yaratma eylemi beni cesaretlendirir, nefes verir. Yakın zamanda başlattığım Köprü Yaratıcı Atölye çalışmalarında, yaratıcı deneyimin pozitif gücünü katılımcıların da hissettiğini paylaşımlardan öğreniyorum. Bu çalışmalardaki amacım, kişilerin kendileriyle ilgili keşiflerini ve bunları en otantik biçimde ifade edebilmelerini sanat yaparak teşvik etmek. Atölye sırasında ve sonrasında rahatladıklarını, streslerinin kaybolduğunu, bedenlerine yönelik bir farkındalık ve duyarlılık yaşadıklarını, daha doygun hissettiklerini belirtiyorlar. Yaratıcı sürecin iyileştirici gücünün yanı sıra sonunda ortaya çıkan ne ise, içimizdekini dışarıya çıkarıp somutlaştırmamıza ve bir diyalog başlatmamıza yardımcı oluyor. Sanat hem içimizdekiyle hem dışımızdakiyle köprü oluşturuyor. "Sanat Bilmenin Bir Yoludur" (Art is a Way of Knowing) kitabında Pat Allen, insan olmak ve var olmanın anlamı nedir sorusunu yanıtlarken, sanatın inandığımız şeyleri anlamanın ve bilmenin bir yolu olduğunu söyler.
Müthiş pozitif sonuçlar
Modern hayatta sanat ve yaratıcı eylem giderek günlük hayattan uzaklaşmakta. Sanat müzelere, galerilere, sahnelere ait bir efsane olmaktan öteye geçip, hayatın içine daha çok işleyebildiği zaman, bizleri korkutan ve onunla aramıza mesafe koyan bu genel kanıdan kurtulabileceğimizi sanıyorum. Sıradan insanlar, sanatın yaşamdan koparıldığı bir dönem ve kültür içinde yaşıyor. Oysa ki imgeleme, hayal gücü, rüyalar ve insanın kendisini yaratıcı kapasitesine başvurarak ifade etmesi doğuştan gelen yetilerdir. Kişisel gelişimin sürekli olabilmesi için insanın bu yetisinin güçlenmesine yardım etmeli, destek vermeli. Sanatın günlük hayatın kapsama alanına girmesi sadece bireylerin değil, toplumun geleceği için de müthiş pozitif sonuçlar doğurur. Yaratıcı sürece dahil olmak, bir boşalım, rahatlama sağlıyor. Bu sürecin daha fazla insan tarafından deneyimlendiği toplumlarda, kendini iyi ifade eden, özgüveni yüksek ve potansiyelinin farkında bireyler arasında; anlayış ve saygının yanı sıra, birlik duygusu güçlenecektir.
Sorularınız için: songul@expressivearts.biz
Yazının Devamını Oku 10 Ocak 2008
Şahane bir teklif bu! Yeni bir yıla girmişken okunabilecek en güzel kitap "Ye, Dua Et, Sev"... Pegasus Yayınları tarafından Türkçe yayımlanan kitabın filminde Julia Roberts oynayacak. Bir an önce okuyun, hayatınıza enerji ve mutluluk katın.
’lu yaşlarının başındaki Elizabeth Gilbert, modern bir kadının isteyebileceği her şeye sahipti: İyi bir eş, şehre uzak büyük bir ev, başarılı kariyer... Fakat tatmin olmak ve kendini mutlu hissetmek yerine o, panik ve şaşkınlıkla tükendiğini hissediyordu. Bu, bilgelik ve heyecanla yüklü kitap, onun sahip olduğu başarı göstergesi şeyleri arkasında bırakıp, bunların yerine koyduklarının hikayesidir.
Bir boşanma ve yıkıcı bir depresyondan sonra, Gilbert kendi doğasının gerektirdiği üç özelliği sorgulamak üzere ön plana çıkarır ve üç farklı kültür zemininde karşılaştırır: İtalya’da keyif, Hindistan’da ibadet, Bali’nin Endonezya Adaları’nda dünyevi hazlar ve ilahi yücelik arasındaki denge...
Şahane bir kitap ismi
En en özet haliyle böyle anlatılabilir "Ye, Dua Et, Sev"... Bir kere ismiyle çekiyor insanı. Hayatın en büyük zevklerini sıralıyor adeta kısaca... Seve seve uygulanacak bir komut bu! Ama kitabın yazarı Elizabeth Gilbert için de bu noktaya ulaşmak ve bu teklifi yapmak pek kolay olmamış. O da hayatı, dokunarak, yaşayarak, yani tecrübe ederek öğrenenlerden.
Daha 11 yaşındayken yazar olmaya karar vermiş, hep yazmış. Başka bir şey bilmiyor hayatta! (Bayılıyorum böyle tek odaklı insanlara!)
Bol bol seyahat ederek, insan tanıyarak çoğaltmış hayat tecrübesini ve bunları kitap yazarak insanlarla paylaşmış. Başından geçen zorlu ve gözü yaşlı bir boşanmanın ardından da özellikle Amerika’da olay yaratan "Ye, Dua Et, Sev" adlı kitabını yazmış. Bir yıl boyunca seyahat etmiş Elizabeth Gilbert... O en çok etkilendiği üç yeri, İtalya, Hindistan ve Endonezya’yı anlatırken, hem bir kadının duygularını hem kişisel gelişimini izliyor, anlattığı o yerleri geziyoruz.
Bu kitabı Çekirge’de yazmamın sebebi ise genel kişisel gelişim kitaplarından farklı oluşu. İddiası yok bir kere; mucize de sunmuyor. Çok samimi. Ama bir kere sizi yakaladıysa bırakmıyor da! Okudukça yakın bir kız arkadaşınızın başından geçenleri dinliyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz. Bir kadınsanız, bambaşka bir tat aldığınızı da eklemeliyim. Satır aralarında çok güzel cümleler var. Yakalayın, altını çizin derim.
Bu yetenekli Amerikalı yazarla bir röportaj yapacağım, sormak istediğiniz sorular olursa bana mail atın lütfen...
Özetle...
2007 yılında Amerika’da satış rekoru kıran ve 5 milyon adetten fazla satan, 50 haftadır New York Times’ın en çok satan kitaplar listesinde bir numara olan bir kitap "Ye, Dua Et, Sev" (Eat, Pray, Love)... Spiritüel zenginliği olan, zekice yazılmış, eğlenceli bir kitap bu. Bir kadının içsel yolculuğunu anlatıyor.
Amerika’da kadınlar bu kitaba özel partiler verip, kitabı kendi hayatlarına uyarlıyorlarmış! (Ben, yayınevinin elçisiyim efendim!) Yazarı Elizabeth Gilbert, Amerika’nın fenomen kadını Oprah Winfrey’in şovuna yoğun istek üzerine ikinci kez çıkmış. "Ye, Dua Et, Sev", 2008’in sonlarına dogru ise Julia Roberts’ın başrolünde olduğu film olarak karşımıza çıkacak. Bilginiz olsun...
Yazının Devamını Oku 3 Ocak 2008
2007 sonunda okuduğum Elif Şafak imzalı şahane kitap "Siyah Süt" sayesinde bir kitap okurken hem hamile kalmış hem doğum yapmış hissettim kendimi! Bunun da etkisiyle , 2008’deki ilk yazımda ilk tavsiyem hamilelere! Bu kitabı okuyun ve Yogaşala Ankara’nın "Mutlu Hamile" seminerlerine katılın efendim.
Umutlarla dolu yeni bir yıla girerken, Yogaşala Ankara, 2008’de hayatlarına yeni yaşamlar katacak anne adaylarını destekleyecek ücretsiz seminerler dizisi başlatıyor. Hamilelik süreci konusunda bilgilendiren seminer, eşlere de sorumluluklarını hatırlatıyor. Etkinlik, anne adaylarını bilinçlendirerek kaygılarını gidermeyi amaçlıyor. (Bu uygulamanın en kısa zamanda diğer şehirlere de yayılmasını istediğimi iletmek isterim.)
Gelgitli bir ruh hali
Kadınlar bedenlerinde ve ruhlarında çok fazla değişim yaşar. Hamilelik de bu dönüşümün gözle görülür olduğu dönemlerin başında gelir. Hamilelikte meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişimler ruhsal değişimlere de yol açarken, anne adayı çeşitli korkulara kapılarak deneyim paylaşma arayışına girebilir. Bu süreçte izlenecek yol, anne adayının yaşam kalitesini artırarak annelik psikolojisine hazır olmasını sağlamak.
Bu noktadan hareketle, bir sosyal fayda projesi başlatma kararı alan Yogaşala-Ankara, doktor, psikolog ve yoga eğitmeninden oluşan uzman bir kadroyu "Mutlu Hamile" farkındalık seminerleri ile buluşturuyor. Ücretsiz olan bu açık seminerler tamamen bilgilendirme amacı taşıyor. Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilecek olan seminer, Psikiyatr Uz. Dr. Cumhur Boratav, yoga eğitmeni Pınar Canko ve Op. Dr. Şelale Özmen ve ekibi tarafından gerçekleştirilecek.
Dr. Şelale Özmen tüm doğum ve hamilelik süreçlerini anlatırken, Psikiyatrist Dr. Cumhur Boratav doğum öncesi ve sonrası hamile ve aile psikolojisi konusunda aileyi bilgilendirecek. 1988 yılından beri hamile yogası eğitimi veren, yurtdışında bu konuda özel eğitim almış olan Pınar Canko ise, kendi doğum deneyimini de aktararak hamile yogasının (prenatal yoga) etkilerini aktaracak.
6 Ocak 2008 Pazar günü saat 11.00-14.00 arasında gerçekleştirilecek olan seminerin amacı, hamileliğin toplumda algılanma biçimini değiştirmek; hastalık gibi algılanan hamileliğin, aslında coşkuyla kutlanacak bir süreç olduğunun fark edilmesini sağlamak. Bu farkındalığa ulaşmak için anne adayının fiziksel ve ruhsal olarak gelişmesi gerekiyor ve bu noktada eşlere de sorumluluklar düşüyor. Sosyal fayda projesi olarak başlayan, tamamen bilgilendirme amacı taşıyan "Mutlu Hamile" farkındalık seminerlerinin en güzel tarafı, herkese açık ve ücretsiz oluşu.
3 saat kadar sürmesi planlanan etkinliğin sponsorları, Mom-to-be ve Çi-Ki. Katılmak isteyenler yogasala.com web adresinden Ankara sayfalarını ziyaret edebilir, 0 312 466 33 20 numaralı telefondan ayrıntılı bilgi alabilirler. Katılım sınırlı olacağından telefonla rezervasyon yapılması gerekli. Bu arada Yogaşala Açık Seminerler dizisi, kanser konusunda kadınları bilgilendirmeye yönelik ücretsiz eğitim programları ile yoluna devam etmeyi tasarlıyor; bilginize.
Etkinlik: "Mutlu Hamile" Farkındalık Semineri
Tarih: 6 Ocak 2008 Pazar
Yer: Yogaşala Ankara, GOP
0312 466 33 20
http: www.yogasala.com
Yazının Devamını Oku 27 Aralık 2007
Yeni yılın ayak seslerini gayet net duyar olduk. 4, 3, 2, 1... Veee 2008! Yapılacak en güzel şey, isteklerimizi sıralamak ve yeni yılın bizi değiştirmesine, dönüştürmesine izin vermek. Mutlu yıllar efendim!
Giden yılın ardından bizleri düşüncelerin aldığı günler bunlar... Geri sayım başladı... 4 gün sonra içinde bulunduğumuz yıl ’eskimiş’ olacak. O yüzden bugünlerin keyfini çıkarın. Yılbaşı için değer verdiklerinize hediyeler alın. Size bir öneri: D&R logolu spiritüel kitaplar yılbaşına özel olarak 2 YTL’ye satılıyor. Kaçırmayın derim!
ÇOCUK GİBİ İSTEYİN
Yeni yılın en çekici tarafı, getireceğine inandığımız yenilikler ve başlangıçlar olsa gerek. O yüzden 31 Aralık gecesi saat 12’yi gösterdiğinde heyecanlanır, dilekler tutar, dualar ederiz. Aslında her yeni yıl doğum günümüz gibidir. Kendimizi değişim olasılığının kollarına bırakır ve o an mutlu oluruz. Bu yıl da aynı şeyi yapacağız. En azından bunu kendi adıma söyleyebilirim. 2008 dileklerim hazır bile!
Her ne olursa olsun hayatta değişim kaçınılmaz, o nedenle yazının ana temasını ’değişim’ üzerine kurdum. Olumlu ya da olumsuz (gibi gözüken) her değişimin bir sebebi olduğunu bilerek yaklaşalım başımıza gelenlere. Fazla plana, programa da gerek yok. Zaten olan olacaktır! Elif Şafak ’Siyah Süt’te ne güzel anlatmış bu durumu:
"Ne var ki hayat, biz planlarımızı yaparken peşimiz sıra sessizce gelip, o pek süslü, pek fiyakalı planlarımıza Miki kulakları, vampir dişleri, pos bıyıklar çizen yaramaz mı yaramaz bir çocuk. Sen istediğin kadar planladığını zannet geleceği, o gene bildiğini okur."
En iyisi bir çocuk saflığıyla yaklaşmak bu duruma. Sadece isteyin ve gerçekleşeceğine inanın; ama tutturmayın! Unutmasını bilin. Bakın bakalım ne gibi değişimler yaşayacaksınız?
Burada size, sevgili Çekirge okuru inşaat yüksek mühendisi Gürel Büyükçakır’ın bana yolladığı bir yazısını aktarıyor ve gönlünüzden geçen her şeyin gerçekleştiği, dünyalı mucizeler dolu yeni bir yıl diliyorum! 2008’de görüşmek üzere!
DEĞİŞİM YOLCULUĞU
Değişim yolculuğu, yitirdiğin bütünlüğüne yeniden kavuşmak için uzun yıllar sürecek bir içsel çalışmayla, özbenliğine geri dönme yolculuğudur. Bu yolculuk zihinle özdeşleşip, oluşturduğun sahte kimliğin farkına varılmasıyla başlar. Doğuştan var olan, zamanla kaybettiğin birlik ve bütünlüğe yaklaşma yolculuğudur. Çocukluktan itibaren yavaş yavaş uzaklaştırıldığın eski kimliğine yeniden kavuşma yolculuğudur.
Kendini tanıdıkça değişimin gerçekleşeceği bir yolculuk. Zihnini düşüncelerden, kendini korku ve endişelerden kurtarıp, özgür olacağın bir yolculuk. İçindeki sesin peşinden gideceğin ve düşlerinin bir bir gerçekleştiğini göreceğin bir yolculuk. Başlangıçta, ne zaman ve nereye varılacağını bilmediğin, sonunda bildik bir yere varılan bir yolculuk. Karşılaşmak istemeyip, bilinçaltına atarak üstünü örttüğün konularını ortaya çıkarıp, tekrar izleyeceğin bir yolculuk.
Acı veren duyguların ve bastıramadığın öfkelerinle beraber yaşayacağın bir yolculuk. Kendi gerçeklerinle yüzleşme cesareti gösterebileceğin bir yolculuk. Her zorlandığın konuyu, değişerek aşabileceğini öğreneceğin bir yolculuk. Olanı yargılamadan, yorumlamadan, olduğu gibi yaşayacağın ve kabul edeceğin bir yolculuk.
Bu yolculuk için yapabileceğin tek plan, ’şimdiki an’ı kaybetmeden yaşamayı öğrenmektir. Herkese bu değişim ve gelişim yolculuğunda başarılar dilerim.
Yazının Devamını Oku